Adana Kitap Fuarı gelecek vaat ediyor
- GİRİŞ21.01.2010 12:29
- GÜNCELLEME21.01.2010 12:29
“Çukurova gelinciğin giymiş gibi ” diye başlayan bir şiir hatırlıyorum. İlkbaharın o güzel, mis kokulu turunçlarını öyle güzel tasvir ediyordu ki. Sanırsınız gelen ilkbahar değil, bir bayram
Geçtiğimiz hafta sonu Adana’da TÜYAP tarafından düzenlenen Kitap fuarı işte böyle bir havadaydı.
Şehrin her tarafından insanlar akın akın fuara koşuyor gibiydi. Aslında bu manzarayı çok görmemek lazım. Zira Adana son yıllarda her alanda ligden düşse de sanat ve yazı alanında her zaman 1. ligde bir şehirdir. Ortadaki manzarayı da “Demirspor lig düştü, sanayide ligden düştük, tarımda ligden düştük, bari yazı hayatında ligdeki durumumuzu koruyalım” kaygısı görüyorum.
İşsizlikte bile vahim bir sıralamaya oturan sanayi ve tarım kenti Adana’nın Kitap fuarında ortaya koyduğu ilgi ve tavrı önemsemek gerekiyor
***
Frankfurt kitap fuarına gidenler bilir, Almanya’nın nabzı o fuarda atar. Ancak o fuarda artan bir nabız daha vardır, o da Türkiye’nin yayın dünyasının nabzıdır. Yeni çıkan eserlerin bir çoğu o fuarda ilk okur yüzüne çıkar.
Binlerce yayınevi, belki yüzlerce yazar Frankfurt’a hayat verir
Ve bir yayınevi için Frankfurt fuarında bulunmak ciddi bir prestijdir.
Adana fuarını gezinirken işte Frankfurt fuarına gidip-geldi aklım. Türk yazı ve sanat hayatına yüzlerce isim kazandıran bir şehrin en dinamik fuarı neden Kitap Fuarı olmasındı?
Neden Adana Kitap Fuarını bir prestij fuarına dönüştürmesin ve bir çıkış yakalamasın?
Elbette bu soruların cevabını kentin idarecileri verecek, eğer kavgadan fırsat bulurlarsa Elbirliği yapmayı, bir masa etrafında buluşabilmeyi akıl edebilirlerse
***
Ruhum Almanya’da gezinirken, bedenim Adana Kitap fuarındaydı
Coşku ve ilgi o kadar mutlu etmiş ki beni, doğduğum, çocukluğumun, gençliğimin ve hayatımın en güzel yıllarını geçirdiğim bu şehirde “iyi şeylerin” yapılıyor olması çocuksu bir sevince boğdu ve bir çocuk gibi dolaştım desem yeridir stantları. Satışların nasıl olduğunu yayıncılara sormak lazım. Ama gencinden yaşlısına her kesimden insanın yer aldığı bir fuarda satışlarında fena olmadığını sanıyorum .
Satışların iyi gitmesi fuarın geleceği açısından önemlidir.
Daha çok yayıncıyı bu fuarlara çekmenin en etkili yolu katılımcı yayınevlerinin cirosunda saklıdır. Bu nedenle kitap fuarlarında “bedava kitap dağıtmayı marifet bilmek” yerine, cüzi’de olsa bir bedel koyarak insanlara “kitap satın alma kültürünü” aşılayabilmenin daha çok faydalı olduğunu düşünüyorum.
Bu yüzden Altınkoza’nın “ücretsiz” dağıttığı için standı önünde oluşan kalabalığın arasına girmedim.
***
Fuarların bir başka katkısından daha bahsetmeliyim size.
Her yayınevi nasıl farklı görüşlerde kitapları koyarsa standına, fuarlar her görüşten insanın standlar kiralayabildiği ve düşündüklerini insanlarla paylaşabildiği fırsatlar sunar.
Bu yüzden özellikle kitap fuarları sadece “satış yapılan” yerler değil, aynı zamanda “bilgi paylaşımının” ve “farklı düşüncelerle bir arada yaşayabilme” kültürünün de sergilendiği mekânlardır.
Bu açıdan da TÜYAP fuarının organizatörlerine, Bülent yamaç’a teşekkür etmek gerekiyor. Hem farklı yayınevlerini bir araya getirdiği hem de farklı kesimleri buluşturduğu için
***
Elbette bir yazar olarak kendi kitaplarımın da standlar da satışa sunulmasından gururlandım. Hangi yazar o gururu kaçırır?
Ama toprağından sanatçı yetişen kentimin binlerce esere ev sahipliği yapıyor olmasının gururu her şeyin üstündedir.
Ve “Adana gelinliğin giymiş” gibiydi kitap fuarında, umarım Allah tamamına erdirir.
TÜYAP, ülkenin başkentinde ilgi görmediği için “artık yapılmaması” kararı alınan Kitap Fuarını Adana’da oldukça başarılı bir şekilde gerçekleştirerek kente büyük bir katkı yapmış.
Elimde sevgili dostum Mehmet Uluğtürkan’ın yönettiği, künyesi yerel ama mizanpajıyla, içeriğiyle ulusal bir gazeteyi andıran REFLEKS var Heyecanla sayfalarını karıştırıyorum, Adana’dan güzel işler çıkıyor; seviniyorum
Adanalıların gururlanacağı bir manzara çıkmış ortaya
Artık kitap fuarı için İstanbul’a değil, Adana’ya gideceğim
Okura Özel Not:
Sevgili Okur, bir yazarın kendi memleketine dair yazı yazması hem kolaydır, hem zor. Kolaydır; yaşadığı yeri iliklerine kadar hissettiği için samimice yazar. Zor’dur, dünyanın her yanından okura “kent şovenizmi” gibi algılanabilecek bir “öznel” yazıyı okutmak. Bugün zor olanı setçim, öznel kaldım. Ama bir yazara yaşadığı yerle ilgili bir günlük gündeme getirme kıyağını çok görmezsiniz umarım
Fatih Bayhan Haber7
bayhanfatih@mynet.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol