Bayram'da okunacak Kitap
- GİRİŞ20.09.2009 23:36
- GÜNCELLEME20.09.2009 23:36
Ramazan Bayramı tüm coşkusu, neşesiyle sokakları sarmış durumda.
Ramazan’ın manevi atmosferinin bir heyecan sarmalına dönüştüğü Bayramı unutulmaz anılarla kayıt düşmek lazımdır. Bu bazen bir fotoğrafla, bazen bir video kaydıyla olabileceği gibi bazende hoş sohbetler ve unutulmaz anılarla olabiliyor.
Yaşımızı 60 sanmayın ama, 1980’li yıllarda çocukluğunu Adana’da geçirmiş birisi olarak bizim bayramlara has bazı özelliklerimiz vardı. Hayır, öyle her evde bir fotoğraf makinesinin olduğu, cep telefonlarının bile video kaydı yaptığı günler değildi henüz
Bırakın cep telefonunu, evlerde bile normal telefon yoktu. Ama çocukluğumuzun bayramları unutulmazdı.
Aradan geçen 27 yıla rağmen değişen hiçbir şeyin olmadığını daha bayramın ilk günü ailemden öğreniyorum. Her şey yine aynı; çocukluğumdaki gibi
Her bayram geldiğinde ilk günün sabahında Babaannemlerde olur, tüm aile bayramlaşır, öğle yemeğinde ise Anannemlerde bir araya gelir, annemin, kardeşlerinin çocukluğunun geçtiği bu ev’de bir cümbüş olur ki bayram sevinci katlanırdı.
İkinci gün en yakınımızdan başlayarak; eş, dost, akraba ziyaretleri yapılır. Herkesin birbirinden haberi olurdu. Çocukluğumun bayramı bununla sınırlı değildi tabi, bayrama bir hafta kala yeni elbiseler alınır, bayramlıklarımızla sabah namazına kalkar, o geceyi heyecandan gözleri açık geçirirdik. Sabah olsada, yeni ayakkabılarımızı giyiversek, yeni gömleğimizi kuşansak, şöyle yakışıklı görünsek diye içimizi saran kıpır kıpır bayramlık heyecanına yenik düşerdik.
Çocuktuk, bayram bize bayramdı
En unutulmaz manzaraları şeker toplarken yaşardık. Elimize küçük poşetler alır, ev ev gezinir “Bayramınız mübarek olsun” der, uzatılan şekerlerden avuç avuç alırdık. Çocuktuk, marifet elimizdeki poşeti doldurmaktı Doldururduk da; öğlen sonunda oyunlarla yaşanırdı bayram. Elimizde çat patlar, kiminde maytaplarla sokaklar “mayın tarlasına” dönerdi.
Çocuktuk, patlayan her maytapla coşkuya dönerdi yüreğimiz. Çocuktuk ya, maytaplarla çok el yaktık
Ve bisiklet sevdamız vardı
“Bu bayram harçlıkları biriktirmeliyim” derdim, babamın “bisiklet almaya yetmeyen parasına” destek olmalıydım. Küçük yüreğim bisiklet sevdasıyla tutuşurdu. Tahir dedemin elimden tutup; saatine parayla binilen bisikletçiye götürdüğü günü hiç unutamadım. O kadar heyecanlanmıştım ki, bisiklet sürecektim, sürdükçe dedemi daha çok seviyordum.
Ne bilgisayar vardı, ne oyunlar. Bizim devir atari devriydi. Şimdiki internet cafeler gibi atari cafeleri vardı. Ama sadece lunaparkta gidilirdi. Seyhan nehrinin kenarında kurulu lunaparkta; halka oyunları, çarpışan arabalar, atlı karıncalar olur, erkekler çarpışan arabalara, kızlar atlı karıncalara binerdi. Ama bizim gibi kenar mahalle çocukları için bile lunapark lükstü. Bu yüzden ailemle lunaparkla gittiğimi hiç hatırlamıyorum.
İlk lunaparka arkadaşlarımızla gitmiş, o rengarenk ışıkların ışıltılı cazibesinden etkilenmiştim.
Bayramda başka olurdu Lunaparklar
***
Şimdi dönüpte mazinin sokaklarında gezinirken eski bayramlara dair beni saran en etkileyici anının çocukluğumu renklendiren bu olaylar kadar, beni asıl “küçük beyefendi” ye dönüştüren, çocukluğumda lunapark hatırası yerine büyüklerin sohbetlerinden kendimi alıkoyamamış olmamın etkili olduğunu görüyorum. Babamın elini tutar, sabah namazında o seher vaktinde camiye gider, çocuk yüreğimle sabah namazını cami cemaatiyle kılardım.
Ne hoş zamanlardı, her namaz sonrası eve dönüş yolu benim “eğitim alanımdı” adeta. Babam, yanındaki cami arkadaşlarıyla sohbet eder, sabahın o dingin vaktinde sahabe hayatından tablolar, Sadi’den menkıbeler anlatılırdı.
Bayram günleri bu sohbetler ziyarete gidilen evlere kayar, babamın hoş sohbetleri hane halkını etkilerdi. Güzel günlerdi, güzel
Sadi’den menkıbelerle büyüdük işte
Leyla ile Mecnunu ilk o sohbette duydum ben, iyilik meleğine dönüşmeyi, sevmeyi, saygılı olmayı. Her menkıbede büyüdük böylece, her menkıbe bizimle büyüdü, çocuk kalbim ilkleri hep o hazineden aldı.
Bugün Ramazan Bayramındayız yine
Aradan 27 yıl geçmiş
Asır hesabına koysanız, çeyrek asır diyorlar
Annem, Babam, çocukluğumu renklendiren sokaklardan uzaklarda; Ankara’dayım
Ama aradığım şey aynı ayrı yerlerde olsam da aynı heyecan
Yine sabah namazında kalkıp ulaşıyorum camiye, yine cami avlusunda bayramlaşıyoruz ilkin. Yine büyüklerin ellerinden öpüyoruz, lakin küçükler de bizim ellerimizi öpüyor
Şimdi bir ailemiz, çocuğumuz var. Her yer yabancı olsa da, bir tanıdık var; BAYRAM
Her şeyi eritiyor o, herkesi birbirine işliyor.
Bir eksiğim Sadi’den sohbetlerdi. Duydumki babam yine bayram gezmelerinde Sadi’den sohbetler raks ediyor, lakin ben şimdi 450 km ötedeyim.
Zaman tünelinden çıkıp, kütüphanemden Bostan ve Gülistan’ı aldım elime. Sanki bana çocukluğumu geri vermişler gibi içim kıpır kıpır. Geçmişi yeniden yaşamak zor olsada, geçmişe ait şeylere sarılmak bile insanı mutlu ediyor. Sizi bilmem, ama bana sorarsanız, bu bayram en iyi okunacak kitap Bostan ve Gülistan’dır. Belki çocuğunuzu da yanınıza alıp beraber okursunuz. Kim bilir, belki bir gün o da çocukluk anısına Sadi’yi kazır da, “küçük beyefendiye” dönüşür
Not: Bu vesileyle tüm dostlarımızın bayramlarını kutluyorum. Hayırlar getire efendim
Fatih BAYHAN / Haber 7
bayhanfatih@mynet.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol