Erdoğan’la Bakü’de zafer coşkusu
- GİRİŞ11.11.2025 08:35
- GÜNCELLEME11.11.2025 08:35
İstanbul’dan havalanıp Bakü’ye inişimizle birlikte, 8 Kasım Azerbaycan Zafer Günü’nün coşkusu bizi sardı.
Şehir adeta bayram yerine dönmüştü; caddeler görseller ve bayraklarla donatılmış, şehir insan seliyle dolup taşmıştı.
Törende konuşan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, onur konuğu olarak davet ettiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği desteği dile getirdi.
Erdoğan’ın Bakü’deki konuşması ayakta alkışlandı…
Askerî geçit töreni ise görülmeye değerdi.
Azerbaycan Ordusu askerlerine, Türk ve Pakistan askerleri de eşlik etti.
Tanklar, zırhlı araçlar, füze sistemleri bir bir geçerken, tribünlerden yükselen alkışlar hiç dinmedi.
Ama o geçişin en unutulmaz anı Bayraktar TB2’nin geçişiydi.
Tören alanında bulunan izleyiciler, en yüksek ilgiyi ve en uzun alkışı Bayraktar TB2’ye ayırdı.
Karabağ’ın kurtuluşunda yazdığı destan, hâlâ Azerbaycan halkının yüreğinde capcanlı duruyordu.
Tören sonrasında Baykar CEO’su Haluk Bayraktar’la kısa bir süre karşılaştık.
Yüzündeki gurur ifadesi her şeye değerdi.
Kendisine; “En büyük ilgiyi Bayraktar TB2 gördü. Gurur duyduk” dedim…
Bu ilgi ve sevgi kelimelerle tarif edilemez.
Azerbaycanlı kardeşlerimiz TB2’yi sadece bir silah değil, zaferlerinin sembolü olarak görüyor…
O an, Özdemir Bayraktar’ın evladı iki kardeş Türk mühendisin eseriyle iki kardeş ülkenin ortak gururunu bir kez daha hissettik.
Dönüş yolunda ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, içerisinde benim de olduğum gazetecilerle samimi bir sohbet gerçekleştirdi.
İletişim Başkanlığı’nın titiz çalışmasıyla düzenlenen organizasyonda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği cevaplar hem güncel gelişmeleri hem de Türkiye’nin vizyonunu ortaya koydu…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sorularımıza verdiği tüm cevaplar gündemi belirledi…
Sorular peş peşe gelirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her cevabı sadece güncel meselelere değil, geleceğe dair umutlara da ışık tutuyordu.
Enerji koridorlarından savunma sanayii iş birliğine, Kafkasya’daki barış sürecinden küresel dengelere, Suriye ve Gazze’den Sudan’a kadar uzanan geniş bir yelpazede, net, kararlı ve bir o kadar da içten yanıtlar verdi.
Arada bir esprileriyle ortamı da yumuşatmayı ihmal etmedi…
Erdoğan’ın sorularımıza verdiği cevapları pazar gününden itibaren zaten sayfalarımızdan okumuşsunuzdur.
Ben biraz daha arka planı ve gördüklerimi aktarmaya gayret ettim.
Bu seyahatte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın enerjisinin ve moralinin yüksek olduğunu gözlemledim.
Cumhurbaşkanı’nın özgüveni her zamanki gibi yerinde idi…
Azerbaycan’dan dönerken; Zafer Günü’nün coşkusu, Bayraktar TB2’ye gösterilen o muhteşem sevgi, Haluk Bayraktar’ın gururlu gülümsemesi ve uçaktaki samimi röportaj…
Hepsi bir araya gelince, Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin ne kadar güçlü, ortak başarılarımızın ne kadar anlamlı olduğunu bir kez daha anladık.
Bu ziyaret, sadece bir devlet ziyareti değil, iki milletin ortak zaferinin ve geleceğe yönelik umudunun kutlamasıydı.
İnşallah bu birliktelik, yeni zaferlerin ve bölgedeki daimî barışın habercisi olur.
HUMUSLA ESED, KENT LOKANTASIYLA İMAMOĞLU GÜZELLEMESİ
Vedat Milör’ü takip edenler bilir…
Adamın dili o kadar ince idi ki, bir tabak mezeyi anlatırken bile edebiyat yapardı.
‘İdi’ diyorum çünkü son zamanlarda o ince dil, politik mesajları da aynı ustalıkla servis etmeye başladı.
Hem de öyle bir ustalıkla ki, insan “bu adam gurme mi, yoksa kripto mesaj servisi mi?” diye sormadan edemiyor.
Sosyal medyada gündem oldu…
Bir videosunda mezeyi överken; “Böyle bir şeyi ancak eski Suriye’de bulursunuz, yeni Suriye’yi düşünmek bile istemiyorum” cümleleri ağzından çıkıveriyor…
Evet, yanlış okumadınız.
Suriye’de milyonlarca insan gıdasızlıktan sefalet çekmişken, Esed’in zulmü nedeniyle yüzbinlerce insan ölmüşken, Sednaya’da yaşananları dünya görmüşken mezeyi kaşıklayıp Esed’e güzelleme yapıyor…
Yahu Vedat Bey, meze o kadar mı tatlı ki tarihi bu kadar ballandırıyorsunuz?
Milör daha önce de başka bir videosunda İstanbul’un kent lokantalarını övmüştü…
Üzerinde epeyce tartışmalar yapmıştık…
Milör o videosunda da; “Harika bir uygulama, insanlar üç kuruşa karınlarını doyuruyor, İmamoğlu çok güzel iş yapmış” demişti…
Acaba Vedat Milör’ün neden her övgüsünün altında bir siyasi alt metin var?
Neden bir gurme, bir videoda otoriter rejimi aklayıp, başka bir videoda CHP’li belediye başkanını parlatır ki?
Bana göre işin aslı şu…
Milör artık sadece yemek anlatmıyor, alttan alta siyasi mesaj dağıtıyor.
Strateji belli…
Bir tarafa “Esed zamanı Suriye harikaydı” diye rejim savunusu, öbür tarafa “kent lokantaları muhteşem” diye sosyal belediyecilik reklamı.
Ortada kalan kim?
Onu takip edenler…
Bir ellerinde ezme ile humus, öbür ellerinde kent lokantasının çorbası…
Kafaları oldukça karışık.
Bu kadar ince bir dil, bu kadar kaba bir siyasi dengecilikle nasıl bir araya geliyor?
Yoksa size “gurmelik yapıyorum” diye mikrofon uzatıyorlar da aslında seçim kampanyası ya da siyasal iletişim çalışması mı yürütüyorlar Vedat Bey?
Ben gurme değilim, kabul.
Ama vicdanım var.
Ve o vicdanım diyor ki: Suriye’de çocuklar açlıktan ölürken Katil Esed’ güzellemeler yapmak en hafif tabirle insanlığın tadını kaçırır.
İstanbul’da türlü sorunlar varken ‘kent lokantaları harika’ diye alkış tutmak ve Esed güzellemesi yapmak, tam bir siyasi meze tabağı şovuna dönüşüyor.
Siz mezeleri tadın, çorbaları yudumlayın, Ege otlarını anlatın...
Esed’i tarihçilere, kent lokantalarını siyasetçilere bırakın.
Çünkü bir tabak ezmenin önünde milyonlarca insanın acısını görmezden gelip, başka bir videoda siyasi reklam yapmak, gurmelikten çok figüranlığa yakışıyor.
Afiyet olsun, olsun ama lütfen biraz dürüst olsun.
Yorumlar2