3. Nesil imamların peşinden gidilir mi?

  • GİRİŞ02.08.2009 16:18
  • GÜNCELLEME02.08.2009 16:18

28 Şubat’ın raporunda görmüştüm, yıllık imam ihtiyacı; 2,210 yazıyor, Yıllık İmam-Hatip mezunuysa 53 bin görünüyordu. Yani 51 bin fazla “imam-hatipli” yetişiyordu.

Raporda aynen şöyle yazıyor. “51 bin fazla imam-hatipli; siyasal bilgiler, hukuk, tıp, matematik, fen gibi alanlara kaydırılarak geleceğin siyasal İslamcı kadrosu yetiştiriliyor…”

Rapor bahaneydi, o keskin günlere gerekçe lazımdı ve imam-hatipliler olarak bir kez daha “siyasal zemine” malzeme olarak adeta geleceğimiz önünde karanlık bulutlar oluşturuluyordu…

Onlara göre hem dini bilginiz olup, hem de doktor, mühendis, gazeteci olamazsınız…

1993’te Adana İmam Hatip Lisesi’nden mezun olduğumda da aynı malum gerekçeler vardı…

O dönemde, mezun olduğumuz dönemdeki hafız arkadaşlarımın dışında sadece birkaç kişi imam-hatiplik vazifesi aldı. Diğerleri ve büyük çoğunluğu ise; hukuk, matematik, fen, basın-yayın gibi bölümlere kaydımızı yaptırmıştık. Aramızdan bilgisayar mühendisi bile çıkan, hatta bu alanda da oldukça başarılı arkadaşlarım vardı…

En başta ben imam’lık yerine gazeteciliği seçmiş, okulumun da ilk gazetesi sayılacak mevkutesini çıkartmıştım…

***

Bu satırları yazmama ve geçmişe gitmeme neden olan gazetede okuduğum bir haberdi. Haber7’nin sütunlarına da giren haber, "Bunlar da yeni nesil İmamlarımız" başlığını taşıyor  ve “Kimi doktor, kimi mühendis, kimi gitar çalıyor, kimi bilardo oynuyor, fizikleri de manken gibi” manasında içeriğe sahip...

“İmam” denildiğinde bizim dönemimizde, yani 1990’lı yıllarda, “ağır” ağabeyler hatırlanırdı. Şakalaşmayan, biraz sert mizaçlı, asosyal bir imaj vardı. İmam-Hatip’te okuduğumuz yıllarda en çok sorguladığımız konuların başında topluma din’in en başta din adamı sıfatını taşıyan “imam”lar tarafından “öcü” gibi gösterildiğini konuşur ve bunun değişmesinin şart olduğunu tartışırdık.

Zira yeni nesil imam-hatiplerin yetiştiği ortam çok farklıydı…

Bizim okulumuz bu zemine uygunda, eminim tüm imam-hatiplerde de aynı durum vardı. Sportif tüm faaliyetlerimiz vardı mesela. Çok iyi bir futbol takımımız vardı. O yıllarda hatırlıyorum, bende çok iyi bir futbolcuydum. İyi top çevirir, ayağımdan top alacak rakibi hayli zorlardım. Bu işte o kadar ileri gittim ki, mahallemde kendi takımımı kurmuş diğer mahallelerle müsabakalara girişiyorduk. Güzel günlerdi…
Müthiş bir bandomuz vardı mesela, her 19 Mayıs öncesi başlayan hazırlıkların o müzikal sesi hala kulaklarımda çınlar…

Şiir yarışmalarını hatırlıyorum, makale yarışmalarını, hitabet yarışmalarını…

Ve ilahi gruplarını…

İmam-Hatip okulları bazılarının beklediği gibi “hamsofta” yetiştirmedi aslında… Bu okullardaki eğitim, hoca-talebe ilişkisi, dünyayı okuma becerisi çok farklıydı.

İşte bugün gazetelere yansıyan o haberlere konu olan imam-hatiplerin çoğu bu dönemin ve bu atmosferin ürünüdür…

***

Evet, bu toplumun değişim ve dönüşümü yine dini hassasiyeti olan insanlar eliyle oluyor…
Bu, toplumsal bir gerçektir…
O halde kimsenin şaşırmasına gerek yok…
İslam, ruhban sınıfı istemiyor…
Bu nedenle “ruhani” kıyafetleriyle dolaşan, elinde asayla etrafı kutsayan, cübbeli, sarıklı imam’lar yerine; sosyal hayatın içinde, şakalaşan, fıkralar anlatabilen, bilardo oynayan, futbolu seven, takım tutan, müzikle uğraşan insanlar yetişiyor…
Hatırlıyorum, “çok gülmek kalbi karartır” derler “gülmemizi bile sınırlandırmak isterlerdi… Oysa sonradan öğrendik ki gülünce insanın tüm yüz eklemleri hareket ediyor ve doktor tavsiyesi haline geliyor…

***

Şimdi bu haberden en çok mutlu olması beklenen yıllarca “sizin toplumla bağınız” yok diyenler olması beklenir ama, bence bu habere en çok “bizim mahalle”nin sevinmesini isterim…
“Hoca’nın dediğini yap, gittiği yolan gitme” derlerdi eskiden… Şimdi bu sözü “Hoca’nın dediğini de yap, gittiği yoldan da git yavrum” diye değiştirmek lazım…
Çünkü hocalar artık gülüyor, modern hayatın içinde, insan ilişkilerini biliyor, psikoloji biliyor, sosyoloji okuyor, şiir okuyor, bilgisayar kullanıyor…
Artık telefonlarımızda 3. nesle geçtik…
Görünen o ki imam’larımızda 3. nesil olacak…
3. Nesil telefona nasıl alışıyorsanız 3. Nesil imamlara da öyle alışacaksınız…
Ve asla “3. Nesil İmamların Peşinden Gidilir mi?” diye de sormayacaksınız. Zaten olması gerek noktaya gelmiştir…

Fatih Bayhan - Haber 7
bayhanfatih@mynet.com
 

Yorumlar23

  • SERACEDDİN 16 yıl önce Şikayet Et
    İMAMLIK SOSYAL BİR MESLEKTİR... Yazınızı okuyunca bende eskilere gidiverdim zira o dönemlerde ben de o güzel günleri yaşadım benim de birçok hatıralarım vardır Fatih Bey'le... Evet o dönemlerden mezun olan bir çok arkadaşımız hemen hemen her meslek grubuna girdiler, hukuk, mühendis , diş hekimi, siyaset, doktor vs.. hatta hatırlıyorum o dödemde Türkiye geneli ÖSS birincileri vardı imam hatipli.. İmamlık bence içine kapanık, kendi halinde, sadece ibadetle meşgul olan, dünyayla ilişkisi az olan biri olarak algılanmamalı. sosyal olmlalı.
    Cevapla
  • enemy 16 yıl önce Şikayet Et
    la demeyi başarsınlar. bilardo oynayan, futbolu seven, takım tutan, müzikle uğraşan insanlar yetişiyor… Hatırlıyorum, “çok gülmek kalbi karartır” derler “gülmemizi bile sınırlandırmak isterlerdi… Oysa sonradan öğrendik ki gülünce insanın tüm yüz eklemleri hareket ediyor ve doktor tavsiyesi haline geliyor…böyle yazıyor makalede kuransa böyle diyor ::Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? :32
    Cevapla
  • Zeki Aslan 16 yıl önce Şikayet Et
    Görüntülü imam. 3. Nesil telefonların (3G) en önemli özelliği "görüntülü konuşturma"dır. Bu özelliği imamlarda görmek istersek, Hz. Ömer gibi olmak gerekir. Hz. Ömer, minberde iken savaşan ordunun kumandanı Sariye'yi görerek: “Ya Sariye, elcebel, elcebel“ diye seslenmiş, onu yönlendirmiştir. Yazarın bahsettiği imamlar, bu özelliğe sahip mi?
    Cevapla
  • İbrahim Bulutlu 16 yıl önce Şikayet Et
    3.nesil imamlar. efendim toplumla hemhal olurken, bağzı insanlara şahit oluyorum; camiye gelememenin ve cemaata katılamamanın burukluğu içerisinde kıvranan insanlar...Gelmek istiyor ama adamcağız çocukken imamdan öyle bi dayak yemiş ki..! bi daha camiye gitmeye tövbe etmiş. Ve hala imamları aynı "dayakçı" zannediyor. Biraz sohbet edince adamcağız çözülüyor. Ertesi günü camiide. Şimdi bu insanlara soruyorum: Allah Rasulünün Yolu Bu mu?
    Cevapla
  • Zeki Aslan 16 yıl önce Şikayet Et
    hakan bilgin'e katılıyorum..ve... ..ve ekliyorum: Bu ihl mufredatı ile, haham ve papaz yetişir. Aslı islam olan yahudilik, hristiyanlık, nasıl zamanla bozulmuşsa, Rasulullah sav. ile tekrar rayına oturtulan İslam, 1400 küsur yıllık süreçte yine bozulmuş (Değişmeyen Kur'an'a rağmen). ihl ve ilahiyat fak. mufredatı Merhum Akifin dediği gibi (Doğrudan doğruya Kur'an'dan alarak ilhamı,.) yapılırsa, yetişen "İmamların Peşinden Gidilir". Yoksa, ila cehennemi zümera..
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat