Kitap Fuarını yitiren başşehir
- GİRİŞ11.11.2009 06:47
- GÜNCELLEME11.11.2009 06:47
Önceki pazar İstanbul’da nihayete erdi Tüyap Kitap fuarı. Rakamlar vermek işime gelmiyor, ama bir hafta süreyle fuara gelen binlerce insan olduğu görülüyor. Bunun ne kadarı fuardan kitapla ayrıldı orası yayınevlerini ilgilendiriyor; gazeteleri ilgilendirense salona giren insan sayısıdır.
Tıpkı web sitenizin “tık”lanması gibi bir şey. Adresi yazıp siteye giren her insan o sitedeki yazıyı, çizgiyi okudu anlamına gelmiyor. Çünkü her yazının, resmin ayrı bir giriş motoru var. Konumuz web sitelerinin “tık” rakamıyla “okunma” oranı arasındaki farkı anlatmak değil.
Ama görünen odur ki; fuarcılar için “tık”lanma sayısı, yayıncılar için “okunma” rakamları ciddiye alınıyor.
İşin ekonomik boyutuna bakarsanız; fuarlarda “giriş” yapan insan sayısıyla “alış veriş” yapan insan sayısı arasında her zaman farkın olduğunu görürsünüz. İşte bu “fark” ne kadar derinleşirse fuarları da o kadar tehlikeye sokuyor.
İstanbul’daki Kitap Fuarlarının bu yüzden olası bir “kapanma”, “yok olma” tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını düşünmüyorum.
Zira yayıncıların merkezleri de İstanbul olduğu için fuara katılımının maliyeti düşük olacaktır. Peki ya Anadolu’daki Kitap fuarları? Mesela Şanlıurfa’da süreli bir Kitap Fuarı ne kadar okuyucu toplar? Ne kadar alıcı toplar? Biraz Batıya gelelim; Gazi Antep, Adana, Antalya’da ne olur mesela?
Mevlana şehri Konya’da Ramazanların gölgesinde büyüyen kitap fuarları nereye kadar gider?
***
Kitap satın almak, fuarına katılmak tabii ki kentin öncelikleriyle de bağlantılıdır. Eğer kentin sosyo-ekonomik ve kültürel durumu alt düzeylerdeyse öncelikleri mutlaka başka başlıklar olacaktır. Bununda doğal karşılanması gerektiğini kabul edenlerdenim.
Ama anlam veremediğim, hala bir yere oturtamadığım bir gerçek var ki, aylardır beni tahrik ediyor. Uykularımı kaçırıyor
Bir serseri olsam, çıkıp sokaklarda haykıracağım. Lakin bu haykırışın nidası da herkesi şaşkına çevirecek.
Hani derler ya, “konuşsam seni üzeceğim, sussam kendimi” babından
Şimdi en akıllı yolu buldum, haykırışımı köşeme taşıdım. Ve sizinle paylaşıyorum. Ve diyorum ki; “Ey Siyasetin kalbi, ey düveli muazzamının manevi şahsında mündemiç kıldığı aziz vatanımın başşehri; nasıl olurda çoraklaşırsın, yamacında bir çalıya bile fırsat vermez, göğünden yağmur yağmaz, sırtlanları sokaklarında gezindirirsin !
Sen ki bir milletin yönünü çevirdiği mekansın; sokağında, caddende koca bir hatıra yaşamalı değil mi? Issız sokaklarında bile bir sahaf neden bulunmaz? Neden caddelerinde sergilenen kitaplar yoktur? Neden kitapçıların “ayakta durabilmek” için “cafeye” dönüşmek zorundadır?
Ve neden o cafelerde elele tutuşan sevgililerin elinde “hediye edilmiş bir kitap” bulunmaz?
Ey Şehirlerin başı!
Neden siyaset pazarının Nargile Kahveleri doludur da, “kültür pazarının” fuarlarında adam yoktur?
Ve neden her köşe başına Nargile Kahveler açılırda, artık koca şehirde Kitap Fuarı “yapılmaması” kararı alınır?
Seni “kitap fuarını kaybeden şehir” haline getirenler mi utansın? Sen de utan “kitap okumaktan bile yoksun olanları göğsünde barındırdığın için?
Şimdi hesaplaşmak vaktidir!
Bu şehrin göğünden nefeslenen bürokratı, memuru, siyasetçisi!
Nasıl bir hayat yaşıyorsunuz ki “ülkeyi yönettiğinizi” söylüyorsunuz bu şehirden. Lakin bu şehre “duruş” verecek, “felsefe verecek” “dil ortaya koyacak” Kitabı, yayını ayakta tutamıyorsunuz?
Bu yüzden siyaset felsefesiz kalıyor, kavgalar yansıyor kürsüye!
Bu yüzden sokakları sarıyor kabalıklar!
Bu yüzden “beyefendiliği” taşımak zorlaşıyor.
Öyle ya, şiir okunmuyorsa gök kubbesinde bir şehrin, şairi nefes alamıyorsa, ozan sazını çalamıyor, sanatçı “memur” kılınıyorsa; o şehir hayat belirtisini yitirmez mi?
***
Bir isyandır evet!
Ankara’da artık Kitap Fuarı yapılamayacak kararına bir isyandır bu yazı!
Ülkenin Başkentinde artık kitap Fuarı olmayacak! Ne hazin bir karar değil mi?
Çözüm nedir ki? Memur kentinde “emirle kitap fuarına mı göndermek? Yoksa Fuar günlerini mesaiye dahil etmek mi?
Fatih Bayhan haber7
bayhanfatih@mynet.com
Yorumlar4