Aleviler özelinde Türkiye'nin eski yüzü - 4

  • GİRİŞ04.02.2024 09:25
  • GÜNCELLEME05.02.2024 09:12

Milletle Devletin Birbirinden Koparıldığı Yıllar

14 Mayıs 1950’den 27 Mayıs 1960 yılına kadar tam on yıl DP iktidarda kaldı.

Bu on yıl içinde Türkiye bir parça rahatlamıştı.

Halkın hafızasında yeniden önceki şanlı mazi canlanıyor, sinirleri gevşiyor devlet / millet bütünleşiyor, millet, kesin bir şekilde koptuğu devlet mekanizmasına yeniden eklemleniyordu.

Ancak, rejim bunu istemiyordu.

Milletin, hafızası ile buluşmasına; uygarlığını, dilini, dinini… hatırlamasına müsaade etmiyordu.

Ve askerler emperyalistlerin emriyle yeniden gelip milletle devletin arasına; tanklarıyla, toplarıyla, tüfekleriyle birlikte girdiler.

Milletle devlet tekrar birinden koparıldı ve böylece 1997 yılına kadar sürecek olan her on yılda bir milleti devlet’ ten koparma yani darbe yapma “geleneği” başlatıldı.

Bir Başbakan ve iki Bakan asıldı, milletin yeniden “aşılanma” sürecine tabi tutulmasına devam edildi, sinirler ve kaslar yeniden gerildi.

Bu dönemde, bir parça “iyi” olduğundan söz edebileceğimiz bir anayasa yapıldı ve dünyanın demokratik gidişatına paralel yapıda özgürlükler genişletildi.

Ancak bu 60 yıl içinde çok daha önemli, çok daha kalıcı ve artık su yüzüne çıkan bir şeyin olduğunu ayan beyan gördük, o da şu; rejim artık iki kol’a ayrıldı.

Birincisi, görünürde olan, seçimlere katılan, milletin gidip kendisine oy verdiği bir CHP.

İkincisi, rejimi, sistemi kuran ve artık askeri ile istihbaratı ile yargı ile, üniversiteleri ile ve devletin, milletin parası ile besleyip büyüttüğü sermaye ile Türkiye üzerinde etkili dış çevreler ile görünmeyen, arka plana geçen “derin” bir güç haline gelen CHP oluştu.

Namluları İçeriye Yönelten Bir CHP Vardı Artık

Esas ülkeyi yöneten, idare eden, darbelere karar veren, mühendislik hesaplamaları ile toplumu yönlendiren, dışarıyı tamamen hedeften çıkarıp içeriye her türlü iç operasyon yapan, yaptıran, acımasızca kan akıtan, gizli güç, gizli el, derin devlet dediğimiz yapı oluştu.

Namlularını tamamen “içeriye” yönlendiren bu derin güç CHP zihniyetinin kendisidir, kurucudur, sol görünümlü fakat dışarıya hizmet eden ulusalcı, Türkçü bir derin yapıdır.

Türkiye de temellendirdiği sanatıyla, edebiyatıyla, şiiriyle, musikisiyle, romanıyla, hikâyesiyle, tiyatrosuyla batıcıdır.

Din ve mezhep anlayışı itibari ile de, batıdaki sözüm ona aydınlanmacı akımın kopyacısıdır.

Batılılar ister aydınlanmacı akımın öncüleri, ister “Kartezyen” felsefe, ister ansiklopedistler olsun, temel itibari ile din’in yani içi tahrif edilmiş, tarumar edilmiş “ ilahi” özelliklerinden arındırılmış bir Hristiyanlığın yerine soyut bir “vicdan “ koydular.

Derin CHP zihniyeti; j.j Rousseaux ‘nun, Voltaire’in , Diderot’nun, Da’Alambert’in ve diğer Batılı filozofların soyut vicdan’ına sarıldılar ve bu vicdanı İslam Dininin yerine koymak için devlet eliyle desteklenen sinema filmlerinin hemen hepsine çember sakallı , kazma dişli, sütün yarısına su katıp satan bir imam ya da müezzin yerleştirerek dinimizi halkın gözünden düşürmeyi ve İslam dininin itibarını lekeleyerek sözüm ona Batılı aydınlanmacıların (!) dinden soyutlanmış soyut vicdanını ve hatta tahrif edilmiş dinlerini ülkemizde uygulamaya kalktılar.

TRT’de Halkın Müziğini Yasakladılar

Dini karalamak, tarihe küfretmek ve ettirmek için, cahil cesaretiyle tiyatrolarda ve diğer sanat ürünlerinde gemi azıya aldılar.

Din, tarih ve uygarlığa saldırdılar ve toplum adeta preslendi.

Milletin uygarlığının müziği olan sanat müziğini, Anadolu ve Trakya toprağının müziği olan halk müziğini tamamen yasakladılar.

Her anlamda yaptıkları ölçüsüzce tercüme eserlerle toplumu batının kültürel bombardımanına tabi tuttular.

Daha da ileri gidip başına “Milli” kelimesini koydukları Eğitim Bakanının kendi kalemi ile çeviri kitapların önsözlerine hiç utanmadan uygarlık ve din değişiminden söz etti, o çevirilen kitaplarla bu milletin aydınlık geleceğe doğru yürüyeceğini iddia ettiler.

Yaklaşık yarım asır boyunca pervasızca ve fütursuzca yapılan tüm bu ve benzeri çalışmalar esas itibari ile şunu gösterdi: CHP zihniyeti, sanat’ da edebiyat’ da bir üst yapı ortaya koymuştu, felsefe de derin bir yapı kurmuş ve kökleştirmişti ama hala bu zihniyetin sosyal bir tabanı yoktu.

İşte tam bu sırada 1937 yılında mağaralarda zehirlediği, çil yavruları gibi Türkiye’ye serptiği Alevileri hatırladı. (Devam Edecek)

Ferman Karaçam

YouTube     : youtube.com/c/Ferman Karaçam

Twitter        : twitter.com/fermankaracam  

Instagram   : instagram.com/fermankaracam

Facebook   : facebook.com/karacamferman

E-mail         : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

Yorumlar2

  • Bülent duman 2 ay önce Şikayet Et
    Allah razı olsun sizden
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Yusuf Duman 2 ay önce Şikayet Et
    Ferman ağabey şu Süleymancilarla ilgili bir yazı yazsan. Neden hep CHP'ye oy verirler. Normal bir şey mi. Ben mi anlayamıyorum
    Cevapla Toplam 8 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat