Ben olsaydım…

  • GİRİŞ20.05.2022 08:21
  • GÜNCELLEME23.05.2022 09:19

Ben olsaydım Atatürk Havalimanı’ndaki pistleri kaldırmazdım.

Hoş kaldırmasam da muhalefet itiraz etmek için başka sebepler bulurdu ama yine de o fırsatı vermezdim.

Mevcut binaları olduğu gibi korurdum.

Sonra ne yapardım biliyor musunuz…

Dünyanın en büyük havacılık müzesini kurardım.

Öyle sıradan, bilindik bir şey değil, taraflı tarafsız herkesin takdir edeceği farklı bir konsept geliştirirdim.

Mesela şöyle yapardım…

Pistlerin başına iki tane, üç tane uçak koyardım, büyük yolcu uçakları.

Otoparkları, yolcu girişlerinin yapıldığı bölümleri, her tarafı olduğu gibi korurdum.

Bekleme salonları, cafeler, restaurantlar, havayolu şirketlerinin gişeleri, gümrüksüz alışveriş yapılan dükkanlar, havacılık tarihini materyallerle anlatan onlarca reyon…Böyle aklınıza gelecek her şeyi, hepsini canlı tutarım.

Uçuşların yapıldığı işlevsel bir havalimanı görüntüsünü hiç bozmazdım.

Düzenli olarak uçuş anons yaptırırdım…

Saat 15:00’te Tokyo’ya, saat 18:00’de New York’a, saat 19:00’da Kahire’ye, saat 20:00’de Sidney’e uçacak Türk Hava Yolları’nın bilmem kaç sefer sayılı uçağı, derdim.

Böyle havalı, şekil şükül işlerine devam ederdim.

Sonra…

Televizyon kanalları için açık alanlarda stüdyolar kurardım, orayı sürekli canlı tutardım

İç hatlar için daha başka şeyler düşünürdüm.

Şimdi burası İstanbul ya…

Buraya Anadolu şehirlerinden milyonlarca insan gelip yerleşmiş ya…

Onların şehirlerini anons ederek her Anadolu kentine sanal uçaklar kaldırırdım.

Erzurum’a gidecekleri Erzurum’u çağına, Hatay’a gidecekleri Hatay uçağına alırdım.

Böyle şirinlikler yapardım.

Her hafta sonu on binlerce insanı orada ağırlardım, devlete para da kazandırırdım.

Düşünsenize…

Adam çoluğunu çocuğunu almış, ailesine farklı bir deneyim yaşatmak istiyor.

İstanbul Atatürk Havalimanı Müzesi’ne geliyorlar.

Herhangi bir yere uçmayacaklar ama uçmuş gibi yapacaklar.

İçeri girecekler, Check-in yaptıracaklar, oturup bir şeyler yiyecekler, uçuş saatini bekleyecekler.

Sonra pistlerin başındaki uçaklara alınacaklar.

Belki de yüzbinlerce çocuk ilk kez uçak koltuğuna oturacak, kemer bağlayacak, hostes ablalarını, abilerini görecek, onlara sipariş verecek.

Kısa bir süre sonra uçak inecek, anonslar yapılacak, teşekkür edilecek, bizimkiler gelen yolcu bölümüne geçecek, bavullarını bekleyecek, gümrüksüz alışveriş yapacak, seyahati tamamlayacak.

İsteyenler…

Havalimanının Millet Bahçesi’ne geçecek, açık havada ağaçların altında dinlenecek, farklı aktivite alanlarına uğrayacak, böylece güzel bir günün ardından herkes evine dönecek.

Sonra okullar ziyaret edecek burayı, milyonlarca genç, milyonlarca çocuk uçuş deneyimini yerinde, uygulamalı olarak görecek.

Ne bileyim, böyle yapılsa daha iyi olmaz mı, tansiyonu yükselten tartışmaların dışına çıkılmaz mı?

Eğer böyle yapılırsa, böyle yapılsaydı…

Dünyanın gıptayla baktığı İstanbul Havalimanı da bu kısır tartışmaların arasına meze olmazdı.

Bir kere daha düşünün, derim.

Bu kadar büyük hizmetleri, küçük dokunuşlarla tartışmaların odağından çıkarabilirsiniz.

Dünyanın en özel projelerinden birini yapıyorsunuz, İstanbul Boğazı’nın altından tren geçiriyorsunuz, adına Marmaray, diyorsunuz, iki kıtayı birbirine bağlıyorsunuz.

O Marmaray’ın Üsküdar girişini öyle biçimsiz, öyle şekilsiz, öyle estetikten, mimariden yoksun yapıyorsunuz ki, aşağıdaki hazinenin değerini yukarıda hafifletiyorsunuz.

Yani…

Denizleri geçip derelerde boğuluyorsunuz.

Bilmem kaç yılında CHP’nin bilmem hangi döneminde bir yere bir direk dikilmiş.

Allah’ım Allah’ım…

O direk var ya o direk, öyle bir anlatılır ki, insan kendi kendinden şüphe eder.

Ne hikmetli, ne faydalı, ne gizemli bir direkmiş de biz fark edememişiz, kompleksine girersiniz.

Böyledir bu işler, allayıp pullayıp satmak budur.

Gemlik’te TOGG’un fabrikası bitmek üzere, yakışıklılar yakında bantlardan inecek, çok da güzel olacak.

Çok da güzel bir reklam filmi senaryosu yazdım.

Benim de memlekete böyle bir katkım olsun, istedim.

Parayla pulla işim olmaz bilen bilir, ilgilenen olursa fikrimi paylaşırım.

Bazen üzülüyorum, gerçekten üzülüyorum.

Şu memlekete iki çivi çakmamış, yaralı bir parmağı sarmamış adamların karşısında sessiz kalmanıza üzülüyorum.

Üzmeyin beni…

Yorumlar4

  • parksever 3 yıl önce Şikayet Et
    süper fikir
    Cevapla
  • Urfa 3 yıl önce Şikayet Et
    Çok güzel harika bir fikir Piknik alanları, müzeler, kafeler süper olur. Ama yine de herhangi bir durumda ihtiyaç olduğunda pistler hazır da kalmalı bence
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Fert 3 yıl önce Şikayet Et
    Valla çok güzel bir fikir olmuş ,yurdum insanına yakışır sizi dinleyen ve bu yazıyı okuyan yetkililer olur inşaallah
    Cevapla Toplam 10 beğeni
  • skymoon 3 yıl önce Şikayet Et
    malum güruhun her reddini sineye çekip onları hoş edecek işler yaparak onlara yaranabileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. İyi niyetinizden şüphemiz yok lakin onların derdinin ne havalimanı ne de Atatürk olmadığını çok iyi biliyoruz.
    Cevapla Toplam 26 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat