Buça…

  • GİRİŞ15.04.2022 10:13
  • GÜNCELLEME18.04.2022 09:49

Kim haklı, kim haksız umurumda değil, bu vahşete sebep olanları Allah kahreylesin!...

Yatacak yerleri olmasın, gün yüzü görmesin hiçbiri!...

Srebrenitsa geliyor gözümün önüne…

O pazar yeri, o katledilen insanlar, o sahipsizler, o masumlar, mazlumlar.

Ebu Gureyb Cezaevi’nin fotoğrafları geçiyor önünden.

Tasmalanmış, zincire vurulmuş çıplak insanlar Amerikan askerleri tarafından kırbaçlanıyor, tecavüz ediliyor, gövdeleri kanatılıyor, dişleri sökülüyor, sonunda öldürülüp siyah poşetlerle kumlara gömülüyor.

Arakan geliyor aklıma…

Elleri, ayakları birbirine bağlanmış onlarca çocuk nehir yataklarında boğulmuş, küçük gövdeleri şişmiş, çürümeye yüz tutmuş çocuklar, ölü çocuklar…Ölü çocukların gözlerinde dünyaya dönük son hayreti görür gibi oluyorum, bu kadarını beklemiyorduk şaşkınlığını ölü çocukların gözlerinden okuyorum.

Çocuklar, ahhhh ahh çocuklar!...

Sonra Halep geçiyor önümden, Dara’da zeytin ağacına çivilenen yaşlı ihtiyarın sakalında kuruyan kan gibi donuyorum, kaskatı kesiliyorum.

Fotoğraflarına bakarken irkildiğim Polonya kamplarında dolaşıyorum, üşüyorum, tüylerim diken diken oluyor, ürperiyorum.

Birden Vietnam’da yanan çıplak bir gövde oluyorum, su arıyorum derimi söndürmek için, bir damla su, Allah için, dilsizler hürmetine, yersizler niyetine, bir damla su, yanıyorum, eriyen organlarımı söndürmek için bir damla su arıyorum.

Türkistan’da kafası balyozla parçalanan hamile bir kadının karnındaki bebek oluyorum, beynim dağılıyor dünyanın dört bir yanına, celladımın mürekkebi oluyor kanım, insan kardeşlerimin hesap defterlerinde(!) geçiyor adım.

Sonra…

Gazze’de, Ramallah’da kolu kanadı kırılan bir baba oluyorum mesela, taşa başını vurması gereken, taşı başıma vuruyor, taş kesiliyoruz birden bire, kuşlar hayretinden düşüyor yere.

Lanet olsun!...

Lanet olsun hepinize…

Lanet olsun hepinize, Allah’ın güneşi doğmasın üstünüze!...

NATO’nuz batsın, yansın yıkılsın, Avrasya’nız kül olsun, büyük fotoğrafınızın Allah belasını versin!...

Ne istiyorsunuz insanlardan, nedir o bitmeyen zehirli ihtiras, nasıl bir şeydir ki hep aynı celladın yüzüne sıçratıyor kanımızı.

Bu kaçıncı felaket, bu kaçıncı katliam, hiç mi ibret almazsınız, hiç mi yüreğiniz sızlamaz!...

Bir çocuk annesini, bir baba oğlunu, bir dede torununu, bir kız sevgilisini, bir köpek yavrusunu özler, diye düşünmez misiniz?

Elleri kolları bağlanarak kurşuna dizilen o insanların gökleri çatlatan, yerleri sağır eden o çığlıklarını duymazsınız?

“…Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar…”

Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar…

Utanıyorum, gerçekten çok utanıyorum.

Son kurşunumu da utanarak kullanıyorum.

Yorumlar1

  • arif ercan 3 yıl önce Şikayet Et
    dogrudur hep menfaatları için aynı kişiler kan dökmek ve döktürmek için yarışıyorlar onlar hayvanlardanda cok aşağılar.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat