Zübeyde Hanım’a İngiliz tertibi!
- GİRİŞ15.12.2008 13:56
- GÜNCELLEME15.12.2008 13:56
Mustafa Kemal Paşa’nın validesi Zübeyde Hanım’la ilgili aylardır süren çalışmayı nihayete erdirdim. Muhtemelen önümüzdeki günlerde okuyucusuyla buluşur. Kitabın dolduracağı boşluğu sizlerin takdirine bırakırken, en çok merak edilen birkaç noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Zübeyde Hanım, sanki Mustafa Kemal’in yaşam öyküsünün kıyısında duruyor gibidir. Oysa gerçek hiç öyle değil.
Anadolu’da kurtuluş mücadelesi örgütlenmeye başladığında halkın Kuvay-i Milliye etrafında kenetlenmesinin belki de en ciddi faturasını ödeyenlerden birisi olmuş Zübeyde Hanım. Sadece hayatta kalan tek oğlunun canının tehlikede olmasıyla değil, bizzat kendisiyle ilgili tezviratların da üretilmesiyle...
***
Konuya İngiliz tayyarelerinden Anadolu’ya atılan bildirilerle başlamak en doğrusu.
Çünkü İngiliz tertibi sadece Mustafa Kemal’in Padişah’a karşı bir isyancı olduğu haberlerini Anadolu’ya yaymıyor,
halkın dini eğilimi ve kültürel değerlerinin etkisini bildiği için validesi hakkında da tezvirat üretiyor.
Amaç, muhafazakar ve dindar kitlenin Mustafa Kemal’in etrafında kenetlenmesine mani olmaktır.
Bu amaca ne kadar ulaştılar onu ayrı bir yazı konusu yapmak lazım. Zira Zübeyde Hanım konusu hala açılmamış bir kutu, el değmemiş bir konudur.
Peki karşımıza ne çıkıyor?
Bu sorunun cevabını almak için Zübeyde Hanım’ın çileli yaşam öyküsünü okumak gerekecek. Bugün hala bazı kesimlerin “aile kökeni” meselesinden dolayı şahsiyetlere karşı gösterdiği bakış malumunuzdur. O halde bu tezviratın tutup-tutmadığı konusunu önemseyelim.
***
Zübeyde Hanım’ın aile kökenlerinin Yunan’a dayandığını, bazı kesimlerinde Rum’a dayandığını söylediğini gizlemeye gerek kaldı mı?
Hakkında 85 yıldır bir tane eser ortaya koyamadığımız bu hanım’ın en çok ailesi hakkında yanlış ve maksatlı bilgiler üretilmiş. Oysa araştırmalara girince karşınıza şu çıkıyor;
Ailesi; Anadolu’dan, Konya-Karaman bölgesinden Fatih Sultan Mehmet döneminde göç etmiş, hatta bir devlet politikası olarak göç ettirilmiş Yörük bir ailedir.
950 tarih ve 82 numaralı l yazıcı defteri ile 1051 tarih ve 469 numaralı il yazıcı defterinde Anadolu'dan Rumeli'ye geçen Türk boy ve ailelerinin isimleri açıkça yazılıdır. Zübeyde Hanım’ın köklerinin kayıtlı olduğu sicil defterinde aile hakkında şu bilgiler bulunmaktadır.
“Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki Yörüklerle ilgili örgütlenmesi içinde kendileri başlangıçta özellikle “Kocacık ve Selanik Yörükleri” içinde, sonradan da ”Vodina” ve “Sarıgöller (Kayalar) Bölgesi” Yörükleri içinde “Evlad-ı Fatihan” olarak kaydedilmişlerdir
”
Bu kayıtla, Zübeyde Hanım; babası, annesi, dedeleri Yörük Türklerindendir ve resmi kayıtlara “Evlad-ı Fatihan” olarak geçmiştir. Bu soy araştırmaları da gösteriyorki, bazı çevrelerin özellikle Zübeyde Hanım üzerinden farklı konuları gündeme getirme çabaları mesnetsiz bir hal almaktadır.
***
Ancak konu burada kalmıyor, bir diğer konu Zübeyde Hanım’ın evlilikleri meselesidir.
Bu konu hakkında da yanlış bilgiler maalesef önemli sayılacak kitaplara kadar girmiş. Önce Bekir Ağa’dan bahsediliyor. Bununla bir yıl evli kaldığından sonra Ali Rıza Bey ve sonra Ragıp efendi
Oysa Zübeyde Hanım, Ali Rıza Beyle evlilik yaptığında henüz 14 yaşındadır. Peki Ali Rıza Bey’den önce nasıl evlenmiş olsun? 13 yaşında mı? Ragıp Bey ise artık biliniyor, Ali Rıza Bey’in vefatından beş yıl sonra ailenin onayı ve yardımıyla evleniyor.
Ama tezvirat bununla kalmıyor, Zübeyde Hanım’ın Ali Rıza Bey’in vefatından sonra yalnız kaldığı ve geçim sıkıntısına girdiği, bu nedenle de “umumevi” gibi hizmet veren bir yerde çalıştığı söyleniyor.
Ben açıkça yazıyorum, zira böyle bir şeyin olmadığı hem tarihi kayıtlarla hem hatıralarla, belgelerle sabittir. Ayrıca Zübeyde Hanım’ın dindar şahsiyeti su götürmez bir gerçektir. Yetiştiği aile ortamı, gelenek ve göreneklerine bağlılığı, ailesinin “sofu ve hacı” olması unutulmamalıdır.
Bu tezviratı ortaya atanlar birde Osmanlıca evrak koyarlar ortaya, “belgesidir” babından
Osmanlıca belge okumayı bilenler, hatta Osmanlı Belgelerinin evrak düzeni ve yazı sistemini bilenler o belgeyi incelediğinde gerçek manzarayı ortaya çıkartabiliyor. Çünkü evrak sahtedir
Sadece evraktaki pul bile bu sahteliğin açık delilidir. Çünkü o dönem Osmanlı evrakında pul yoktur.
Bir de olayın sosyal tarafı vardır ki, dönem hayatı incelendiğinde bu tür yerlerin Selanik bölgesinde hele bir Türk kızı için mümkün olmadığı görülecektir.
***
Bir insanın; namusu, şahsiyeti, onuru hakkında tezvirat üretmek bu kadar kolay olmamalıdır. Ancak İngiliz tertibi olduğu anlaşılan bu tezviratların tek amacının Anadolu’daki Kurtuluş mücadelesini yok etmek olduğunu anlıyoruz.
Onlar savaşı kazanmak için her yolu mübah gören makyevalist bir mantığa sahiptir
Anlaşılıyorki, düşman sadece yurdumuzu değil, tarihimizi, belleğimizi de işgale kalkışmış. Peki, vatanı işgalden kurtaran bu millet, belleğini, tarihini işgalden ne zaman kurtaracak?
Fatih BAYHAN / Haber 7
bayhanfatih@mynet.com
Yorumlar3