Asrın inşası ve sözünün eri bir lider

  • GİRİŞ30.12.2025 08:47
  • GÜNCELLEME30.12.2025 08:47

6 Şubat depremlerinin üzerinden henüz üç yıl bile geçmemişken, 11 ilde, 108 bin kilometrekarelik bir alanda, tam 455 bin 357 bağımsız bölüm…

Konut, köy evi, iş yeri…

Hepsinin anahtarları teslim edildi.

Hatay’ın Atatürk Caddesi’nde, o tarihi caddede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden son anahtarlar verilirken, insanlık tarihinde eşi benzeri pek az görülen bir seferberlik tamamlanıyordu.

Düşünün; Amerika’da sel oluyor, yangın oluyor; devlet vatandaşına “sigorta şirketlerinize başarılar” diyor ve kenara çekiliyor.

Japonya’da Kobe depremi sonrası dört yıl sadece planlama masasında vakit geçiriliyor, sonra takdir edilesi bir disiplinle planlananlar hayata geçiriliyor ancak o bile yılları buluyor.

Bizde ise depremin 15’inci gününde temel atılıyor, 45’inci günde ilk köy evleri teslim ediliyor.

Saatte 23, günde 550 konut üretme hızına ulaşıyoruz…

Yabancı mühendisler, mimarlar, devlet adamları şaşkınlıklarını gizleyemiyor. “Bu nasıl mümkün olur?” diye soruyorlar.

Cevap basit; irade, kararlılık ve milletin arkasında duran bir lider ile inanılması güç meseleler ‘gerçek’ olabiliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan deprem sonrasında şehirlerde söz verdi: “Yaralarınızı saracağız, evlerinizi teslim edeceğiz.”

Verdiği sözü tuttu.

İşte gerçek siyaset budur…

Laf cambazlığı değil, icraat siyaseti…

Sözünün eri olmak, milletin gönlüne taht kurmaktır.

Millet de buna inanıyor. Çünkü görüyor: söz veriliyor, yapılıyor…

Hatay’daki törende MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sözleri kulaklarda yankılandı: 

“Hamdolsun Türk milletinde ne Süleyman biter ne Sinan… Günümüzün Süleyman’ı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Günümüzün Sinan’ı da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Murat Kurum Bey’dir.”

Mehmet Akif’in dizelerini hatırlatan o benzetme, tam yerinde oturdu.

Bir tarafta asırların mimarı, diğer tarafta asrın inşasını koordine eden irade…

Tabii işin bir de iç yüzü var…

Bu başarıyı hazmedemeyenler, yine aynı nakaratı söylüyor.

Ama ne tesadüf ki, deprem turizmi yapanlar, ahkâm kesenler, yalan haberlerle ortalığı karıştırmaya çalışanlar şimdi ortalıkta yok…

Çünkü millet gördü.

Muhalif belediye başkanları, milletvekilleri bile Bakan Murat Kurum’u tebrik etti, teşekkür etti.

Ama bazı medya organları hâlâ aynı nakaratta…

Onlar hariç herkes biliyor: bu millet, sözünü tutan liderini seviyor.

Yabancı devlet adamlarının tebrik mesajları yağıyor.

Dünya basını bile “Türkiye nasıl başardı?” diye manşet atıyor.

Çünkü bu, sadece beton değil; bu, milletin yeniden ayağa kalkışının, devletin milletiyle kucaklaşmasının, iradenin zaferidir.

Erdoğan’ın siyaseti ‘gerçek’ siyaset olduğu için kalıcıdır.

Söz verir, yapar.

Yapamazsa bahane bulmaz.

İşte millet de buna inanıyor.

İnandığı için de arkasında dimdik duruyor.

455 bin anahtar…

Her biri bir yuvanın, bir umudun, bir geleceğin anahtarı olacak…

GALATA’DA BİR VİCDAN NÖBETİ

Bir savaş neye sebebiyet verebilir ve hatta ötesinde karşımıza neler çıkarabilir? 

Çocukların babasız kalmasına mı sebep olabilir? 

Kaldılar.

Bir şehrin, bir neslin, bir umudun yerle bir olmasına mı neden olabilir? 

Oldu.

Gazze yerle bir…

Hastanelerin yakılıp yıkılmasına mı sebebiyet verebilir?

Hastaneler yakıldı, yıkıldı, yok edildi…

Savaşta çocukların ölmesini beklemeyiz öyle değil mi? 

Ama öldüler.

Yüzlercesi, binlercesi…

Kadınların ölmesini beklemeyiz değil mi? 

Ama katledildiler.

Gazetecilerin, dünyanın gözü önünde haber yapmaya çalışırken ölmesini beklemeyiz değil mi? 

Ama öldüler.

Tarihin en yüksek gazeteci katliamı yaşanıyor ve hâlâ ‘haber’ başlıkları atılıyor.

Orada olan şey savaş değil. 

Orada yaşanan şey vahşet. 

Orada devam eden şey; kelimenin en net anlamıyla soykırımdır.

Ve evet, bu aslında 7 Ekim 2023’ten bu yana değil, on yıllardır sürüyor. 

Sadece son on beş aydır daha çıplak, daha utanç verici, daha yüksek sesli sürüyor.

Bunca görüntü, bunca çığlık, bunca enkaz yetmedi mi? 

Vicdanları anesteziden uyandırmaya hâlâ birkaç yüz ceset daha mı lazım?

İşte tam bu noktada birileri ‘susulsun’ istiyor batı devletleri başta olmak üzere birileri hâlâ ‘tarafsız’ olmaya çalışıyor, birileri hâlâ ‘karmaşık mesele’ ifadelerine sığınıyor. 

Ama Galata Köprüsü’nde, 1 Ocak sabahı 08.30’da, biz o cümlelere sığınmayacağız.

İnsanlık İttifakı olarak Milli İrade Platformu’nun çağrısıyla, bu yıl üçüncü kez toplanıyoruz. 

Ve bu kez daha güçlü, daha kararlı, daha kalabalık.

Bu yıl dört büyüklerimiz de tam destek veriyor. 

Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor… 

Renkler farklı olabilir, ama vicdanın rengi tektir; insanlığın rengidir...

Türkiye’nin, 1967 sınırları temelinde, başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin tanınması ve acil, kalıcı ateşkes çağrısı, zaten yıllardır en doğal hakkımız, en insani duruşumuzdu. 

Duruşumuzu diplomasi masasında Türkiye olarak sürdürüyoruz…

Ancak şimdi sıra sokakta. 

Şimdi sıra meydanda. 

Şimdi sıra vicdanın en çıplak, en dürüst, en yüksek sesinde.

1 Ocak 2026 sabahı, saat 08.30’da ‘üçüncü kez’ Galata Köprüsü’nde olacağız. 

Bu; ne bir parti mitingi, ne bir ideolojik şov, ne de bir siyasi hesaplaşma… 

Bu, siyaset üstü bir insanlık duruşu. 

Bu, ‘yeter artık’ demenin en muteber adresi...

Çocuklarımızın gözlerine bakıp “biz elimizden geleni yaptık” diyebilmek için orada olacağız. 

Yarın doğacak güne, “en azından birileri sustuğunda da biz susmadık” diyebilmek için orada olacağız.

Dünya uyuyor olabilir. 

Ama bir köprüde, bir sabah vakti, binlerce insan aynı anda gözlerini açarsa… 

O uykudan uyanış, belki de bütün anestezinin bozulduğu an olur…

Kimse eksik kalmasın…

Yorumlar5

  • Muratty55 49 dakika önce Şikayet Et
    6 şubat depremi olmasaydı israil bu kadar haydutlasamazdi. Bunu fırsat olarak gördüler. Yüz küsür milyar dolarlık mali yük ile ülkemiz kendi derdine düşerken bile gazzeyi yalnız bırakmadı. Hamdolsun çabuk toparlandık ama fırsatçılari da unutmadık. Vatandaşın abd ve israile atacak nefreti doldu taştı. Bir nida olsa haydi dense israil hudutlarına koşacak milyonların olduğu bilinmeli.
    Cevapla
  • Ayarcı 55 dakika önce Şikayet Et
    Harika bir yazı yine...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • ismailhan 1 saat önce Şikayet Et
    bizi çekemeyen güçlerin içimizden satın aldığı gazeteci siyasetci fenomen bozuntularıyla kirli oyunlar oynarak algılar peşinde koşanlar hepsi hüsrana uğradı uğratmayada zevkle devam edeğceğiz emellerine asla kavuşamayacaklar artık türkiye yeni yüzyıla girmiştir geriye dönüş asla yok...
    Cevapla
  • Fırsata çevirmek 1 saat önce Şikayet Et
    Eğer dünya uyuyor biz uyanıksak boşluğu fırsata çevirmeliyiz, onlar uyurken biz yol alalım
    Cevapla
  • Õzgür 2 saat önce Şikayet Et
    1 Ocak sabahı havanın soğuk olacak olması umarım bizleri tembelliğe ötmez.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat