Veysel Tiryaki’ye Ramazan teşekkürü
- GİRİŞ05.09.2009 10:39
- GÜNCELLEME05.09.2009 10:39
Bu yazı; ismiyle, göreviyle bir belediye başkanına açıktan teşekkür ettiğim ilk yazıdır. Bir yazar Belediye Başkanına neden açıktan teşekkür eder ki? Anlatayım efendim
Ramazan gelince yaşamak istediğim iki şehir vardır. Birisi; Mekke, diğeri İstanbul
Mekke’de olmak biraz nasip, biraz imkan meselesidir de; İstanbul’da bulunmak, bulunabilmek daha yakındır. Ama İstanbul’da bulunmak neredeyse iki yıldır nasip olmuyor
Ne ettiysek, hangi günahı işlediysek İstanbul’da bile Ramazan’ı yaşamak kaldırılmış nasibimizden
Peki, Ankara’da yaşayıp da, Ramazan geldiğinde niye İstanbul’a gitmek istiyorum ?
Bu yazıya en çok bizim Editörümüz Yaşar İliksiz sevinecek ve o keyifli gülüşüyle, İstanbul’da yaşamak konusundaki şovenist duygularını perçinleştirecek. Ama olsun, varsın bu yazıda Yaşar İliksiz’e yarasın, bizim de iliğimizi söküversin. Hakkı teslim edelim. “İstanbul’a olmak nasip işidir ”
***
İşte bu yıl yine geldi çattı Ramazan
Yine kalbimi yaslayıp Yaratan’a dua ettim.. “Bana iki şehirden birini nasip et” diye. Bu sefer de heyecanla beklediğimiz yavrumuz bahane oldu. Yine kaldık Ankara’da
Ne ruhumun aynası Mekke, ne de sokaklarında bile yeniden dirildiğimin İstanbul’u, bizi kabul etmedi.
Mahkumiyetiniz olunca Ankara, ne yapacaksınız?
Kaderiniz burada çizilmişse, buradaysa ekmeğiniz, suyunuz, aşınız.
Buradaysa güneşiniz, ayınız, saatiniz.
Buradaysa kuşlarınız, kelebekleriniz, “rıza gösterip” boyun eğmektir size düşen
Bizde rıza gösterip, boyun eğdik. Belki bu mahcup halimiz kefaret sayılırda duamız çıkar kat’ına
***
O halde size Ankara Ramazanlarından bahsedeyim
Ankara’da Ramazan heyecanını anlatmaya iki cümle kafidir herhal
İlki; bürokrasinin soğuk ve ağır yüzü Ramazan’a girince “yumuşar”. Bürokratların yeni buluşma adresleri “İftar sofraları” olur İftarda bir araya gelen bürokrat ne konuşur? Ya bakanına kendisini gösterecektir yahut terfi beklentisi vardır. En azından “makamını korumak” isteği.
Sohbetin tadı, tuzu nerde?
İftar sofrasında bile devlet işinin konuşulduğu ortamda “manevi haz”ın kaçtığının kimse farkında değildir
Bu yüzden iftar sofraları bir anda “tayin-terfi” masasına dönüşür
İkincisiyse; mahreminiz, yani evinizdeki dünya
***
Peki bunca karamsarlığımıza rağmen neden Veysel Tiryaki’ye teşekkür ediyoruz?
İşte bunca karamsarlığa bir “samimiyet ışığı” yaktığı için bu teşekkür
Unutulan dostlukları, bir aradalıkları, mütevazilikleri tarihsel bir atmosferde yeniden diriltme çabasına girdiği için bu açıktan teşekkür
Bu yıl Ankara Ramazan’ında Hamamönü diye anılan mekanda geçirdim Taceddin dergahı, inşa edilen konaklar, Osmanlı mimarisi, sokaklara yansıyan Ramazan sevinci, gece neredeyse sahura kadar süren sohbetler, çay muhabbetleri ve en önemlisi yer minderinde yeniden kurulan dostluklar
Eğer Ankara’da yaşıyor da; benim gibi “sıcak muhabbetler” arıyorsanız mutlaka gitmelisiniz Hamamönüne
Taceddin dergahında akşam namazı kılmalı, konak’ta bir iftar açmalı, sonra da üst kata çıkıp yer minderinde çay’ınızı, içiyorsanız nargilenizi içmelisiniz Ramazan’ın; paylaşma, dostluk, kardeşlik, heyecanını yaşamak istiyorsanız yine Hamamönün’e davet ediyorum sizi
***
Sayın Veysel Tiryaki büyük bir heyecanla 4 yılda çehresini değiştirdiği Dergah ve Hamamönü mevkiini adeta “zaman tüneli”nde yaşıyormuş hissi vererek tarihi ayağa kaldırmış. Bir ilçe Belediyesini aşan bu gayreti tebrik etmek, dahası her ramazan geldiğinde kaçmak istediğimiz, ruh aradığımız şehre; ayrı bir hava ve ruh verdiği için takdir etmek gerekir
Bu yıl Ramazan’da Ankara’da renklendi
Sultanahmet’te olamadık, Eyüp Sultan’da el açamadık, Yuşa’da hıçkırıklarla ağlayamadık, Üsküdar’da teravih kılamadık, Çamlıca’da semaver demletemedik ama; dergah’ta dua ettik, Camiinde namaz kıldık, Hacı Bayram’da hıçkırıklarla ağladık, konak’ta sohbetin tadını aldık, semaveri demledik yeni dostluklar kurduk
Bu güzel ortam için Veysel Tiryaki’ye de Ramazan duası ettik
Fatih BAYHAN / Haber 7
bayhanfatih@mynet.com
Yorumlar5