Spor basını öldü mü?

  • GİRİŞ21.11.2022 08:21
  • GÜNCELLEME21.11.2022 08:21


Dünya Kupası Katar'da başladı. Futbolun kalbi bir ay boyunca Orta Doğu'da atacak.
 
Dikkatimi çekti. Gazetelerden ve (yayıncı kuruluş TRT dışında) televizyon kanallarından muhabir/yazar/yorumcu gönderen olmadı.
 
Sadece Sabah gazetesinden Ömer Üründül'ü gördüm. Onun da her zamanki gibi masraflarını kendisinin karşılayacağını tahmin ediyorum.
 
Eskiden öyle miydi? Aramızda konuşurken mevzu oldu.
 
Spor basınının 'hafızıkütüb'ü, Yazı İşleri Müdürümüz Sadık Söztutan hem dert yandı hem anlattı:
 
> Eskiden yurt dışı göreve yazar ve muhabir göndermek bir prestij meselesiydi. Gazeteler yurt dışına gönderdiği isimleri 1. sayfadan gururla anons ederdi.
 
> Bu iş giderek abartıldı ve Türk takımının olmadığı bir dünya kupası, Avrupa şampiyonası için, o turnuvada takımı bulunan ülkelerden fazla isim gönderdik!
 
> Bu yarış bir yandan da teknoloji gösterisine dönüşüyordu; fotoğraf makinelerinin tarihî gelişimini bu seyahatlerde görürdünüz.
 
> Yurt dışı göreve gönderdiğiniz adam "kuş mu konduruyordu?"; hayır, herkes aynı şeyleri yazıyordu. Tek fark, muhabirin iki kelime konuşmadığı bir ünlü ile yan yana fotoğraf çektirme "ayrıcalığı."
 
> Derken seyahatler giderek başka bir mecraya kaydı; sponsorlar… Vestel’in davetlisi gazete yöneticisi, Turkcell’in davetlisi yazar, bilmem kimin davetlisi muhabir…
 
> Bugün gelinen nokta ise yurt dışı seyahatler açısından tam bir "felaket." Artık organizasyonlar, maçlar televizyondan izlenip yazılıyor ve kimse seyahat için "kılını kıpırdatmıyor." Bırakın yurt dışını, hatta yurt içini, İstanbul’da gazeteye beş on kilometre mesafedeki stada giden yok!.....
 
Aynıyla vaki. Bu dönüşüm spor basınıyla da sınırlı değil. Al sporu vur ekonomiye, siyasete, kültüre...

Dünya'nın hikâyesi

“Dünya”, Türkiye'nin en köklü gazetelerinden biri… 1952'de CHP’li Falih Rıfkı Atay tarafından kuruldu. 70'lerin başında Bedii Faik'e geçti. Bedii Faik, hisseleri devraldıktan üç yıl sonra iş adamı İhsan Altınel'e sattı. Tiraj kaygısıyla çizgi magazine kaydı.
 
Gazete 1979'da Simavilere satıldı.
 
O dönem Hürriyet'in Genel Yayın Müdürü Nezih Demirkent idi. İsmi, gazete ile özdeşleşmişti Demirkent'in.
 
Hasan Pulur'un hatıralarında anlattığına göre, Demirkent patronunu kendi gazetesinden uzak tutacak kadar Hürriyet'i sahiplenmişti.
 
Simavi, Demirkent ile yolları ayırdı. Tazminat diye de Dünya gazetesini verdi.
 
Nezih Demirkent, 1981'de devraldığı Dünya'yı Financial Times formatında bir ekonomi gazetesine dönüştürdü. Dünya 'ekonomi gazeteciliği'nin mektebi oldu.
 
Türkiye, 2001 krizine girdiği günlerde Demirkent öldü. Kızı Didem Demirkent gazetecilikten anlamıyor, "Yazı İşleri katına inmeye korkuyorum" diyerek elini taşın altına koymaya çekiniyordu. "Bana yardım ederseniz gelirim" dedi. Haber merkezinden garanti aldı. Gazete küçülse ve mekân değişikliklerine uğrasa da yoluna devam etti. Logosu ve tasarımı değişti.
 
Dört yıl önce ekonomik darboğaz başladı. Didem Demirkent çalışanların maaşlarını ödeyemiyordu.
 
Nezir Demirkent'in tazminat karşılığı aldığı gazetenin 40 kadar yönetici ve çalışanı, kendi tazminatlarına karşılık Dünya'nın isim hakkını kiraladı. Yeni dönemde içerik zenginleşti, Dünya özel haberleriyle iyi bir gazete oldu.
 
Çalışanların patronla imzaladığı üç yıllık sözleşme üç gün önce doldu. Taraflar anlaşamadı. Haber merkezinin B planı hazırdı. Yeni gazetenin duyurusu Dünya'nın internet sitesinde yapıldı:
 
"Nasıl Bir Ekonomi" ile yola devam ediyoruz.Kadro olduğu gibi yeni gazeteye geçti. Dünya'nın sadece ismi kaldı.
 
Aynı adrese bir gün sonra Demirkent'in "Dünya yoluna devam ediyor" açıklaması kondu.
 
Bu kavga nereye varır, Dünya yoluna devam eder mi bilemiyorum. Ancak şurası net: Markaları yaşatan insandır.

'Koca'man bir adam

Türkiye Engelliler Spor ve Eğitim Vakfı Başkanı Yavuz Kocaömer vefat etti. Engellilerle ilgili sayfa hazırladığım yıllarda tanışmıştık. İş Bankası eski Genel Müdürü Cahit Kocaömer'in oğluydu. Engelli abisi vesilesiyle TESYEV'i kurmuştu. Türkiye Paralimpik Komitesi'nin kurucu başkanıydı. Ülkede paralimpik sporların gelişimine öncülük etti. Tam bir engelli babasıydı. Zenginden alır, ihtiyaç sahibi engelliye verirdi. Koca bir köprüydü. Her sene bursiyerleriyle buluşurdu.
 
Engelli meselesi suistimal açık bir konudur. Kocaömer bu işi olması gerektiği gibi tavizsizce yapardı. Posta ve Milliyet'te her hafta engellilerle ilgili yazılar yazardı. "Çengelli İğne" toprağa düştü. Engelliler yetim kaldı. Nur içinde yatsın...
 

Başka kanal mı yok?

TRT1 çok güzel diziler yayınlıyor. Ama Dünya Kupası sebebiyle dizilere bir süre ara verilmiş. Müdavimleri üzgün. Haksız da sayılmazlar. TRT'nin, 2’si spor olmak üzere 13 kanalı var. Niye TRT1’de yayınlanıyor ki?

'Örtü'lü düşmanlık

Soner Yalçın, başörtüsünün güvenlik zaafı oluşturduğunu, Abdülhamid Han'ın bile çarşafı yasakladığını yazdı. Geçmişte Sultanahmet, Vezneciler, Beşiktaş'ı kana bulayan bombacıların da İstiklâl'deki hain gibi başörtülü olduğunu savundu. Soner fırsattan istifade 'örtü' karşıtlığı yapıyor. Ama yemezler. Bir kere Beşiktaş saldırganları erkekti. Şimdiye kadar onlarca vahşi, şehirlerimizi bombaladı. Hepsinin de başı açıktı. Elinde uzun namlulu silahla Bayrampaşa Emniyet'e dalanlar oldu. Bir ikisi başını kapatıp geldi diye başörtüsünü mü yasaklayalım? Ne demek istiyorsun sen Soner Yalçın? Bırak bu kafayı. Vezneciler canisini HDP'liler sırtlamış ve gömmüştü. Birileri hâlâ onlarla kol kola. O kafaya bak sen!..

TÜRKİYE GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat