Suikasti aydınlatın, tarihe geçelim!
- GİRİŞ01.10.2010 07:37
- GÜNCELLEME01.10.2010 07:37
Tarih, failleri meçhul kalan suikastlerle anılır. Belki de meçhul kalan sadece suikastçi değil, suikastin nedenleridir de. Bu yüzden ne Hz. Ömer’i Hz. Osman’ı mukadder sona götüren ölümün, ne II. Abdulhamid’in Cuma selamlığında sarsan patlamanın, ne de Ali Şükrü Bey cinayetinin faillerini öğrenme şansımız oldu.
Tarihe mal olan bir çok olay gibi bunlarda çürümüş raflarda yerini aldı…
Yakın tarihimizin en gizemli olayları arasında sayılan eşref Bitlis Paşa’nın ölümü, Cem Ersever’in suikasti ve Turgut Özal’ın hem yara alarak kurtulduğu hemde ölümüne neden olduğu öne sürülen nedenlerin bir suikast olduğu hep iddia edilmişti…
Türk kamuoyu her ne şekilde ölürse ölsün siyasetçisinin, devlet makamında önemli görevlerde bulunanların vefatlarına hep bir gizemle bakmıştır.
Hala Atatürk’ün ölümü bile tartışma konusudur. Ve “Atatürk’ün aslında öldürüldüğüne” inanan çok geniş bir kamuoyu vardır.
Oldukça şüpheci bir kamuoyu için Ecevit’in ölümü bile şaibe altında değimlidir?
Acaba hastanede bilinçli bir şekilde mi tutuldu, hangi tedaviler uygulandı? Bilerek ölümemi gönderildi? Bu sorular şuan Ergenekon soruşturmasında cevap arıyor…
Cem Ersever ve Eşref Bitlis konusu zaten suikast olduğu konusunda neredeyse kamuoyumuz hemfikir…
Gelelim Turgut Özal meselesine…
Özal’ın vefatından sonra ailesinin otopsi raporu istememesiyle başlayan bir süreç var. Ardından özellikle vefat yıldönümlerinde ailesi ve yakınlarınca dile getirilen bazı gizemli ifadeler…
Önceki gün bu ifadelere bir yenisi daha eklendi ve Ergenekon soruşturması kapsamında ifadesi alınan Tutuklu sanık Durmuş Ali Özoğlu', duruşmada faili meçhul cinayetlerin faillerini açıklayacağı şeklindeki sözleri oldu. Özoğlu’nun özellikle Ersever, Bitlis ve Özal’ı yan yana anması, ifadelendirirkende “suikast” demesi oldukça önemlidir.
Mahkemede neler söyleyecek beraber göreceğiz, ancak şunu hemen ifade etmekte fayda görüyorum. Eğer bu soruşturmada sözkonusu kişilerin öldürülmesi konusu birer suikast sonucu olduğu ortaya çıkar ve yeni faillerin varlığı açıklanırsa bunun tarih açısından da şöyle bir önemi var ki, o da oldukça mühim görevlerde hizmet veren isimlere karşı yapılan gizli bir suikast üzerinden çeyrek asır bile geçmeden aydınlanmış olacaktır.
Böyle bir sonuç dünya suikastler tarihi açısından da oldukça önemlidir.
Suikastlerin özellikleri arasında sayılan “önemli kişiler, önemli sosyal ve siyasal sonuçlar” elde edilmesi başlıkları da bu olayların açıklanmasıyla birlikte herhalde hem siyaset bilimciler hem de toplum bilimciler tarafından izaha muhtaç hale gelecektir.
Acaba bu suikastler hangi sosyal ve siyasal yönlendirmeler için gerçekleştirilmiştir?
Sanık Özoğlu’nun duruşmasını sabırsızlıkla bekliyorum…
Başörtülüler Bodrum’a gitmesin mi?
Önceki gün Habertürk’te yayınlanan Karşıt Görüş'te farklı yaşam tarzlarına sahip kişilerin birbirine saygı duyması gerektiği konuşulurken gelen bir izleyici maili ilginç bir tartışmaya neden oldu.
İzleyici Bodrum'da türbanla dolaşamadığını, dolaştığı zaman rahatsız edici bakışlara
muhatap olduğunu söylüyordu. Alev Alatlı ve İlber Ortaylı izleyiciye verdikleri
cevapta birleştiler:” Türbanla Bodrum'a gitmeyin!...”
İlber Ortaylı herkes her yerde kabul görecek diye bir durum yoktur derken, Alev
Alatlı ise "ben de nudist kamplara gitmiyorum" dedi...
***
İki saygın aydınımızın sosyal bir meseleyi “gitmeyin o zaman” cümlesiyle çözmeye kalkışması meseleye başka bir boyut getirdi. O oda “herkes kendi yaşam tarzının yaşandığı alanda dolaşsın” gibi bir şey…
Yani TV’de bir sahne mi çıktı, “bakmazsın olur biter, zapping ne güne duruyor”…
Yahut, gazetende uygunsuz bir fotoğraf mı yayınlandı, “almazsın olur biter” gibi bir şey…
Almayız, bakmayız, yüz çeviririz, gitmeyiz olur biter diye bakılarak sosyal bir meseleyi çözmeye kalkışmak bize has bir çözüm olsa gerek. Elbetteki kimse kimseye yaşam tarzını dikte etmesin, lakin insan kendi ülkesinde de “kendi gibi giyiniyor, kendi gibi yaşıyor” diye “yabancılaştırılmasın”…
Yani, hem Bodrum'a gidiniz, hemde başörtüsü takıyorsanız takınız. Alaycı bakışlara da aldırmayınız…
YÖK Başkanı gibi düşünüyorum!
YÖK Başkanı Özcan göreve geldiğinden bugüne hem uygulamaları hem de bakış açısıyla farklı biri olduğunu gösterdi. Önceki gün tarımla ilgili yaptığı açıklama ise tam anlamıyla yüreğime su serpti.
“Demek ki bu meseleye benim gibi bakan biri daha varmış” diye rahatladım. Hem de benim “fikirdaşım YÖK Başkanı” diye mutlu oldum.
Ne dedi Başkan, eleştirilerinde İsrail ve ABD'den domates ve buğday tohumu alınması konusunu gündeme getiren Prof. Dr. Özcan, "ülkemizde yetiştirilen domates ve buğday tohumlarının büyük kısmı, elimizde yeterli yerli tohum olmadığı için yurt dışından geliyor. ABD ve İsrail'den geliyor. Bazen bir Türk aydını olarak bazen kendimi çok küçük hissediyorum. Yani biz ihtiyacımız olan domates tohumunu ülkemizde üretemezmiyiz. Evvelden atalarımız kendi ihtiyacı olan domatesin tohumunu kendileri üretip yıllarca domates üretmişler.
Acaba şimdi niye yapamıyoruz? Bir araştırma enstitümüz olsa, tohumculuk ile ilgili ve buna birkaç üniversitemiz öncülük etse fena mı olur? Sonunun ne olacağı belli de değil, bu domates tohumunu alıyorsunuz, genetik proglamlama denen bir şey var, içine genetik bir mekanizma yerleştirirler hiç fark etmeyiz ve yeriz. Hiç bilmediğimiz hastalıklara da kapılabiliriz. Bir milleti de toptan yok edebilirsiz zaman içinde. Öyle şeyler yerleştirirler ki o tohumdan yiyen insanlar zaman içinde ölür. Böyle şeyler de var, çok tehlikeli bir şey. O yüzden üniversitelerimizin bu tür konularda bize yardım etmesi gerek" …
Bu sözlerin altına imzamı atıp, tek kelimede ilave etmiyorum…
Fatih Bayhan - Haber 7
bayhanfatih@mynet.com
Yorumlar7
-
tankoy oytun
15 yıl önce
Şikayet Et
israil araştırmaları aslında türkiyede yaptırıyor.... bir türk profesör çok önemli zirai bir ilaç geliştiriyor...israil kurumları ona 2 adet son model 0 otomobil çekip patenti alıp götürüyor...türkiyede ise kimse ona para ödemiyor...duysa alır kopyalar yine de para ödemez bizde de böyle bir açmaz var fikrin kıymeti yok...olay ç.ü. ziraat fak.tarihi biraz eski ama olay hep budur...şimdi daha ileridir...
Beğen
Cevapla
-
ali kemal
15 yıl önce
Şikayet Et
karanlıklardan ışık yaymaya başlayalım artık. Bunlara cevap bulunur aydınlanırsa ülkemizin üzerindeki bir karanlık daha ışık yaymış olacak.
Beğen
Cevapla
-
enes çakıroğlu
15 yıl önce
Şikayet Et
Aydın olmak. Konusunda uzman olmak hatta en iyiler arasıda olmak ayrı AYDIN olmak ayrı tutulmalıdır. İlber ORTAYLInın çok iyi bir tarihçi olduğu su götürmez bir gerçektir amma bu ona Aydın vasfı kazandırmamalı. Aydın olmak için illede okumuş olmak gerekmiyor göbeğini kaşıyan bidon kafalı! bir çoban bile dünyaya bakışıyla Aydın olabilir. Ama ona hakaret vari yakıştırmaları yapanlar ön adı PROF. olsa bile cahildir. Ebu CEHİL devrinin kültürlü insanlarından biriydi ama CAHİL di. Sözüm ORTAYLIya değil ORTAYA :)
Beğen
Cevapla
-
extraor2
15 yıl önce
Şikayet Et
yakın tarih. yakın tarihin tüm kritik ölümleri incelensin ve failler ortaya çıksın.israil,abd,avrupa,rus,gizli servisleri ve işbirlikçilerini taşeronlarını ve bu ülkelerin türkiye üzerinde bir planı varmı yokmu o da ortaya çıksın.ülkemizin gerçek gücünü görme zamanı .bodrum a gitme konusunda ünlü isimler malesef ilkesiz ve tutarsızlar.kim çoğunluktaysa diğerleri oraya gitmeyecek.yazıklar olsun.bu başta anayasaya aykırı.dolaşım hürriyetine.istanbul fatih e sultanbeyliye başı açıklar gitmesin..buyrun cenaze namazına
Beğen
Cevapla
-
selim
15 yıl önce
Şikayet Et
serkan a. bakan açıklama yapmak için önce olayı öğrenmeye çalışıyor.bakanlara verilen talimat (böyle galiba) iki gün bekleyin kamuoyu hala aynı konuyla ilgileniyorsa konuyu araştırıyoruz türü yuvarlak laflarla cevap verin, yoksa ilk tepkiler gensoruya bile neden olabilecektir.siyaset ani çıkış ve cevaplarla yürütülemeyecek kadar tehlikeli bir meslektir.çok susup az konuşan devam eder.
Beğen
Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle