Müebbet

  • GİRİŞ15.12.2025 08:54
  • GÜNCELLEME15.12.2025 10:49

Sonu olmayan, yaşadıkça süren, ömür boyunca olan anlamına geliyor..

Genellikle ceza davalarında kullanılır “müebbet” kavramı. Onda da salt manasını taşımaz. Müebbet hapis cezası alan bir suçlu, hayatı boyunca yani ölene kadar cezaevinde kalmaz. Müebbet cezanın ‘yatarı’ pratikte 24 senedir..

Türkiye’de müebbetlik mâli tek bir borç uygulaması yer alıyor: Nafaka.

Yuva kuran çiftlerin ayrılık sürecinde başlayan, devamında ömür boyu süren bir pranga..

ANAP iktidarında, 1988 yılında süresizleştirilen nafaka uygulamasını feminist çevreler “kazanılmış hak” olarak savunuyor. Aile davalarında 37 yıldır nafaka bağlanan ve adeta “nafaka ordusu” halini alan kadınları da bu tanımlamayla kışkırtıyorlar..

Nafaka sorununu çözmek için atılan her adım bu tanımlama çerçevesinde karmaşıklaştırılıyor..

Müebbet nafakanın mağdurları ise “modern kölelik” tanımını kullanıyor..

Giriftleşen nafaka meselesinin katmanlarını tek tek aralamak gerekiyor.

YUVA KURANLARI KİLİTLEYEN HÜKÜM

Türk Medeni Kanunu (TMK) kapsamında üç farklı nafaka türü yer alıyor: Boşanma davası sürerken ödenen tedbir nafakası.. Çocuklar için ödenen iştirak nafakası.. Tartışmalara sebep olan yoksulluk nafakası..

TMK’nın 175. maddesi, işin kilit noktası.

TMK 175’te, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir” deniliyor.. İşte o “süresiz” kelimesi bütün tartışmanın fitilini ateşliyor..

Dikkat çeken bir başka nokta da, nafaka ödeyecek kişinin kusurunun aranmaması.

Peki bu durum pratikte ne gibi sorunlara yol açıyor? Ailelere yansıması nasıl oluyor?

İnsanları evlilikten korkutması...

Evlenen çiftleri birbirine rakip iki unsur haline getirmesi...

Evliliği sonlandıranların yeni bir aile kuramaması...

Ve, bir günlük evliliğin dahi ömür boyu süren “müebbet borca” dönüşmesi gibi örnekler, şikayetler var..

Meselenin hukuki boyutunda nafakayı ödeyememe durumu bulunuyor. Burada nafaka sıradan borç olmaktan çıkıyor.

Eski eşinin nafaka parasını ödeyemediği için erkekler yüzünden üç aya kadar hapis cezası alıyor..

Modern hukukta çok istisnai bir durum olan tazyik hapsi ile insanların hayatı tamamen kilitlenebiliyor..

İnsanın en sevdiği ve hayatını birleştirdiği insanla yollarını ayırma travmasını yaşaması yetmezmiş gibi, bir de kısır döngüye giriliyor..

Borcunuzu ödeyemediğiniz için hapse giriyorsunuz, hapiste olduğunuz için çalışıp borcunuzu ödeyemiyorsunuz.

Yeni bir yuva kurduysanız, eski eşinize ödeyemediğiniz para yüzünden yeni eşinizin ihtiyaçlarını da karşılayamıyorsunuz.. Böylelikle kurulan bir yuva daha çatırdıyor..

Bitmeyen mâlî bağın, eski eşler arasında oluşturduğu neredeyse kalıcı düşmanlık da cabası... Kamuoyuna yansıyan örnekler, bunun sadece iki kişi arasında kalmadığını, aileleri de yıllarca süren bir gerilimin içine çektiğini gösteriyor..

Meselenin bir de suistimal boyutu yer alıyor. Nafaka kesilmesin diye, ilişki yaşadığı insanla resmi nikah yapmadan birlikte yaşamak gibi..

Ya da sigortasız çalışmayı tercih etmek gibi yollara başvuranlar olduğu belirtiliyor..

Bu durum sistemi hem sosyal hem de ekonomik olarak baltalayan bir yan tesir olarak karşımıza çıkıyor. Tarafları kayıt dışılığa ve ahlaki olmayan ilişkilere itiyor..

HEM SÜRESİZ PARA HEM SÜRESİZ TAKİP

Ayrıca, TMK 176’da “Alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.” maddesi yer alıyor..

Yani nafaka alan kadın başka bir erkekle ev ilişkisi yaşarsa veya haya dışı bir hayat sürerse nafaka biter.. Peki kadının başka erkekle ilişkisinin olup olmadığını, haysiyetli bir hayat sürüp sürmediğini kim tespit edip mahkemeye taşıyacak?

Eski eşi...

İşte bu durum da nafaka yüzünden boşanmaların nihayete ermediğini, tarafların ayrı yollara gidememesini, birbiriyle hem para ilişkisi hem de takip trafiğinin aktif kalmasını sağlıyor..

Bunun yansımaları da ne yazık ki ‘üçüncü sayfa’ haberlerinde sıklıkla görülüyor...

ESKİ HAKİMİN MECLİS’TE BUGÜNLERİ GÖREN TESPİTLERİ

Nafaka uygulamasının geçmişine baktığınızda köklü bir mazi göremiyorsunuz. Çünkü “süresiz” ibaresi 1980’li yılların sonlarında kanunda yer ediniyor.

O tarihe kadar nafaka “en fazla bir yıl” süreyle ödeniyordu.

Sadece bir yıl..

Boşanma durumunda bir yıllık bir geçiş süreci desteği gibi..

Ama 1988’de yapılan bir değişiklikle bu süre sınırı kaldırılıyor ve süresiz hale getiriliyor.

Meselenin en çarpıcı kısımlarından biri de burada başlıyor.

TBMM’nin 1988’deki arşiv kayıtlarına bakıldığında, o günkü tartışmalar gün yüzüne çıkıyor.. Kanun değişirken bazı milletvekilleri öyle uyarılarda bulunmuş ki sanki bugünü görmüşler..

Özellikle iki isim öne çıkıyor. Biri Doğru Yol Partisi'nden Abdullah Ulutürk, diğeri eski bir ağır ceza hakimi Sosyaldemokrat Halkçı Parti’den Ali Şahin.

Ulutürk, bu düzenlemenin kötü niyete prim vereceğini ve kısa süreli evlilikleri “gelir kapısı” haline getirebileceğini söylüyor..

SHP/CHP'li Ali Şahin’in tespiti daha da sarsıcı. Kayıtlara geçen konuşmasında Şahin aynen şöyle diyor:

Bu süresiz nafaka sistemi esasta aile düzenini yıkacak niteliktedir.”

Nedenini de açıklıyor:

“Çünkü süresiz nafaka almak için boşanmak isteyenler olacaktır.”

Ve ekliyor:

“Nafaka kesilmesin diye insanlar yeniden evlenmeyip gayrimeşru yaşayacaktır.”

35 yıl öncesinden bugünün sosyal sorunlarına ayna tutmak gibi bir şey bu..

Bu tarihi perspektif mevcut tartışmanın aslında ne kadar köklü olduğunu ve ilk günden beri ne kadar endişe barındırdığını gösteriyor.. Yani süresiz nafaka sonradan ortaya çıkmış bir sorun değil, kanun çıkarken öngörülen bir riskti..

Ayrıca 1988’deki meclis tartışmaları bize gösteriyor ki, seküler partilerin vekillerinden oluşan parlamento içinde bile süresiz nafakanın toplumsal sonuçları hakkında derin görüş ayrılıkları varken bu sistem kanunlaşmış..

FIKIHTA NAFAKAYA AÇILAN KAPI

İşte tam bu noktada mevcut nafaka uygulamasına hakiki bir reçete olarak gözler İslam hukukuna yani fıkha çevriliyor..

Fıkıh ile mevcut nafaka rejimi arasındaki en temel ve en keskin fark şu:

-İslam hukukunda eski eşe yönelik süresiz bir nafaka yükümlülüğü bulunmuyor. Evlilik bağı koptuğu anda tarafların birbirine karşı olan mali sorumlulukları birkaç istisna dışında sona eriyor.

Fıkıhta boşanan kadının üç temel mâlî hakkı bulunuyor.

Birincisi mehir. Dini nikah sırasında erkeğin kadına vermeyi taahhüt ettiği bir mal veya para. Türk örfünde mehir genellikle erkeğin, müstakbel eşine altın cinsinden verilen taahhütleri kapsıyor.. Belirlenen mehir dini nikah belgesine de işleniyor. Mehir senedi, kadının boşanma durumunda ekonomik güvencesini sağlamak amacıyla öngörülüyor.. Kadının bir nevi sigortası gibi. Eğer evlilik boyunca ödenmediyse boşanma anında mutlaka ödenmesi gereken, pazarlıksız bir hak.. Mehir, yeni hayata başlarken kadının elinde sermaye olmasını sağlıyor..

İkincisi iddet nafakası. Bu biraz daha teknik bir terim. İddet, kelime manasıyla bekleme süresi demek. Kadının hamile olup olmadığının anlaşılması için gereken, genellikle üç regl (hayız) dönemi veya hamileyse doğuma kadar olan süre. İşte erkek sadece bu bekleme süresi boyunca kadının barınma, yeme içme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü. Süre bitince bu nafaka da bitiyor..

Üçüncüsü mut’a. Yani bir nevi boşanma tazminatı.. Tek seferlik ödemeyle ilişkiyi tamamen bitiriyor.

Böylelikle İslam hukukunda boşanan kadına mehir ve mut’a ile bir başlangıç sermayesi veriliyor, iddet nafakasıyla ise kısa geçiş süreci sağlanıyor. Sonrasında ise erkeğin eski eşine karşı hukuki ve mâlî hiçbir bağı kalmıyor.

İslam hukukçuları bunu nimet-külfet dengesi olarak tanımlıyor. Yani evlilik bitince erkeğin eski eşi üzerinde bir hakkı, bir nimeti kalmadığı gibi ona karşı bir sorumluluğu, bir külfeti de kalmıyor.. Felsefe, evlilik bağının tamamen koparılması üzerine kurulu..

Fıkıh alimlerine göre kanun zoruyla ve erkeğin rızası olmadan alınan süresiz yoksulluk nafakası helal kazanç değil. Çünkü meşru bir kazancın kaynağı ya ticaret, ya miras, ya emek karşılığı ya da gönül rızasıyla verilen bir hediyedir.. Süresiz nafaka bu kategorilerin hiçbirine girmiyor..

HISIMLIK NAFAKASIYLA AİLE İÇİ SOSYAL GÜVENCE AĞI

Peki kadın gerçekten yoksulsa, çalışamayacak durumdaysa, kimsesi yoksa ne olacak? Sokakta mı kalacak?

Bu sorunun cevabı, iki sistem arasındaki en temel ayrım noktalarından biri... Sorumluluğun kime ait olduğu sorusuna verilen cevap tamamen farklı..

TMK diyor ki sorumluluk süresiz olarak eski kocaya aittir. İslam hukuku ise diyor ki sorumluluk artık eski kocada değil, el değiştirir.. Kime geçiyor peki sorumluluk?

Önce kadının en yakın kan bağı olan akrabalarına; babası, annesi, yetişkin çocuklarına.. Eğer hayattaysalar ve mali güçleri yerindeyse kadına bakmakla onlar yükümlü. Buna ‘hısımlık nafakası’ deniyor. Yani aile içi dayanışma mekanizması öngörülüyor.. Böylelikle sadece kadın için değil, herkes için geçerli sosyal güvence ağı tesis edilmiş oluyor.

AİLE YOKSA TOPLUM VAR, DEVLET VAR

Bu yakın akrabalarının da durumu iyi değilse veya kimsesi yoksa ne olacak?

O zaman sorumluluk halkası genişliyor. Dede, amca gibi daha uzak akrabalara geçiyor. Eğer kadının gerçekten yardım edebilecek hiç kimsesi yoksa işte o zaman o meşhur ilke devreye giriyor: ‘Velisi olmayanın velisi sultandır.’

Yani sorumluluğu devlet üstleniyor..

Kulağa oldukça modern bir sosyal devlet anlayışı gibi geliyor değil mi?

Günümüzdeki dul maaşı, sosyal yardımlar gibi uygulamalar bu felsefenin bir yansıması aslında.. Ama bu mekanizmaların daha da güçlendirilebileceği ve boşanan kadınlara yeni bir eşle yuva kurana kadar sağlanabileceği yardım kapısı olarak teklif ediliyor..

Tabii suistimallere karşı denetim şartıyla.

Özetle TMK yükü tek bir kişiye, eski eşe bırakırken, İslam hukuku yükü önce aileye, sonra bütün topluma yani devlete yayıyor..

AVRUPA ÖRNEĞİ

Coğrafyamızın son iki asırda kanuni bütün çalışmalarda yüzünü döndüğü Avrupa’ya bakarsak, yine çok farklı bir tablo görmüyoruz.. Avrupa örnekleri de Türkiye’deki müebbet nafaka gibi bir uygulamaya kapı aralamıyor..

Avrupa’da esas ilke şu: ‘Clean Break’. Yani çiftlerin boşanma sonrasında kendi geçimini sağlama yükümlülüğü..

Avrupa Aile Hukuku Komisyonu’nun tavsiye niteliğindeki prensibi nafakanın her zaman süreli olması yönünde..

Almanya’da nafakanın süresi; yaş, sağlık, eğitim, iş durumu ve çocuk bakımı gibi kriterler dikkate alınarak süreli veya süresiz olabiliyor..

İsviçre’de 5 yıldan az süren evliliğe hiç nafaka bağlanmıyor. Nafaka süresi belirlenirken evlilik süresi, görev dağılımı, yaş ve sağlık durumu gibi kriterlere bakılıyor..

Hollanda’da 5 yıldan az süren evliliklerde nafaka evlilik süresiyle sınırlı. Sonrası için en fazla 12 yıl.

Belçika’da nafaka miktarı, nafaka mükellefinin gelirinin üçte birini aşamıyor.

Fransa’da tek seferlik tazminatla dosya kapanıyor. Belirlenen tazminat 8 yıla bölünebiliyor..

Avusturya, İngiltere ve ABD’de kusura dayalı boşanmada süresiz de olabiliyor, süreli de..

ADALET DUYGUSUNUN PEKİŞMESİ İÇİN TAM ZAMANI

Müebbet” nafaka çıkmazından kurtulması için Türkiye’nin önünde örnek çok... Toplumdaki adalet duygusunu pekiştirmek için başlatılan ve genel bir kabul gören yeni yargı paketleriyle oluşan müspet hava fırsattır aynı zamanda..

Türk aile yapısının önündeki bütün hukuki engelleri kaldırmak inşallah ertelenmeksizin kalın kanun dosyalarına yeni kelimeler, yeni cümlelerle yazılır..

Faruk Arslan / Haber7

Yorumlar7

  • Ersun 5 dakika önce Şikayet Et
    Ne acı verici bir durum ki bu zulüm muhafazakar partiler tarafından çıkarılıyor ve hâlâ sürdürülüyor. Hakkımı sebep olanlara helal etmiyorum.
    Cevapla
  • Recai 6 dakika önce Şikayet Et
    Benim çocuğum 40 yaşına gelmiş, çevresindekileri örnek gösteriyor; ben nasıl süresiz nafaka mahkumu olurum, diyerek evlenmiyor. O kadar çok bu hususta kötü örnek var ki, artık istediğiniz kadar nasihat edin, hiç tesir etmiyor. Erkekleri (vurulan) bu prangadan kurtarmazsak, demgrafik yapımız sos verir.
    Cevapla
  • Ben 11 dakika önce Şikayet Et
    Kendimize yetemiyoruz evlilik çok lüks
    Cevapla
  • Omer 14 dakika önce Şikayet Et
    1988 de cedav sozlesmesi ile aile yıkımının ve nüfus u azaltmanın temelleri atıldı..
    Cevapla
  • Vatandas 15 dakika önce Şikayet Et
    Evlenmeden once noterden anlassinlar. Bosaninca kim ne verecek diye. Ona gore evlensinler.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat