Mini bir ansiklopedi ya da Fincanımda Cola Var - 1

  • GİRİŞ08.08.2014 15:48
  • GÜNCELLEME08.08.2014 15:49

Farkındayım;

Şairin dediği gibi "Dilce susulup bedence konuşulan bir çağda..." Böyle şeylerden söz etmek neredeyse biraz abes gibi ancak ben gene de özenle çevrelenmiş, etrafı bed sözlerden, kem gözlerden arıtılmış ortamların hala bütüne oranla büyük bir yekûn tuttuğuna inananlardanım.

En azından Haber 7 okuyucularının böyle olduğunu biliyorum.

İşte bu sebepledir ki size bugün bir kitaptan söz edeceğim.

Çok uzun zamandan beridir okuduğum hiçbir kitaptan bu kadar tat, bu kadar bilgi, bu kadar keyif, bu kadar ibret almamıştım.

İnsanı her yanı ile her yönü ile sarıp sarmalayan 230 sayfa çapında orta boy bir kitabın, bitirilmeden bırakılamayan çekiciliğinde nasıl bir Sır olabilir ki diye düşünüyor insan.

Elbette bunda Sadettin Hoca'nın 72 yıllık “Bir Ben Vardır Bende, Benden İçeru” denen yerde yani “içeru”da yaşanmış yüz akı, dervişçe bir hayatın rolü büyük, ama esas olan bence Hoca'nın, bu hayatın meyvelerini ustaca, bilgece ve sanatkârane bir üslupla oya işler gibi işliyor olmasıdır kitaba doyulmaz lezzet katan da bu.

Aslında kendimi kaptırıp gidiyorum ama Kitaba kapağından başlayacaktım çünkü böylesine mükemmel bir kapaktan söz etmez isek Özle Çetinkaya'ya haksızlık olur.

Kapakta ön ve arkaya taşmış, bir bakıma her yöne ve her yere belki de, bütün bir dünyaya yayılmış   bir Cola köpüğü var.

Ön kapağa, kitabın başlığı altına, klasik desenleri ve altlığı ile birlikte bir Fincan yerleştirilmiş.

Ancak Fincanın üstünden baktığınızda kahvenin telvesini değil Cola'nın açılmış, içilmeye hazır haldeki kapağını görüyorsunuz.

Hepimizin yaşadığı ironiyi ya da Hal-i pür melalimizi sevgili Özle böylece kapağa kondurmuş.

Nefes Yayınlarına ait Tutikitap'ın ilk kitabı olarak çıkmış Fincanımda Cola Var.

Nezih bir baskı, iyi bir tashih, titiz bir redakte ile ilk baskısı Mayıs 2014'te çıkıp raflardaki yerini almış. Kitaba emeği geçenlerin hepsini kutluyorum.

Hoca, kitaptaki yolculuğuna İnsan’dan başlıyor böylece, daha yola çıkarken bir bakıma mesajını da başlatmış oluyor.

Kısa kısa başlıklara yani 230 sayfalık bir kitapta 57 başlık olduğuna göre ortalama dört sayfada bir başlık altına yerleştirmiş düşüncelerini ki, bu da, kitabın akıcılığını arttırıyor.

Konular mı? Dedim ya 57 başlık var; insandan iradeye, medeniyet’ ten yozlaşmaya, akıldan yüreğe, tasavvuftan kapitalizme, köycülük akımından şehir terbiyesine... Varıncaya kadar 57 başlık ve her bir başlığın altındaki içerikten tarihsel bir bilgi, doyumsuz bir lezzet, şiirsel bir akış fışkırıp kabarıyor.

Satırlara hem aklınız hem yüreğiniz eşlik ediyor. Ömrü hayırlı ve uzun olası güzel hoca çok nefis bir şey daha yapmış; kitapta bahsettiği kişi ve kavramları kenarda minik bir başlık altında üç-beş cümle ile açıklamış ve kitabın içinden bir adet minik kavramlar ve bir adet te minik şahıslar Ansiklopedisi ortaya çıkmış.

Böylece;

A) Kitabın yeteri kadar anlaşılması konusunda iyi bir yol izlenmiş.

B) Okuyucudaki yaş oranını olabildiğince aşağılara mesela on beş yaşlara kadar çekecek önemli bir iş yapılmış.

C) Her ne kadar kitapta geçen kavram ve şahıslarla sınırlı olsa da bu şahıs ve kavramlar hakkında kısa, pratik ve anlaşılır bilgiler verilerek okuyucu için yepyeni bir ufuk açılmış.

Bu haliyle kitap; özellikle, okumamasından şikâyet edilen genç kuşaklar için mükemmel diyebileceğim bir yol, yöntem, üslup ve zaten Hoca'nın nezih dili ile buluşunca mütekâmil bir eser olarak çıkıyor karşımıza.

 

Daha örnekler bile veremeden bir yazının sonuna da yaklaştığımı görüyorum ancak gene de bir kaç küçük örnekle Fincanımda Cola Var'ın içinden örnekleri çoğaltacağım bir yazı daha sizlerle buluşturmak istiyorum, İnşallah.

Kitabın onuncu sayfasından; "Bazıları bir ömür boyu sorularla yaşıyor, öyle ölüyor; bazıları da sorularını cevaplamış, mutmain gidiyor ahirete.

Bu sorular insanın zatında ya da fıtratında, varlığında var. Mesela ‘Başlangıç ve Son’sorusu.

Şöyle der insan: "Ben nereden geldim, Başlangıcım neydi? Nereye gidiyorum, sonum ne olacak? "

Bir başka sayfadan, 20. Sayfadan önemli bir tespit : " Bir toplumda temel kabuller, yani bir medeniyet tasavvuru olmazsa kaos olur.

Herkes tarafından özlenen şey ise ‘İnsani bir ortam’dır. Ama o ortam Ali Ağa’yla veya Veli Bey'le olmaz. Toplumsal bir mutabakat olacak ki ortam teessüs etsin (yerleşsin).

Yeni bir yazıda Hoca’nın yerinde tespitleriyle buluşacağız inşallah.

Ferman Karaçam - Haber 7

fermankaracam@gmail.com

fermankaracam@twitter.com

https://twitter.com/fermankaracam

facebook.com/ferman.karacam

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat