Savunma sanayiinde bir dönüm noktası daha yaşanıyor.

Milli Muharip Uçak KAAN, gökleri fethetmeye hazırlanırken, ABD Kongresi'nin CAATSA yaptırımları kapsamında F110 motor ihracatını bloke etmesi sanki yeniymiş gibi gündeme oturdu.

Bu haber, yıllardır Türkiye'nin yerli uçak projesini "kalorifer peteği" diye alaya alan muhalefet cephesini birdenbire ayağa kaldırdı.

Sanki dün öğrenmişler gibi, ‘mal bulmuş mağribi’ misali konuya atladılar.

CHP ve yandaş medyası, "Bakın, eksiği var!" diye sevinç çığlıkları atıyor.

Peki, bu coşku nereden geliyor?

Asıl mesele, KAAN'ı yerle bir etmek için her fırsatı kollamak.

Gelin, KAAN’ın kanatları altında gerçekleri masaya yatıralım; bırakalım bu ucuz mutluluklar yaşayanların kirliliği vileda ile silinsin gitsin…

Öncelikle KAAN'ı yakından tanıyalım.

BAYKAR tarafından değil TUSAŞ tarafından geliştirilen (gerçi kimin ürettiğinin hiçbir önemi yok!) bu 5’inci nesil radara yakalanması mümkün olmayan anlamına gelen ‘stealth’ tipi muharip uçak; Türkiye'nin havacılıkta bağımsızlığını simgeliyor.

İlk uçuşunu 21 Şubat 2024'te gerçekleştirdi ve o günden beri testler hız kesmeden devam ediyor.

İkinci prototip 2025 sonuna, üçüncü prototip ise 2026'ya yetişecek.

Uçak, süpersonik hızlara ulaşabilen çift motorlu bir canavar…

Başlangıçta General Electric F110-GE-129 turbofan motorları kullanıyor, her biri 29.000 pound itiş gücüyle KAAN'ı supercruise modunda (art yakıcı olmadan ses üstü) uçuruyor.

Ama asıl heyecan verici kısım yerli motor…

TEI-TF35000, 35.000 pound itiş gücüyle sınıfının en güçlüsünden biri olacak ve ilk planlamada 2032 yılında olan entegrasyonu, yapılan insanüstü özverili çalışmalarla 2028’de gerçekleşme ihtimali de belirdi.

İlk teslimatlar Türk Silahlı Kuvvetleri'ne 2028'de başlayacak, sonrasında seri üretim ise tam gaz devam edecek...

Bir ulusun sıfırdan 5’inci nesil uçak üretmesi ne anlama geliyor?

KAAN’ın F-35'e rakip bir güç olması demek...

Newsweek bile "KAAN, F-35'in küresel rakibi" diye yazıyor.

Ama bizim muhalefet?

Onlar hala "vileda sapı" seviyesinde takılıyor.

Şimdi gelelim CAATSA'ya, ki bu yaptırımlar CHP'lilerin şimdilerde yeni oyuncağı olmuş gibi görünüyor.

CAATSA, yani "Amerika'nın Düşmanlarını Yaptırımlarla Engelleme Yasası", 2017'de Trump döneminde Rusya, İran ve Kuzey Kore'ye karşı çıkarıldı.

Türkiye'ye de S-400 alımı nedeniyle 2019'da uygulanmaya başladı...

Sonrasında bilindiği gibi F-35 programından çıkarıldık...

Yaptırımlar KAAN’ın ilk seri üretimlerinde kullanılacak F110 motorlarını da kapsıyordu.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yaptırımların kalkmaması durumunda seri üretimin ilk ürünlerine dair; "Alternatif arayacağız, KAAN'ı geciktirmeyeceğiz." ifadeleri muhalefetin sıkışmışlığını ‘algı’ üzerinden ferahlatma stratejisine dönüştü.

Ancak kendi kitlelerini konsolide ederler ayrı mesele…

Zaten onlar ‘kalorifer peteği ve vileda sapına’ da inanmışlardı…

Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün'ün konuyla ilgili son açıklamaları, tüm bu oluşturulmaya çalışılan karmaşaya noktayı koyuyor.

Önceki gün yaptığı açıklamada, "Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Liderliğinde Savunma sanayiimizde atılan adımlar kararlılıkla sürüyor. KAAN ve yerli motor projelerimiz, belirlenen takvim doğrultusunda emin şekilde ilerliyor. Bugün geldiğimiz noktada, dışa bağımlılığı geride bırakıp kendi kabiliyetlerimize yaslanan bir ekosistem inşa ediyoruz." dedi.

Aslında açıklamalardan kısa ve net bir biçimde benim anladığım: “Panik yok, plan var.” idi…

Zaten TEI'nin yerli motoru devrede; yaptırımlar, bizi bağımlılıktan kurtarmanın katalizörü oldu.

Ama CHP ve medyası?

Sanki ilk defa duymuşlar gibi, "Bakın, ABD motor vermiyor!" diye zafer naraları atıyor.

Yıllardır "Yerli motor nerede?" diye veryansın edenler, şimdi yaptırım haberini "eksiği var" diye bayram yapıyor.

Bu, mutluluk değil; çaresizlik.

Uçağın kanadını kırabilmek için her fırtınayı fırsat bilen bir zihniyetten başka bir şey değil...

Peki, bu sırada KAAN ne yapıyor?

Endonezya'yla tarihi bir anlaşma imzalıyor!

26 Temmuz 2025'te İstanbul IDEF Fuarı'nda, 10 milyar dolarlık sözleşmeyle 48 adet KAAN ihracatı karara bağlandı.

Teslimatlar 2028'de başlayacak, 120 ayda yani 10 yıl içinde tamamlanacak.

Bu, sadece satış değil; teknoloji transferi, ortak üretim ve Asya-Pasifik'te stratejik ortaklık demek.

Endonezya, KAAN'ı ana vurucu gücü olarak seçerek 48 uçakla hava kuvvetlerini dönüştürmeyi tercih etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi: "KAAN Türkiye'nin gururu, dost ülkelerin kalkanı" olacak…

Muhalefet ise adeta; "Hadi eyvallah yaptınız, bari satmayın" diye veryansın ediyor.

Sanki Endonezya, "kalorifer peteği" diye alay edenlere sormuş!

Ah, o "kalorifer peteği" lafı...

2021'de Cumhuriyet Gazetesi'nin manşetiydi…

Milli Muharip Uçak'ın ilk parçasını aşağılamak için uydurulmuş bir hakaret.

KAAN uçtuğunda paylaşmadılar bile.

Şimdi de motor tartışmalarıyla aynı nakarata başladılar: "Eksiği var, çöp!"

Sosyal medyada dolaşan yorumlar ortada…

CHP'liler "KAAN kalorifer peteği, SİHA'ları yiyeceğiz" diye dalga geçiyor ama Newsweek alkışlarken yüzleri kızarmıyor.

Fikri Sağlar gibi isimler "Hava savunma sistemine ne gerek var?" diyor; Mustafa Sarıgül tezkerelere hayır diye ortalığı karıştırıyor.

Bu, ilk günden beri süren bir kampanya…

KAAN'ı itibarsızlaştırmak için canhıraş ancak beyhude bir çaba.

Neden?

Çünkü KAAN, bağımsızlık demek; S-400'le F-35'i, TOGG'la ithal arabayı, Karadeniz gazıyla enerji bağımlılığını yenen bir Türkiye demek.

Muhalefet, bu yükselişi hazmedemiyor; eksiği var diye sevinmekten, kendi eksikliklerini unuttular.

KAAN'ın hikâyesi bitmedi; yeni başlıyor.

Yaptırımlar bizi yavaşlatmaz, hızlandırır.

Endonezya gibi dostlar çoğalırken, iç cephedeki bu kısır döngü de elbet bir gün bitecek.

Bir gün, yerli motorla gökleri inleten KAAN'ı izlerken, "kalorifer peteği" diyenler utançla susacak.

Türkiye uçuyor; geriye kalanlar, yerlerde sürünmeye devam etsin…

Ferhat Murat / Haber7