‘Yapay siyaset’ karın doyurmaz
- GİRİŞ19.08.2025 09:19
- GÜNCELLEME19.08.2025 09:20
Cumhuriyet Halk Partisi’nin gerçek, organik siyasetten uzaklaşması kendisini her alanda zayıflatıyor.
Bindirme kıtalar ile Aydın’da tam manasıyla dolduramadığı, kadraj hileleri ile “iğne atsan yere düşmez” havası oluşturarak seçmeni etkileyebileceğini düşünmesi genel seçimlere ‘kazandık’ diye girip ‘hüsran’ ile sonuçlanmasına neden oluyor.
Sonrasında ise siyasete küsülen bir süreç ve parti içi çekişmelerin sonucunda genel başkanlık koltuğunu elde tutma mücadeleleri…
Geçtiğimiz yıllarda gördüğümüz hep bu yazdıklarım değil mi?
Evet, olaylar genellikle bu saydığım doğrultuda gerçekleşiyor.
Ders çıkarılmadığını da benzer durumların aynı şekilde seyretmesinden rahatlıkla anlayabilmek mümkün…
Geride bıraktığımız 23 yıl içerisinde 2024 yerel seçimleri farklı bir pozisyonu ortaya koydu.
CHP, bir yerel seçimde de olsa yıllar sonra ‘en fazla oyu alan parti’ olmayı başardı.
Başardı başarmasına ancak genetik kodlarından uzaklaşamadığı, vatandaşın beklentilerine uyumlu bir profil ortaya koyamadığı, hizmet siyaseti yerine algı ve rant siyasetini kendisine rota çizdiği için farklı partilerden kendilerine önemli bir yönelim olması beklenirken irtifa kaybediyor.
Partisinin en önemli şehirleri ve ilçeleri adeta partiden kaçmak için fırsat kolluyor.
Aydın Büyükşehir Belediye Başkan Özlem Çerçioğlu’nun AK Parti’ye katılımı ile bu konu ayyuka çıkmış oldu.
Belediye başkanları halka en yakın siyasetçilerdir.
“Sahadaki durumu aktif siyaset yapanlar içerisinde en iyi onlar koklar” diyebiliriz.
“CHP’nin ve diğer muhalefet partilerin halkın sorunlarını çözmek gibi bir derdi olmadığını, umudun yine AK Parti’de olduğunu” sahada aktif olarak geziyor ise en iyi belediye başkanları hisseder.
Son yerel seçimden bugüne kadar toplamda 56 belediye başkanı AK Parti’ye geçti.
Yeniden Refah Partisi’nden 24, Bağımsız 15, CHP’den 7, İyi Parti’den 7, Saadet, DEVA ve Dem Parti’den birer belediye başkanı AK Parti’ye geçti.
Bir o kadar da geçmek isteyip, partinin olumsuz rapor vermesi, yolsuzluk şüphelerinin bulunması nedeniyle reddedilen belediye başkanlarının da olduğunu biliyoruz.
CHP’nin belediye başkanlarının geçişi için “Yolsuzluktan arınmak için geçiyorlar” iddiası da kesinlikle doğru değil…
Örneğin; belediyelere yönelik soruşturmalar henüz başlamadan önce, geçen yılın sonlarında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek AK Parti’ye katılmak istediğini aracılar aracılığıyla iletmesine rağmen vize alamadı.
AK Parti, CHP’nin iddiasına göre güya yargı sopası ile belediyeleri partisine transfer etmek istese idi Antalya’yı reddeder miydi?
Antalya, Aydın’dan daha küçük bir şehir mi?
Antalya Türkiye’nin en büyük beşinci şehri…
Aydın ise 19’uncu…
Yani bu tez kafadan çürüyor.
Ayrıca bu konuda yargı tamamen bağımsız ilerliyor.
En fazla soruşturmanın AK Partili belediyelere yönelik olduğu da açıklanmıştı zaten…
Dün akşam da günlerdir Aydın’da büyük miting yapacağı ve AK Parti’ye geçen Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun Aydın’da insanların yüzüne bakamayacağı, sokağa çıkamayacağı iddia ediliyordu.
Özlem Çerçioğlu AK Parti’ye geçtiği günün ertesinde sosyal medyadan yayınladığı fotoğrafta vatandaşın içinde olduğunu ortaya koymuştu zaten.
Mitingin başlamasına 35 dakika kala meydanın küçük bir bölümünü doldurulabilmiş durumda idi...
O da Manisa, İzmir, Muğla, Denizli ve diğer çevre illerden ‘resmi’ ve özel araçlardan partililerin taşınmasına rağmen…
Yani demem o ki; CHP taşıma su ile değirmenin dönmeyeceğinden, yapay etin gerçek etin lezzetini veremeyeceğinden haberdar değil gibi hareket etmeyi sürdürüyor.
Hormonlu gıdalardan sağlık, sahte lezzetlerden karın doyurması bekleniyor.
Ancak ‘yapay siyaset’ ile ne siyaseten CHP’nin, ne de gerçekte vatandaşın karnı doyar…
‘SIFIR ATIK’ PROJESİNE YENİ GÜÇ BİYOPLASTİK OLUR MU?
Emine Erdoğan Hanımefendi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihi ‘Terörsüz Türkiye’ konuşması sonrası gözyaşlarına hâkim olamamış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sarılarak çok sıcak, çok bizden bir görüntü ile bizi karşı karşıya bırakmıştı.
Katıldığım televizyon programlarında; Arapların “Evvel refik, bade’ târik” atasözünün hatırlatmasını yaparak yani “Önce yoldaş, sonra yol” yaklaşımının bu görüntüde vücut bulduğunu ifade etmiştim.
Emine Erdoğan Hanımefendi ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tanışma öyküsüne baktığımızda iki idealist insanın ‘dava’ yolculuğunda yollarının kesişmesine vurgu yapmadan geçmek mümkün olmaz.
Emine Erdoğan Hanımefendi’nin sivil toplum ve siyasetle gençlik yıllarından bu yana ilgilenmiş olması ve vizyonu, kendisini diğer ülkelerin birinci hanımefendilerinden çok net bir biçimde öne çıkarıyor.
Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayesinde 2017 yılında başlatılan ‘Sıfır Atık’ projesi, ‘Uluslararası Sıfır Atık Günü’ gibi etkinliklerle küresel takdir kazanarak Türkiye'nin çevre politikalarında bayrak taşıyıcı bir rol üstlendi.
İsrafın önlenmesi, kaynakların verimli kullanımı, atık oluşumunun azaltılması ve atıkların geri dönüşümünü kapsayan bu proje; aynı zamanda bir ‘atık yönetim felsefesi’ olarak tanımlanıyor.
Proje, bilindiği gibi geçen yıl Birleşmiş Milletler (BM) gibi platformlarda tanıtılmış ve "Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı" ile dünya çapında yayılmaya başlamıştı.
2024'te COP29'da pavilyon açılması gibi adımlarla iklim kriziyle mücadelede rol oynamasının yanı sıra proje sayesinde 185 milyar lira ekonomiye geri kazandırıldı ve atık oluşumu önlenerek çevrenin korunmasına büyük bir katkı sağlandı.
Geçtiğimiz hafta medyada yer alan haberlerde gözüme çarpan ilginç bir konuyu vurgulamamız gerektiğini düşündüm.
Biyoplastikler…
Az detaya sahip olduğum bir konu idi…
Araştırınca ilginç verilere ulaştım.
Petrokimya ürünleri yerine mısır nişastasından üretilen ürünler plastiğe alternatif olabiliyor.
Sunar isimli Adana merkezli bir şirket de bu ürünleri üretebiliyor.
Başka firmalar da var…
Peki bu biyoplastiklerin diğer plastiklerden farkı ne?
Biyoplastikler, doğada 180 gün içinde çözünebilen, toprağa karıştığında gübreye dönüşebilen çevreci ürünler…
Kulağa harika geliyor öyle değil mi?
Kullandığımız poşetlerin, tek kullanımlık bardak ve çatal-kaşıkların toprağa karıştığında gübre olabilmesi bence çok iyi bir inovasyon…
Ancak bu ürünlerin şöyle bir handikapı var…
Biyoplastikler, mevcutta ‘petrol bazlı plastiklerle’ aynı mevzuata tabi durumda...
Bu durum da maliyetleri artırdığı için çevreci yatırımlara sekte vurma ihtimalini ortaya çıkıyor.
Bir başka deyişle mevcut durum, ‘maliyet artışına neden oluyor’ ve bu ürünlerin kullanımının teşvik edilmesinin önüne geçebiliyor.
Devlet; çevreye zarar veren ve geri dönüştürülemeyen ürünleri geri dönüşüme teşvik etmek ve geri dönüşüm sürecini finanse etmek amacıyla çok doğru bir uygulama olan ‘Geri Kazanım Katılım Payı’nı hayata geçirdi.
Ancak bu pay yapısı gereği geri dönüşüm gerektirmeyen biyoplastiklere de uygulanıyor.
Zaten bu ürünler zaten doğada kendiliğinden yok oluyor.
Avrupa Birliği’ndeki uygulamalardan daha da teşvik edici bir biçimde Türkiye’de biyoplastiklerin ayrı bir kategoride değerlendirilmesi ve pilot uygulamalarla belirli bir kullanım oranı hedeflenmeli ve yeni İklim Kanunu doğrultusunda Türkiye’nin yeşil dönüşüm hedeflerinde stratejik bir araç olarak görülmeli diye düşünüyorum.
Az önce de altını çizdiğim gibi Emine Erdoğan Hanımefendi’nin dünyaya hediyesi olarak görülebilecek ‘Sıfır Atık’ projesi, BM nezdinde de çok fazla takdir görüyor ve Türkiye plastik kirliliği ile mücadele uzlaşısı için ‘yapıcı’ bir rol oynuyor.
Biyoplastiklerin önündeki sorunların kaldırılmasının da bu role büyük bir güç vereceği muhakkak…
Emine Erdoğan Hanımefendi’nin bugüne kadarki vizyonu ile birleştiğinde Türkiye, bu noktada bir kez daha ön plana çıkacaktır.
Ferhat Murat / Haber7
Yorumlar15