Zehirli bir ihmalin anatomisi
- GİRİŞ21.11.2025 09:10
- GÜNCELLEME21.11.2025 09:10
Hamburg'dan İstanbul'a tatil için gelen Böcek ailesinin hikayesi, bir kez daha vicdanlarımızı sızlattı.
Anne Çiğdem (38), baba Servet (42), 3 yaşındaki Masal ve 6 yaşındaki Kadir Muhammet...
12 Kasım'da mide bulantısı ve kusmayla başlayan şikayetler, hastane odalarında taburcu umutlarıyla son bulmadı.
Çocuklar 13'ünde, anne 14'ünde, baba ise 17'sinde aramızdan ayrıldı.
Adli Tıp Kurumu'nun ön raporu ailenin kaldıkları oteldeki ortamdan kaynaklı kimyasal zehirlenmeyle hayatını kaybettine işaret ediyor.
Gıda zehirlenmesi ihtimali şimdilik düşük…
Güçlü ihtimal ise; otelin alt katında tahtakurusu için yapılan ilaçlamada kullanılan alüminyum fosfit adlı tarım ilacı ya da zehri olarak belirtiliyor.
Yani tarımda, tarlada, bahçede kullanılması gereken ilaç otelde kullanılıyor.
Bu madde, kapalı alanlar ya da insanlar için öyle tehlikeli bir madde ki; reaksiyona girerek fosgen gazı üretiyor.
Daha anlaşılır olması için İkinci Dünya Savaşı'nda bile kimyasal silah olarak kullanılan bir zehir olduğunu belirtelim...
İlacın üzerideki etiketi de inceledim…
Etiketin üzerinde; “Evde kullanmayınız. Çocuklardan, gıda ve hayvan yemlerinden uzak tutunuz. Ürünü uygularken maske, koruyucu elbise, eldiven ve gözlük kullanınız. Bitki koruma uygulama ürününün kullanılması esnasında hiçbir şey yemeyiniz, içmeyiniz ve sigara kullanmayınız. Bitki koruma uygulaması yapılmış sahaya 7 gün boyunca insan ve hayvan sokmayınız” yazıyor.
Bahçeye ya da tarlaya yani açık havadaki mekanlara uygulanmış bu zehrin sonrasında yedi gün boyunca insan ve hayvan sokulmaması gerektiği etikette kocaman yazarken, ülkemizde bir otel sahibi tarafından tercih edilen sertifikasız bir ilaçlama şirketi bunu otele uyguluyor.
Daha fazla bir şey anlatmaya veya yazmaya gerek var mı?
Bilemiyorum ancak devam edelim…
Alüminyum fosfit, tarlada fare öldürmek için uygun bir ilaç otel odalarında haşerat öldürmek için değil!
Halk sağlığı uzmanları da bu konuda küçük miktarlarda bile solunması ölümcül olacağını söylüyor…
Peki bu kimin hatası?
Belki de zincirin tüm halkaları kırık…
Belki de bu ölümler tek bir kişinin değil, bir sistem hatasının ürünü…
Otel yönetimi ve ilaçlama ekibi tahtakurusu sorunu için neden tarım ilacı kullandı?
Neden profesyonel, onaylı haşere ilaçları kullanmadı?
İlaçlama sonrası havalandırma protokolü uygulandı mı?
‘Bir şey olmaz, misafirler fark etmez’ mantığı, dört can aldı.
Yetkililer, otellerde ilaçlama standartlarını yeteri kadar denetliyor mu?
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın yeni ‘b-Reçete’ uygulaması güzel bir adım olmuş ancak tarım ilaçlarını reçeteye bağlayarak kontrolü artırma adımı için böyle bir olayın yaşanması mı gerekiyordu?
Hastane sürecinde de aile iki hastaneye başvurdu, taburcu edildi.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu "Eksiklik yok" diyor.
Temennim eksikliğin olmaması yönünde…
Ancak mide bulantısı vakalarında standart prosedür nedir?
Zehirlenme şüphesi göz ardı mı edildi?
Bu soruların cevaplarının verilmesinde fayda var.
Bazen tatilciler, ‘ucuz otel, hızlı çözüm’ diye düşünebiliyor.
Ama ya denetimsiz bir yerse düşüncesi akla gelmiyor…
‘Üç kuruş kâr’ hırsı, vicdanı eziyor.
Bu trajediyi analiz ederken, intikam değil, değişim arayalım...
Öncelikle denetim daha da artırılmalı…
Bu konuda atılan adımlar oldu; tüm restoran ve otellere sesli ve görüntülü kayıt zorunluluğu geldi.
Bir ay kayıtları saklamak zorunda olacaklar…
Otellerde ilaçlama, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın onayıyla sınırlandırılmalı...
Haftalık kontroller, havalandırma zorunluluğu, misafir bilgilendirmesi yapılmalı...
Ancak sadece sıkı denetim yeterli gelmez…
Sonrasında ağır cezaların gelmesi şart…
İlaçlama ihmali, taksirli adam öldürmeden öte, kimyasal silah gibi değerlendirilebilir…
Bir otel bir ölümde milyonlarca lira ceza almalı, ruhsatı iptal edilmeli, sahibi sektörden men olmalı…
Cezalar o kadar caydırıcı olmalı ki ‘öz denetim’ doğsun.
Bir ilaççı, "Bu tarım ilacı otelde olmaz" diye reddetmek zorunda kalsın...
En köklüsü ise; ‘iş ahlakı’ meselesi…
Hizmet sektöründe ‘bana bir şey olmaz’ zihniyeti, depremdeki çürük bina gibi, zehirli gaz gibi sızıyor her yere…
Otelci, "Misafirim hasta olursa vicdanım rahat mı?" diye sorsun...
İlaççı, "Kâr mı, can mı?" desin...
Eğitimle, meslek odalarıyla ahlakı sirayet ettirelim…
Yoksa her tatil, bir kumar olur.
Böcek Ailesi, Hamburg'dan gelip İstanbul'da hayata veda etti.
İçimiz yandı…
Onların acısı, bir uyanış olsun…
Ölümden sonra değil, ilaçlama öncesi tedbir alalım.
Bir daha hiçbir aile, ‘tatil’ diye diye mezara gitmesin.
Bu da ancak ahlak, ceza ve denetimle gerçekleşebilir…
Bundan sonra kimse “bir şey olmaz” demesin…
Oldu işte…
Yorumlar2