ABD seçimleri sonuçlandı, beklendiği gibi Barack Obama seçimi hem de büyük bir ezici üstünlükle aldı.Bugünden itibaren “ABD Başkanı” sıfatını kullanacağız kendisi için. Ama bizi asıl ilgilendiren gizemli bir kahramana dönüşen Obama’yı tanımak sanıyorum. Bu yeni başkan’ın özellikle dünya politikasına katkılarını sorgulamak ve özelde Türk-ABD ilişkilerine getireceği yeni açılımları öngörmek.



***



Önce seçim sürecine dönelim…

Şunu kabul etmemiz gerekiyordu ABD’nin 44. Başkanlık seçimi, daha önceki birkaç seçim dışında heyecanı yüksek, kitleleri harekete geçirebilecek ölçüde dinamik bir seçimdi. Beklentisi yüksekti, çünkü ABD halkı dünyada karşılaştığı “savaşçı” ve “oyunbozan” “şımarık çocuk” imajından sıkılmıştı, ürküyordu.

ABD toplumu, büyük devletin vatandaşı olmanın gururunu yaşıyordu ama, bu gurur, korku ve endişeyle birlikte yaşanıyordu. İşte Obama’yı ABD Başkanlık sürecine götüren “değişim” beklentisinin sokaktaki adı da buydu.

Artık ABD vatandaşı, korkuyla beslenen bir gurur yaşamak istemiyordu.

Obama için değişim söylemi yeni değil tabi…

1983’te kendi deyimiyle, “toplum organizatörü” olduğunda da ilk olarak Reagan’ın ABD Başkanlığına, Beyaz Saray’daki işleyişe karşı kullanmıştı bu sözü… Ve sözünü şöyle bitiriyordu 1983’te Üniversitede yaptığı konuşmasının; “İşte bunu yapacağım, siyah halkı örgütleyeceğim. Değişim için…” özellikle, “ülkenin çılgına dönmüş ve bencil ruh halinde değişime ihtiyaç vardı” diyor aynı konuşmasında.

***

Aslında bu konuşmasını öğrenci yıllarının heyecanıyla yapılmış, tipik politik bir söylem olarak değerlendirebiliriz. Ancak “siyah halkın örgütlendirilmesi” cümlesi Obama’nın bir beyaz, bir siyah iki insanın evliliğinden olmasını farklı bir noktaya getiriyor. Belki de bu yüzden Malcolm-x’i okuyup etkilenmiş ve sonrada “onda kendimi gördüm” demişti… Evet, King ve Malcolm aslında Obama’ya referans olan iki siyahi önderdi… İkisi de siyahiler içindeki ayrılıkçılar tarafından hayatlarına son verilmiş ve “hayallerini gerçekleştirmemişti”…

Ama hayalleri birgün ABD’ye başkan olmak değildi, tek hayalleri “beyaz ve siyah’ın kardeşçe yaşadığı” bir ortamdı…

***

Dün seçimlerde gördük, siyahlar, hiç olmadığı kadar sandığa ilgi gösterdi…

Evet, sanki örgütlenmişlerdi…

Amerika, siyah ve beyaz’ın kardeşliği için Obama’dan daha iyi bir fırsat yakalayamazdı…

Şimdi “değişim zamanı”ysa bugünden sonra Obama’nın devlet politikasını yakından izleyerek göreceğiz… Dünya, bugünden itibaren “dışlanmışların, ezilmişlerin, yok sayılmışların” okuyup, “asiller gibi” ülke yönetimini devraldığı bir dönem yaşayacak…

Bunu görmek gerçekten zor değil…

Yaşam öyküsünün detaylarını kendi kaleminden öğrenmiş birisi olarak Obama’nın çocukluğundan başlayarak yaşadığı gelgitleri, siyah/beyaz gerilimlerini, dışlanmışlığı, okul yıllarındaki ezikliğini ve tabiî ki babasız bir yetim olarak büyümesini, sosyal olaylara katılım göstererek okul yıllarında yakaladığı liderliği önemsemek gerekiyor.

Bugünkü Obama, dün “idealleri olan” kişiden ibarettir…

Ve bu atmosfere hazırdır…

***

ABD yeni bir döneme başlamalıdır, Obama “değişim” beklentisini boşa çıkartmamalıdır. Şahsen bu konuda oldukça samimi olacağını düşünüyorum…

Çünkü Obama, söylem olarak “politize” olmamış, doğallığı ve samimiyeti önemsiyor…

Yeni dönem, İslam ve Hristıyan dünya’nın ABD’de kesişme noktası da olacak gibi…

Babası Müslüman bir Başkanı var ABD’nin…

Ve nedense Obama ismi, Bush gibi “ayrılıkçı” ve “itici” durmuyor…

Ama her şeyi de zaman gösterecektir..

Zaman her şeyin en iyi ilacıdır…

Fatih Bayhan / Haber7