Körü Körüne Muhaliflik

.

  • GİRİŞ25.03.2020 09:30
  • GÜNCELLEME26.03.2020 09:32

Konuya başlamadan önce, şunu açıkça söyleyeyim: Türkiye’de çok sayıda ekran meraklısı sorumsuz insan var.

 

 

Ve ne yazık ki, bu sorumsuz insanları dinleyip, onlardan etkilenen bir hayli yekûn tutan kitlemiz de var.

Aralık ayının ortalarında, virüs daha Çin’de ortaya yeni çıktığında, her şeye maydanoz olan medya meraklısı, ekran budalası, kendini her konuda bilgiç zannedenler, televizyonlara çıkıp, ahkâm kestiler.

 

 

Her kafadan bir ses çıktı.

En önemlisi de şu oldu: Daha önce yaşanan salgınları örnek gösterip, bugün ortaya çıkan virüsü halkın gözünde önemsizleştirdiler.

Ve ilginç olanı da, bunu yapanların önemli bir kısmı muhalefet çevrelerinden kurum ve kişilerdi.

Sorumsuzlukta zirve yapan bu şahıslar ve kurumlar, güya hükümete ve özellikle Erdoğan’a muhalefet olsun diye:

“Filan salgında şu kadar insan ölmüştü, falan salgında bilmem kaç yüz bin insan ölmüştü, bugünkü virüsün öldürdüğü insan sayısı onun yüzde biri bile değil, ölüm oranı çok düşük, ne var bunda canım, bu yaşlı dünya milyonlarca insanın öldüğü nice salgınlar yaşadı..” gibi, sokak ağzıyla, bir sürü abuk sabuk cümleler kurup halkı yanılttılar.

Bu hamaset çırağı, ekran sarhoşu budalaların virüs hakkında hiçbir fikirleri yokken, çıkıp ortalıkta konuşmaları halkı gevşekliğe ve rehavete itti.

Bugün halkı sokaktan içeri alamıyorsak bunun sebebi, bu sorumsuz kişilerdir.

Virüsün gerçek özellikleri hakkında hiçbir bilgisi olmayan kitleler tamamen yanıltıldı.

Onlar da olayı basite indirgeyerek küçümsediler.

Çevremdeki birçok kimseye bile, meselenin ciddiyetini anlatmakta zorlanıyorum.

Tamam, insanları korku ve paniğe sevk etmek elbette yanlış ama bu virüsün özelliklerini doğru kavrayıp, doğru anlatmak ve insanları doğru bilgilendirmek mümkün olsaydı, bugün karşılaştığımız zorlukların başında gelen, halkı evinde tutmak sorunumuzu çözecektik.

İnsanlarımızın önemli kısmı hala, resmî makamlarımızın konuyla ilgili konuşmalarını doğru anlamlandırabilmiş değiller.

Bu sebepten de;

Nişan ve düğün toplantılarından,

Asker uğurlamalarından,

Pikniklerden,

Topluca yapılan spor yürüyüş ve gezilerinden,

Balık tutmalardan,

Sahil gezmelerinden,

Ev ve hasta ziyaretlerinden,

Komşudaki kahve içme zevklerinden vazgeçirip insanlarımıza meseleyi anlatamıyoruz.

Bizim Sağlık Bakanı, Batılı herhangi bir ülkenin Bakanı olsaydı Nobel’e aday gösterirlerdi.

Bakanımız, kim bilir kaç gün hiç uyumadı, gözleri kan çanağı, belki günlerdir doğru dürüst bir sofraya bile oturmadı, bütün bir kriz sürecini olağanüstü bir emek ve sekinetle yönetti ve hala da yönetiyor ama gel gör ki insanlarımıza laf anlatamıyor.

İlle de bir yasak mı istiyoruz?

İki gün önce Çin’den, 15 dakika gibi çok kısa bir sürede sonuç veren tanı kiti aldık.

50 bin tanesi Türkiye’ye geldi.

Bir milyon 950 bin daha gelecek.

Bütün dünya ülkeleri, bu kiti almak için Çin’e yalvarıyorken, nasıl oluyor da Türkiye 2 milyon adet alabiliyor?

Bu sorunun cevabını anlamak için körü körüne muhalif olmamak lazım, güneşe çamur atmamak lazım, her fırsatta dini ve dindarları suçlamamak lazım.

Erdoğan, Katar Emir’ini arıyor, Emir de Çinli firmanın ortağı olan Katarlı şahsı arıyor ve böylece Erdoğan’ın on dakikalık bir telefon konuşması ile Türkiye’ye 2 milyon adet erken tanı kitinin önü açılıyor.

Memleket adına muhaliflik odur ki, bu olay üzerine Erdoğan’ı ayakta alkışlayasınız.

Ama nerede sizde o şahsiyet?

Bizim dindarlarımız, insanları kuyruğa sokup, virüse karşı iyi gelir diye, yüzlerce insana kaşık kaşık, birbirinin artığı suları içirseydi, Türkiye’yi başımıza yıkardınız.

Ama bunu Hristiyanlar yapınca gıkınız çıkmıyor.

Sahiden siz; programlarınızla, hala kızıl görmüş boğa gibi baş örtüsü görünce saldıran programcılarınızla, yazarlarınızla, ekran budalası silik doktorlarınızla, dernek ve vakıflarınızla, partilerinizle körü körüne bir muhalefet yürütüyor ve bu ülkeye zarar veriyorsunuz.

Allah, bu memleketi sizden ve bütün diğer afetlerden korusun.

CÜMLEDEN CÜMLEYE....

Sol, aydına bazan dost, bazan düşman.

Daha doğrusu entelektüel, kendilerinden olmak şartıyla, alkışlanmaya layıktır.

Sağ entelektüel, çoban köpeğidir.

Esasen entelektüelin sağı olmaz.

Entelektüel, yükselen bir sınıfın şuurudur, yani bir devrimcidir.

Ayırıcı vasfı: Tenkit.

Cemil Meriç/ Mağaradakiler

Ferman Karaçam - Haber

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam 

Yorumlar2

  • Hakan Kara 4 yıl önce Şikayet Et
    Süper bir yazı olmuş elinize sağlık hocam sizin gibi aydın yazarlara ihtiyacı var bu ülkenin ve insanlığın
    Cevapla
  • Müftü ÇİMEN 4 yıl önce Şikayet Et
    Teşekkürler sn. Abim, kalemine güç ve sağlık diliyoruz...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat