Çürük ayı…
- GİRİŞ02.09.2022 08:36
- GÜNCELLEME03.09.2022 09:47
Ekşi elma kokusu güz çimenlerinin arasına yuvalanmış, karıncaların yorgun yolculuğuna, kertenkelelerin telaşlı şapşallığına, fındık faresinin edepli çapkınlığına karışmış.
Toprak yaprakla kucaklaşmış, gün batmadan önce bir ikindi yağmuruyla ıslanmış muazzam bir esansa dönüşmüş.
Yağmurdan sonra gelen akşam yalnızlığı…
Geniş gerdanlı, beyaz gömlekli bir delikanlı söz vermek için yârine derenin başına iniyor patikadan, görüyorum.
Bulutlar yüklenmiş ateşini suyunu, birbirlerini ite ite düşmüşler göğe doğru, yenilmiş büyük bir ordu gibi dağların üzerinden çekilip gidiyorlar.
Sincap arakladığı fındıkları kemirirken başını kaldırıp bir Allah’a, bir dala bir de bana bakıyor.
Kime şükredeceğimi biliyorum ama vakit yok, der gibi…
Mevsimlik Kürt işçileri, bilmedikleri bir dilin alfabesi gibi dizilmişler traktör römorkuna, sayfalarca serpilmiş tarlalardan dönüyorlar.
Gürgenin dalından dünyayı seyre dalan sarı gagalı kartal akşam sükunetinden sıkılmış olmalı ki, önce derin bir dalışla kendini boşluğa bırakıp sonra da süzülerek havalanıyor ormanın üstüne üstüne.
Ağzı yarılmış incir, doğuma hazırlanan ceviz, kalbi kırık üzüm…
Tadılmamış meyve kısırlığıyla dalında kurumuş, göçüp gitmeyi bekliyorlar.
Sarışın bir çocuk, neden mavi gözlü olduğunu anlamaya çalışıyor akşam karanlığında, kara lastiklerine bakarak.
Vadedilmiş bir hüznü sigaramda küle döndürüyorum, vuruyorum ağunun üstüne kibriti, herkes bana bakıyor, başıma değen fındık dalından sığırcıklar kaçışıyor.
Mevsimlerin ve meczupların bayramı başladı, kutlu olsun…
Okul panosunda sonbahar, bozkırda güz, toprakta çürük ayı derler şu gelen mevsime.
Her şey yerli yerindeyse kim demiş aklımızdan geçen hayaldir, diye.
Her şey yerli yerinde.
Şimdi…
Başımı çevirdim, gözlerimi kapattım, dili olmayanların aşklarını dinlemek için ormanlara doğru yürüyorum.
Sararmış yaprağı, kırılmış palamudu, paslanmış armudu çürümüş mantarı koklayacağım.
Öpüp öpüp alnıma koyacağım…
Yorumlar4