Özür dilerim Ahmet…
- GİRİŞ24.12.2021 08:24
- GÜNCELLEME27.12.2021 09:08
Yağmur yağıyor. Öyle böyle değil, sanki gök yarılmış, su akıyor. Sabahın köründe çocukları toparlayıp okula götürüyorum. Okul yakın, servis kullanacak kadar uzak değil. Fakat çocuklar küçük, mecburen arabayla bırakmam gerekiyor. Ev telaşı, herkes koşturuyor. Eksik bir şey var mı, sulukları dolu mu, maskelerini takmışlar mı, yedek maskelerini çantalarına koymuşlar mı…Bir sürü iş.
09:30’da yayınım var. Sabah yayınlarını hiç sevmem ama var. İşimiz bu, koşturuyoruz. Daracık asansöre doluştuk. Her sabah aynı şey oluyor. Ben çocuklarının çantalarını alıyorum, asansörün tavanına doğru kaldırıyorum ki daha fazla yer olsun. Çantalar havada, küçük kızım her sabah olduğu gibi yine aşağıdan bağırıyor; beni sıkıştırıyorsunuz!..
Sabahları hiç kimse konuşmaz. Sadece o konuşur. Ha bire konuşur, aklına geleni anlatır, biz de güleriz.
Bizim işimiz dünyaya sokulmaya çalışan bir çocuğun ne kadar acayip bir yerde yaşadığımızı anlatmasıyla fark ettiğimiz çaresizliğimize gülmek. Evet bizim işimiz, bizden olan birinin bize dönüşürken yaşadığı şaşkınlığa, şaşırıyormuş gibi yapmak.
Bahçeye adımımızı atar atmaz şiddetli yağmur çocukların yüzünü yalıyor. Kimse konuşmuyor. Ufaklık yine bağırıyor; resmen karanlık, daha gündüz olmamış ki!.. Koşun, diyorum koşun. Küçük asansörden küçük arabamıza, koşa koş… Arka koltuğa biblo gibi diziliyorlar, kapıları kilitliyorum, hızlı küçük hamlelerle okula doğru yollanıyoruz. Bir taraftan saate bakıyorum. Saat 08:15… Yaklaşık olarak on dakikaya geri dönsem, kanaldan gelen arabaya binsem, yani en geç 08:30’da yola çıksam, köprüyü geçip yayına yetişebilir miyiz, diye kara kara düşünüyorum.
Neyse bir hal, çocukları okula bırakıyorum, aynı hızla eve dönüyorum ki telefonum çalıyor.
-Hocam ben ulaştırmadan Ahmet, geldim, sizi bekliyorum.
-Tamam, iki dakikaya ordayım, deyip kapatıyorum.
Sitenin bahçesine girmemle arabayı park etmem saniyeler içinde gerçekleşiyor. Çantamı alıp yolun kenarına çıkıyorum.
Yağmur yağıyor ama nasıl yağıyor, ip gibi. Üç beş dakika ıslanıyorum, kimse yok. Güvenlik kulübesine dönüyorum. Beni arayan numarayı arıyorum.
-Ben yolun kenarındayım, bekliyorum, gelemediniz.
-On metre gösteriyor, geliyorum Hocam.
Tam beş dakika geçiyor, ıslanıyorum, kulübeye dönemiyorum, beni göremez geçer, bu sefer tekrar geri dönmesi gerekir, zaten karşı şerit kilit durumda, öylece bekliyorum. Tekrar arıyorum, açıyor.
-Nerde kaldınız, on metre yol beş dakika sürer mi, siz neredesiniz tam olarak?
-Hocam kusura bakmayın, ben yolun karşısında bekliyormuşum sizi, on metre ileri gidince anayola çıktım, şimdi epey uzaklaştım sizden.
Sinirleniyorum, çok sinirleniyorum!.. Koştur koştur çocukları okula bırakmışım, bir sürü işi halletmişim ki yayına geç kalmayayım diye.
-Ya arkadaşım, kaç kez beni buradan aldınız, yani bunu nasıl beceremiyorsunuz inanamıyorum, navigasyon yok mu, ona bakmıyor musunuz?
Yağmur yağıyor, tekrar güvenlik kulübesine dönüyorum. Biraz sonra telefon çalıyor.
-Geldim Hocam, kapının önündeyim.
Bir hışımla kulübeden çıkıp arabaya atlıyorum, çantamı arka tarafa fırlatıyorum. Merhabalaşıyoruz…
Böyle hafiften zayıf, esmer, kirli sakallı, baygın yüzlü bir arkadaş. Kusura bakmayın Hocam, sizi beklettim, yolun karşısında bekliyormuşum, az ileri gelin, deyince, ben de şu anayola çıktım, işler karıştı, tekrar özür dilerim, kusura bakmayın, diyor. O demesine diyor da, ben epey ıslandım, daha önemlisi saat 09:00’a yaklaştı, buçukta yayın var, haliyle gerginim tabi.
Yola çıkıyoruz, yağmur sesini dinliyoruz, susuyoruz…Sonra ben, ben oluyorum, kafamdaki sis dağılıyor, taşlar yerine oturuyor, dönüyorum.
-Ahmet tekrar merhaba.
-Merhaba Hocam.
-Nerelisin sen?
-Antalyalıyım Hocam.
-Ya İstanbul’da pek fazla Antalyalı olmaz, sen iyi ki geldin buralara.
-Ben gelmedim, babam gelmiş, onun hikayesi de bir garip, işte öyle kalmışız buralarda.
-Ahmet, belli ki, biz bu yayına yetişemeyeceğiz, bari muhabbet edelim. Nasıl olmuş babanın hikayesi, anlatsana.
-Babam, Türkan Şoray’la tanışmak için İstanbul’a gelmiş Hocam. Hayatını bu tanışmaya adamış.
Gülmeye başladım ama nasıl gülüyorum. Sinir minir kalmıyor. Ulan hep beni bulur böyle işler, diyorum içimden. Adama bak ya…Antalya’dan kalkmış, Türkan Şoray’la tanışacağım diye İstanbul’a gelmiş, koskoca bir ömrü hayran olduğu sanatçının etrafında geçirmiş, en azından onun yaşadığı şehirde yaşayarak büyük özlemini bastırmış bir adamın oğluna, beni saatinde alamadın diye kızıyorsun. Bu sefer kendime gülüyorum katıla katıla. O da güzel…
-Eee, sonra ne olmuş Ahmet?
-Sonra bir şey yok Hocam, ne olacak. Babam, Türkan Şoray’dan umudunu kesince bir kızı sevmiş, ama onu da çok sevmiş. Kızı babama vermemişler. On üç yıl mı, on beş yıl mı ne beklemiş. O kız da sonra ağır hasta olmuş, böyle iki büklüm kesilmiş.
-Vay be..Sonra?..
-İşte sonra babam bir restaurantta çalışmış, bayağı çevresi olmuş, böyle ünlü insanlar falan. Annemle evlendirmişler, görücü usulü. Benim annem de Diyarbakırlıdır.
-Sonra sen olmuşsun.
-Hee, ben olmuşum.
-İyi olmuşsun ama, delikanlı olmuşsun.
-Ya Hocam ben uzun yıllar çalıştım, futbol oynadım, epey yoruldum. Sever misin top işlerini?
Ahmet ne diyorsun sen, benim hayatım futbol, ben de oynadım. Şu sağ ayağımın içi kadar beynim de çalışsaydı büyük işler yapardım, dedim. Aslında her halinden belli olan ve kesinlikle emin olduğum o soruyu sordum.
-Ahmet, Beşiktaşlısın değil mi?
-Tabi ya, Beşiktaşlı olunmaz mı Hocam, daima Beşiktaşlıyız. Haa bu arada ben teknik direktörlük de yapıyorum. Dua edin de bu sene düşmeyelim.
-Gerçekten mi diyorsun, ciddi ciddi takım çalıştırıyorsun yani.
-Evet…Süper amatörde takım çalıştırıyorum. Gültepe…Benim takım Gültepe…Semtte severler beni, kimseyle işim olmaz, fakat topçu milletiyle uğraşmak zor, şartlar zor, hayat zor, seviyoruz işte.
Cep telefonunu açtı, İnstagram sayfasından takımıyla yaptığı paylaşımları gösterdi. Sarı siyah, fişek gibi bir takım. Sanki Borussia Dortmund…Tribünlerde bir avuç çılgın Gültepeli. Meşaleleri yakmışlar, her yer ışıl ışıl. Takımın başında kırmızı eşofmanıyla Ahmet Hoca…Delikanlı Ahmet…
-Helal olsun sana bee Ahmet, vallahi billahi adamsın…Şu kanalın ulaştırmasında çalışıyorsun, futbol oynuyorsun, takım çalıştırıyorsun, onurlu bir insan olarak hak ediyorsun bu hayatı.
-Sigaramız yok, içkimiz yok, kumarımız yok, kötü alışkanlığımız yok Hocam. Böylesi iyi bee…Arada Cuma Namazına da gidiyoruz, yaşıyoruz işte.
-Ahmet son bir şey daha soracağım, çoluk çocuk ne durumda, kaç çocuğun var?
-Hocam ben yeni evlendim, daha üç ay oldu, kısmetse olur.
-Allah mesut etsin seni, ömür boyu mutlu ol Ahmet, hep mutlu ol.
Trafikten kurtulabilmek için üç dört değişik yol denedik. Yağmur hiç durmadı. Sanki Ahmet anlattı, arabanın silecekleri sildi, Ahmet bir daha anlattı, silecekler yine sildi. Öylece sustuk. Sanırım ikimiz de olanı biteni tekrar düşündük. Kanalın önüne geldiğimizde yayına beş dakika vardı. Yetişmiştik. Görüşmek üzere Ahmet, dedim, indim.
Asansöre bindim, kanala çıkarken kendi kendime gülümsedim.
Ya Faruk seninki de iş mi dedim. Adamın babası bir yuva kurmak için geç kalmış, kendisi geç kalmış, sen de kalkmışsın beni almak için neden geç kaldın diye kızıyorsun. Vallahi ayıp ediyorsun, dedim.
Sevgili Ahmet…
Hayattır, yaşıyoruz, hepimizin boşlukları olabilir. O sabahın ilk on beş dakikası için senden özür diliyorum, son yarım saati için de teşekkür ediyorum.
Yolu şaşırsan da, geç kalsan da artık dostuz değil mi…
Yorumlar12
-
M ertuğrul yilmaz.
3 yıl önce
Şikayet Et
Ahmet hocam .gültepespor icin her seydir.sanstir..kardesimizdir evladimizdir.can yoldasimizdir.
Beğen
Cevapla
Toplam 4 beğeni
-
İbrahim Alkılıç
3 yıl önce
Şikayet Et
Maaşallah Ahmet Hoca, sen neymişsin be yav!
Güzel vatanımızın güzel insanlarına
Manisadan selamlar!
Beğen
Cevapla
Toplam 4 beğeni
-
Metin karaman
3 yıl önce
Şikayet Et
Ahmet hocanın insanlıgı ile futbolculuğuna bütün gültepeliler kefildir. Ama size lakabını söylememiş alcak gönüllü Ahmet hocamız. İyiki seni tanımışız.
Beğen
Cevapla
Toplam 4 beğeni
-
GÜRCAN GÜL
3 yıl önce
Şikayet Et
Ahmet çok iyi bir karakterdir. Gültepeliler olarak çok severiz.Maçınada mutlaka gelmelisiniz.Yazınız çok kısa ama,uzun bir roman gibi geldi
Beğen
Cevapla
Toplam 9 beğeni
-
ihsan
3 yıl önce
Şikayet Et
Faruk bey gönlünüze sağlık...Ahmet hocamız gültepe için efsanedir
Beğen
Cevapla
Toplam 7 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle