Adını 'Baba' hanesine yazdırmak
- GİRİŞ16.09.2009 23:50
- GÜNCELLEME16.09.2009 23:50
Her birimiz bir anne ve babadan dünyaya geldik. Bu gerçek hayatımızın o kadar içindeki farkındalığını yitirmiş durumdayız. “Babama ve anneme” hitap ettiğim o sahiplik duygusunu önceki günün sabahında iliklerime kadar hissettim
Zaten 9 aydır evimizin tüm gündemini alt üst eden o minik gerçek, sadece kendisine ait dünyanın başlıklarıyla sarmıyordu bizi, bir anne ve babası olan, ama anneliğin ve babalığın sevgi yumağında o büyük içeriğin farkındalığını unutmuş bizlere de bir öğretici gibi “anne ve baba”lığın içini dolduruyordu
Anne demek, canından can veren demekmiş
Baba demek, hayatını ortaya koymakmış...
***
Size garip gelecek belki, ancak 9 aydır beklediğimiz oğlumuz Burak Aras’ın varlığını, onun babası sıfatını hak ettiğimi önüme konulan bilgi formunu doldururken hissettim. Hastaneye ait formun “çocuğa ait” bilgiler başlığının altında şöyle yazıyordu; “Baba Adı” “Anne Adı”
O formdaki “Baba adı” başlığının altına adımı yazdığımda hissettim “baba” olduğumu
Bir matbuat evrakının bana 9 ay hissedemediğim “baba”lık duygusunu iliklerime kadar hissettireceğini hiç düşünemezdim.
Oysa kaçarım ben hep o formları doldurmaktan, sevmem
Ama bugün bana “aitlik” hissiyle “sorumluluklarımı” hatırlatan bir metne dönüşmüştü o form. Sanki “baba adı” bölümüne adımı yazdıkça içimi rahatlatan bir gerçekle yüzleşiyormuş, onu afişe ediyormuş gibi rahatlıyordum
Öyle ya, güvercin için kanat, uçtuğunda anlam kazanır. Her kanat çırpışında göklere bir kuş olduğunu yazar Bir şair gibi, şiire dökülen duygular onun bir şair olduğunu belgeler
***
Şimdi bir şair hissinde, bir kuş hafifliğinde yüreğim
Onun haberini ilk aldığım günü hatırlıyorum
Gözlerime ilişen yaşa engel olamamış, “varlığıyla hayat bulduğumuza” şükür etmiştim
Şimdi yaşanan o heyecanlı an, önceki gün son buldu ve yerini bambaşka bir heyecana bırakarak ayrıldı
Karşımda duran benim çocuğumdu, işte orada, minicik varlığıyla dünyamıza girişine ağlıyordu
Kalakaldım oracıkta
Ellerine baktım, dudaklarına, gözlerine, minicik ayaklarına ve saçlarına
9 aydır beklediğimiz misafirdi bu
Gözlerim yine kontrolden çıkıvermişti, ağladıkça rahatlıyordum, rahatladıkça ağlıyor
Sonra oğlumun sesine karıştı hıçkırıklarım, dudaklarım dua selamındaydı ama gözlerim şükür selinde geziniyordu
***
Babalık duygusuymuş bu, anlatılacak, kelimelere dökülecek cinsten değil
Daha ilk gününde gözlerimi her kapadığımda o tatlı siluetini karşımda görüyorum Ağladıkça irkiliyor, “neden” diyorum, “ağlatmayın” .
Dudaklarına ilişen “yalancı meme” ile avunuyor, ilk “yalan”cı tadı alıyor böylece.
Hayatın sanal gerçekliğinde hep doğruya sarılsın diye dualar ediyoruz
“Yaş otuz beş yolun yarısı eder, Dante gibi ortasındayız ömrün” diyor ya şair, biz de 35’ine dayanan yaşımızda hissettik babalığı
Geç mi kaldık, erken mi bilmiyorum
Ama şimdilik yaşadığım duygunun “neden bu kadar geciktiğim” olduğunu belirtmeliyim
Şimdi karşınızda babalık sıfatını almış bir yazar duruyor. Acaba kalemim daha mı yumuşar, sözlerim keskinliğini yitirir mi? Eleştirmeden önce, “Bu kimin yavrusu” der, merhamet eder miyim?
Acaba dalında sever miyim gülü, korkar mıyım kurban kesmekten
***
Şefkat eli deymiş gibidir babalık
Yüreği şefkat evine dönüşen bir kent büyütür içinde insanın. Baba olursanız, şefkatinizle bakarsınız insanlığa
Babalık besler şefkat sözcüklerini çünkü
Herkese nasip etsin Hüda temennisiyle bitireyim, ilk şefkat dileğimi yapayım böylece
Şimdi “taze bahar” şarkısı dinliyorum, kalemim “merhamet” diyor, artık formlarda “baba adı” hanesinde adım: “baba” olarak geçiyor
Başka hangi servet tatmin eder ki?
Fatih BAYHAN Haber7
bayhanfatih@mynet.com
Yorumlar3