Danışmend'in başkentinden şiirle yükselen ses!

  • GİRİŞ25.06.2012 10:52
  • GÜNCELLEME25.06.2012 16:34

Ankara’nın insanı saran o bürokratik ve siyasi gerginliğini Anadolu rehabilitasyonuna girmeden tedavi etmek mümkün değil. İşte Niksar daveti tamda bu gerilimli savaş tamtamlarının estiği, terörün bir kez daha yüreğimize sancı yüklediği bir dönemde geldi. Milletimiz acısını yüreğine gömdü ve terörün “hayatı durdurma” hedefine karşı diri bir duruş sergileyerek birlik ve beraberliğin sergilendiği etkinliklerine devam etti. Yani terör, hedefine ulaşamadı.

Niksar’ın sokaklarını gezinirken hem bu isyanı hemde kenetlenmeyi bir kez daha görmek insana ayrı bir güç veriyor. Niksar Kaymakamlığı ve Belediyesi işbirliğinde yapılan “Uluslararası Niksar’ın Fidanları Kültür ve Sanat Şöleni”  iki temel isim üzerinde yürüyor. Birisi halk edebiyatının en önemli isimlerinden Ozan Erzurumlu Emrah, diğeriyse Şair Cahit Külebi. Bir ilçe için bundan daha büyük bir şans olur mu? Erzurumlu Emrah, “Erzurumlu” ama, hayatının son yıllarını Niksar’da geçirmiş ve burada rahmeti rahmana kavuşmuş. Şiirimizin usta kalemi Cahit Külebi ise Zile doğumlu ama çocukluğu Niksar’da geçmiş ve naşı Niksar’da…

Külebi’nin naşının Niksar hikayesi daha ilgi çekici. Çünkü Cahit Külebi Ankara'dan oğlu Ali Külebi'nin isteği üzerine eşi Süheyla Külebi'nin naaşı ile beraber Niksar'a naklediliyor. Yani şair, çocukluğunun geçtiği  topraklara yeniden defnediliyor.

İki usta şair ve ozan şimdi Niksar’ın bağrında yatıyor. Ne mutlu onlara ki şiirin ve şairin kıymetini bilen bir belediye başkanı varda, iki şair hem şiirleriyle hemde kentin sokaklarında, caddelerinde, kültür merkezlerinde yaşatılıyor.

Niksar bu iki ozan ve şairin yanında bir önemli değeri daha kentin fahri hemşehrisi yaparak kazanmış. Bu işe Adanalı olarak biraz alınsam da, Adana yetiştirdiği şairine, yazarına, düşünürüne sahip çıkmazsa şaire ve yazara, aydına bir sahip çıkan mutlaka çıkar. Türk Pop’unun en önemli ismi Erol Büyükburç’ta kendisini Niksar’lı sayıyor.  

Niksar ziyaretimizde Belediye başkanının Cahit Külebi müzesi’ne dönüştürdüğü kütüphaneyi de görünce, insan Erzurumlu Emrah’ı yeniden hatırlıyor. Neden Emrah’ı hatırlıyoruz, çünkü Erzurumlu Emrah bir derviş gibi, abdal gibi bir çok şehir gezmiş, ama nerede itibar, ilgi gördüyse oraya gitmiştir. Onun özelliği de budur. Ozan, itibar gördüğü yerde yaşar. Erzurumlu Emrah, adı üstünde Erzurumludur ama, Niksar’da şiirine, sazına, ilmine itibar gördüğü için Niksar’da kalmış ve burada vefat etmiştir.

Cahit Külebi, vefat ediyor, naşı Niksar’a geliyor…

Erol Büyükburç, Niksar’da müthiş ilgi görüyor. Niksar’ın sokaklarında bir Niksarlı gibi dolaşıyor pop’un yıldızı…

İşte Niksar, şiire, yazıya, şaire, aydına, düşünüre kucak açtığı için Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi tarafından Başkent ilan ediliyor. Niksar’ı sahil Rumlarına karşı bir üs olarak seçiyor.

Tarihi geçmişinin simgesi olarak Roma, Bizans, Selçuklu, Danişmendli ve Osmanlı Devleti’nden kalma pek çok eser hala şehrin tabii bir parçası olarak ayakta. Bu eserlerin ayakta duruyor olması bile Niksar’ın gösterdiği ilgi ve itibardan kaynaklanıyor.

Ziyaret kapsamında Sultan II. Hamid’e ait tarihi bina’nın açılışını yaptık. Belediye Başkanı yadigar binayı restore ettirmiş ve yeni binada hizmet veren Belediyeyi bu tarihi binaya naklettirerek büyük bir hizmete daha imza atmış. Açılışta  20 Haziran 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesine karşı Anadolu’da ilk karşı miting bu binada yapımlı. Niksarlıların vatan ve millet sevgisinin en güçlü örneği sayılan bu tepki, yeniden canlandırıldı, tarihi yeniden yaşadık.

Başkan Yadigar’ın burada sarf ettiği sözlerse önemliydi; “turizm kenti olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Niksar’da değişim ve gelişime birlikte şahit oluyoruz.”

Niksar, içinde bir Safranbolu taşıyor…

Tarihi konaklarını yeniden ihya ediyor, çeşmeler, kuleler, kümbetler onarılıyor.

Türk ve İslam eserlerinin en muhteşem örneklerinin hala ayakta olduğu tarihi abideler insanı hem şaşırtıyor, hemde tarihte yolculuğa çıkartıyor.

Ulu Cami’yi gezinirken o muhteşem mimari altında gurur abidesi gibi dolaşıyorsunuz ama, aynı camide Kanuni’nin, Fatih’in, Yavuz Sultan Selim’in ordusuyla namaz kıldığını öğrenmek ayrı bir heyecan veriyor.

Günboyu sanatçılar, gazeteci ve şairlerle beraber Niksar’ı soluduk…

Tarih, muhteşem doğa ve enfes Türk kahvesi…

Erzurumlu emrah’ın da mekanı olan Mahfel (Adalı) Kahvehanesinde enfes bir çay ve üstüne enfes bir Türk Kahvesi yudumladık… Emrah’ın mekanında, şairlerle beraber bulununca şiirlerde okunmaya başlandı… Emrah’ın şiirleri dillere düştü; Belalara şiiri okundu önce…

Bin kere nasihat eyledim sana,

Gönül düşme dedim bu deryalara,

Sen guş huşunu vermedin bana,

Düşürdün başımı ne belalara.

Ardından bir dostumuz söze girdi.. Şiire başladı…Emrah’ın Fidan isimli şirini okudu…

Sabahtan uğradım ben bir fidana

Dedim mahmur musun, dedi ki yok yok

Ak elleri boğum boğum kınalı

Dedim bayram mıdır, dedi ki yok yok

Ve Erzurumlu Emrah’ın Bilmez şiiriyle Adalı’nın kahvesinden ayrıldık;

Surette Mevla ya aşık olanlar,

Surette kakül-i Leyla'yı bilmez,

Arayıp dünyada Hakk'ı bulanlar,

Değil kim dünyayı ukbayı bilmez.

Ve akşam… 

Ilık ılık esen tatlı rüzgar Niksar Cumhuriyet Meydanında toplanan binlerce insanı birbirine bağlıyordu sanki…

Danışmendin başkentinde; Azerbaycan, Kırım, Kerkük ve Makedonya’dan gelen şairlere Anadolu’dan gelen şairlerde eşlik etti ve gece önce şiirle başladı, Azerbaycan’dan Sona Çerkez, Tamilla  Aleyeva  Abbashanlı, Makedonya’dan Fahri Ali, Resul Şabani, Kerkük’ten Sadun Köprülü, Almanya’dan Ruhi Türkyılmaz, Ankara’dan Yahya Akengin, Elazığ’dan Mahir Gürbüz, Şerif Fatih Pakkağıt, Gaziantep’ten Z.Abidin Toprak, Zuhal Ekici, Nesibe Kantar Tokat’tan Havva Uslu şair olarak  Tokat şairler  ve yazarlar Derneği’nden  Şair Hasan Akar ve M.Necati Güneş’in sunumlarıyla katılırken; Türk Müziğinin duayenlerinden, Erol Büyükburç, İskender Doğan, Bilgen Bengü, Ahmed Ahmedov, sunucular Fatih Mühürdar ve İlkim Karaca’nın  zengin sahne sunumları ve Torunlar Orkestrasının eşliğinde Niksar gecesi renklendi… Gecenin iki onur konuğu vardı; birisi İstiklal Şairimizin torunu Selma Hanım… Bilindiği gibi Mehmet Akif’in annesi de Tokatlıdır… Diğeriyse Cahit Külebi’nin oğlu Ali Külebi…

***

Niksar, bil ilçeyi çok aşan güzel bir etkinliğe imza attı. Şairin ve şiirin itibar gördüğü kentte, bir yazar olarak bulunmaktan büyük keyif aldım. Bize de bu tatlı hatırayı yazmak ve fotoğraflamak kaldı.

Fatih Bayhan - Haber7

bayhan.f@gmail.com

www.fatihbayhan.com.tr

Yorumlar1

  • Ahmet Ar 11 yıl önce Şikayet Et
    niksar ve su. niksar'dan söz eden bir yazıda ayvaz su'dan bahsedilmezse o yazı eksik kalır. türkiye'nin en yumuşak ve lezzetli sularından biridir ayvaz su. bir su hastası olan haluk dursun bu yazıyı görmesin. fatih bey'in duymadığı azar kalmaz.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat