Sevgili okurlar, siyaset sahnesinde bazen gerçekler o kadar parlak ki, yalanlar bile onlara yetişemiyor.

Ama işte, bazı muhalifler; özellikle de Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve paralelindeki medyasının son dönemde sergilediği tutum tam da bu parlaklığı gölgelemeye çalışıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler 80’inci Genel Kurulu'ndaki tarihi konuşması sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın takdirini topladı.

Gazze'deki soykırım karşısında net bir duruş sergilediği konuşması, dünya vicdanlarını bir kez daha ayağa kaldırdı.

Ardından, Donald Trump'la yan yana oturduğu Gazze zirvesinde İslam ülkelerinin toplantısına eşdeğer bir pozisyonda başkanlık etmesi...

Bu, bir fotoğraf karesinden ibaret değil; bu, Türkiye'nin küresel masadaki yerini tescilleyen bir mühür gibiydi...

Açıkçası bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak gurur duydum…

Peki, tam da bu sıralarda CHP ne yaptı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump'la görüşmek için "300 uçak alacak, milletin 80 milyar dolarını harcayacak" diye bir yalan uydurdu.

‘Uydurdu’ diyorum çünkü bu sadece bir iftira değil; aynı zamanda kendi içlerindeki yargısal fırtınaları örtbas etme çabasıydı...

Hatırlayalım: CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 19 Eylül'de Manisa'da yaptığı konuşmada, Erdoğan'ın Trump'ın oğluyla gizli bir görüşme yaptığını, orada "Bana randevu ayarlarsanız, Trump'la canlı yayında 300 Boeing uçağı siparişi vereceğim" dediğini iddia etti.

Rakamlar şişirildi, maliyet 80 milyar dolara çıkarıldı…

Kaldı ki gerçekte THY'nin 2017'de imzaladığı anlaşma zaten biliniyor, Boeing'in teslimat sorunları malum.

Erdoğan, havalimanında bu yalana yanıt verdi: "Sağıra hakaret etmek istemem, ama sağır duymaz uydurur. Uçak alımlarını Özgür Özel'e sormadık, sormayız. Trump'la alışveriş yapacaksak, oğluyla değil, kendisiyle yaparız."

Bu kadar net…

Ama CHP, bu yalanı ortaya atarken neyi amaçlıyor?

Kongrelerine ve belediyelerine yönelik yürütülen soruşturmaları, yolsuzluk iddiaları ve tartışmalarıyla boğuşan CHP, üzerindeki yargısal süreçleriyle beraber parti içindeki "parayla partiyi satın aldılar" sloganları altında gizlenen siyasi hesaplaşmayı gölgelemeye çalışıyor.

Yalanı pompalayarak, Erdoğan'ı karalamak, kendi kirli çamaşırlarını unutturmak istiyor.

Ama nafile; millet gördü, dünya gördü…

Şimdi gelelim asıl meseleye…

Erdoğan'ın BM'deki performansı muazzamdı...

Çok ince çalışıldığı belliydi…

23 Eylül'de kürsüye çıktığında, Gazze için "Bu cinnet hali artık devam edemez" dedi.

İsrail'in yayılmacı politikalarını, vadedilmiş topraklar saplantısını yerden yere vurdu.

Konuşması, sadece alkış toplamakla kalmadı; dünya medyasında manşet oldu.

Küresel yapının medyaları dahi "Erdoğan'ın tarihi çıkışı" diye yazdı.

Ve hemen ardından, Trump'ın davetiyle düzenlenen Gazze zirvesi gerçekleşti...

Suudi Arabistan, Mısır, Katar, Ürdün, Endonezya, Pakistan gibi İslam ülkelerinin liderleriyle aynı masada, Erdoğan Trump'la yan yana oturdu.

Trump, "Bu benim en önemli toplantım" diye övündü.

Toplantıda, Gazze'nin yeniden inşası, savaşın bitirilmesi, zorla yerinden edilmeye karşı ortak tutum konuşuldu.

Sonuç bildirgesinde yer alan ‘barış için somut adımlar ve siviller için ateşkes çağrısı’ Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın öncülüğünde şekillendi…

O görüntü ve bu sonuç Erdoğan'ı Trump'la "eşdeğer" kılan bir pozisyonu karşımıza koydu…

Ancak büyük bir farkla; Türkiye'yi, mazlumların sesi yapan bir liderlikle...

Dünya liderleri, Erdoğan'ı ayakta alkışlarken, iç kamuoyunda da millî gurur kabardı.

Anketler, Erdoğan'ın dış politika notunu zirveye taşıdı –ki bu, CHP'nin yalanlarıyla gölgelenebilecek türde bir başarı değil.

Peki, CHP bu başarıyı neden zayıflatmak istiyor?

Cevabı basit: “Kendi zayıflıklarını örtmek için.”

Erdoğan'ın küresel takdiri, CHP'nin içteki çaresizliğini daha da belirginleştiriyor.

Yargıdaki dosyalar birikirken, belediye skandalları patlarken, "300 uçak" yalanıyla dikkat dağıtmaktan başka bir amaçları da yok...

Bu, siyasi bir intihar.

Üstelik, Erdoğan ve Trump yan yana olduğu o meşhur "fotoğraf" ve Beyaz Saray’da görüşme öncesi ve sonrası verilen fotoğrafın değeri ne kadar biliyor musunuz?

Gazze zirvesi ve Beyaz Saray’daki fotoğrafların, sonuçları alındığı takdirde milyarlarca dolarlık bir diplomatik zafer olduğunu iyi okuyabilmek gerekiyor.

Neden mi?

Çünkü o masada Türkiye, savaş uçağı anlaşmalarını, Boeing siparişlerini (ki zaten eski bir anlaşma) ve Gazze için ateşkes ve yardım koridorlarını konuştu.

Trump'ın kendi ağzından: "Büyük ölçekli Boeing alımı ve F-16, F-35 anlaşması üzerine çalışıyoruz ifadesinin Türkiye'nin savunma sanayisine, ekonomisine trilyonlarca dolarlık kapı açtığını görmek gerekiyor.

Ama CHP'ye göre; "80 milyar dolarlık israf!"

Hayır beyler eğer görebilirseniz o fotoğraf, “sizin yalanlarınızın bedelini ödediğiniz bir yüzleşme” aslında...

Bu yalanlar ne ülkeye ne CHP'ye bir şey kazandırmaz, kazandırmadı da…

Tam tersine, Erdoğan'ın liderliğini daha da pekiştirir.

Pekiştirdi de…

Unutmayın; Millet, yalanı yutmaz; gerçeği alkışlar.

CHP, bu gölge oyunlarından vazgeçip, gerçek muhalefete dönerse belki bir gün o masaya oturur.

Ama şimdilik, o fotoğrafın değeri?

En azından CHP’nin siyasi iflasının bedeli kadar…

Haydi, bir dahaki sefere doğruyu deneyin; belki tutar.

Ferhat Murat / Haber7