Sırrı Süreyya Önder, Barış ve Ötesi
- GİRİŞ07.05.2025 09:07
- GÜNCELLEME08.05.2025 08:54
Sırrı Süreyya Önder’i kaybettik.
Onu cismen, bizim; Ülke TV’deki bir programda tanıdım.
Selahattin Yusuf, İsmail Kılıçaslan, Tarık Tufan “Meksika Sınırı” adında güzel bir program yapıyorlardı, orada görmüştüm.
Açıkçası, onunla hiçbir fikirsel, düşünsel yakınlığım yoktur, olmamıştır.
Hayata, eşyaya, dünyaya ve insana apayrı yerlerden bakıyorduk.
Geçmişte birkaç defa telefonla görüşmem dışında hiçbir irtibatım da olmadı. Rahatsızlandığı sıralarda geçmiş olsun diye aramak istediğimde, uzun yıllar telefonumda kalan eski numarası da artık geçersizdi, konuşamadık.
Sırrı Süreyya’nın bulunduğu çevre, parti, düşünsel dünyası, solculuğu, dünyaya bakışı elbette tartışılabilir ama bu yazının konusu bütün bunlar değil, onun solculuğunun “yerli” olmasıdır.
Giderek tüm dünyada tükenen solculuğun ve Türkiye solcularının sonu çok trajikomik oldu; bir zamanlar “Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi” diyerek sokaklarda nara atanlar şimdilerde Amerika emperyalizminin gölgesine sığındılar.
Yani Sovyet Rusya’nın ve Komünizmin çökmesi ile birlikte, Türk solu da eski neon lambalar arkasına sakladıkları ve herkese tepeden bakarak kopyacılıktan elde ettikleri sanatsal ve kültürel hegemonyalarını yitirdiler
Güçsüz, ilkesiz ve desteksiz kaldılar.
Birçoğu Avrupa’da, Amerika’da yaşıyor.
Kapitalist, makyavelist ve emperyalist oldular.
Bu ülkeye aidiyetleri zaten yoktu, bir bakıma haymatlos olarak yaşadıkları için Sırrı Süreyya onlardan farklıydı ve benim için de bunun hatırı sayılır bir önemi vardır.
BİZİM ÜLKEMİZDE SOLCULUK İSLAM DÜŞMANLIĞIDIR
Bu coğrafyaya solculuk, sosyalizm, komünizm Jön Türkler ile birlikte, zamanın Fransa’sı ve Fransız Devrimi başta olmak üzere Avrupa’dan girmiş ve muhtelif şekiller alarak; Rusya’dan Ekim Devrimi, Çin’den Kültür Devrimi, hatta Enver Hoca’dan esinlenerek gelmiş, en sonunda da şiddetle karşı çıkılan, emperyalist olarak yerden yere vurulan Amerikancı ve Avrupacı olmuş, yani kaynağına dönmüş, aslına rücu etmiştir.
Bir farkla ki; adı ne kadar enternasyonalist olursa olsun bizim ve bizim gibi Müslüman ülkeler hariç, diğerlerinde solculuk yerli olmuştur.
Yani kaynak ülke ve kişilerin hemen hepsinde solcu ve solculuk kendi tarihine saygılı, halkının dinine karşı da hoşgörülü olmuştur.
Ama, bizim ülkemizde solculuk İslam düşmanlığıdır.
Bizim ülkemizde solculuk tarih düşmanlığıdır.
Bizim ülkemizde solculuk İslam Medeniyeti karşıtlığıdır.
Ülkemiz solcularının bir kısmı bilmiyor, bilenler de konuya ne hikmetse, “Fransız” kalıyor, fakat her toplumun içinde, sosyolojik olarak, farklı insanların olmasını normal karşılamak ve bunu ilk defa pratiğe geçirmek, üstelik yüzlerce yıl uygulamak sadece İslam Medeniyetine nasip olmuştur.
Mesela, Osmanlı Devleti; benzeri görülmemiş bir hoşgörü, metanet ve diğerkâmlıkla kendisi gibi inanmayan, konuşmayan ve yaşamayanları kucaklamış, birlikte yaşamış, örnek bir toplum olmuştur.
Osmanlı geleneğinin son temsilcilerinden olan İsmail Dede ile birlikte Üsküdar’da ortak kurban kestiğimizde, kurbanın daha tamamı soyulmadan alelacele bir kenarından bir tabak eti Ermeni komşusuna yetiştirmesini, gelip sonra bizden helallik almasını hangi bilgiyle, hangi laboratuvarda inceleyecek, hangi ideolojiyle açıklayacaksınız?
Bu ülkede solcular ve solculuk işte böyle bir anlayışın düşmanlığını yaptılar ve hala da yapıyorlar yıllardır.
Bu ideolojinin Türkiye'deki müntesipleri Tevfik Fikret’in solculuğunu sahiplenmiş, Haluk’un papaz olmasına ses çıkarmamış, şapka giymedi diye binlerce âlimin asılmasını alkışlamıştır.
Yani, sadece İslam Dinine karşı olmuş, diğer dinlere müsamahalı davranmış, hatta o dinleri, özellikle Hristiyanlığı, kutsamış ve hatta benimsemişlerdir.
Peki solcuların hepsi mi böyle? “Vatan, millet, din ve tarih” aidiyetinden yoksunlar mı ülkemizin solcuları?
Elbette hayır ama bunlar bir elin iki parmakları kadardır.
Başta Kemal Tahir olmak üzere, Mihri Belli, İdris Küçükömer, Attila İlhan ve birkaç tane daha sayabilirsiniz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER YERLİYDİ ONUN DEĞERİ BURADAN GELİR
İşte Sırrı Süreyya Önder bu sayacaklarımızın arasında en önemlisidir.
En önemlisidir, çünkü Sırrı Süreyya yerliydi.
Emperyalistlerin Oslo’da barışa giden yolları tıkadığını görmüştü.
Peygamber’imize (sav) “Efendimiz” derken samimiydi.
Kanının son damlasına kadar Medine müdafaasını yapan Fahreddin Paşa’dan bahsederken hakikati söylüyordu.
Sırrı Süreyya Önder ruhunu, kalbini, kafasını dünya sömürgeciliğinin lideri, emperyalizmin öncüsü, İslam dininin, tarihinin ve medeniyetinin düşmanlarına satmamıştı.
Benim daha önce “Bizim Dağın Eşkıyası Değiller” başlığı ile yazdığım PKK baronlarına “yerlilik” konusunda örnek oluyordu.
DEM Partiyi ideolojik olarak doğru etkiliyordu.
Yaklaşık yarım asırdan beri akan kanların, Türkiye düşmanlarını sevindirmekten, ekonomik olarak insanımızı fakirleştirmekten başka bir işe yaramadığını görmüştü ve bu sebeple hayatını “Terörsüz Türkiye” ve barış için ortaya koymuştu.
Zengin kültür ve Medeniyetimizin derin sularında kulaç atmıştı.
Yunus’a “Bizim Yunus” diyordu ve “İşitin ey Yarenler aşk bir güneşe benzer/ âşık olmayan kişi misali taşa benzer…” diyerek ondan mısralar okuyordu.
Mevlana’yı, Ahmed-i Hani’yi, Cezeri’yi tanıyordu.
Cahit Zarifoğlu’ndan söz ederken, onun anma toplantısını tanıtırken içtenlikliydi, dürüstçeydi.
Sanatçıydı, oyuncuydu ama, Hristiyan Batı uygarlığının üretimi olan “Solculuğun” figüranlığını yapmadı, yerli bir yönetmendi Sırrı.
Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” hedefi için meclis kürsüsünde, Diyarbekir’de, Cumhurbaşkanlığında, İmralı’da, partilerle konu ile ilgili yapılan diğer görüşmelerde onun dürüstlüğüne, yerliliğine şahit olduk.
Entelektüeldi, barışçıydı, solcuydu ama emperyalizmin figüranlığını yapmadı.
Onun solculuğu bir bakıma “Konjonktüreldi”, mesela babası Ziya Önder 1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi’nin Adıyaman İl Başkanı’ydı, erken yaşlarda ölen babasının adeta geleneğini ve mirasını sürdürüyordu.
Kültürel olarak Sırrı’dan ne sık sık yaptığı esprilerinde ne de diğer konuşmalarında Türkiye’deki “aşırma ve yabancı solculuk”la ilgili övücü bir şey duymadım.
Türkiye’nin solcuları gibi İslam Dininin düşmanı değildi.
Doğum yeri olan Adıyaman’dan Edirne’ye kadar çoğu insanın kulak verdiği kendine özgü dili, üslubu, şivesi ve rengi vardı ama her şeyi bu coğrafyaya özgüydü.
Sırrı Süreyya Önder’de benim esas bulduğum değer ‘yerliliktir’.
Yerlilik sol için bir turnusoldür.
Çünkü Türkiye’de sol, “kahrolsun emperyalizm” demiş en büyük emperyalistler olan Batı Avrupalı ülkelerde yaşamış ve Amerika’nın, Rusya’nın, Çin’in desteğini almışlardır.
Yine “kahrolsun işkence” demiş, en acımasız işkenceleri kendi “yoldaşlarına” ve halkına yapmışlardır.
PKK’NIN SEBEBİ BU AYRIMCI REDCİ ve İNKÂRCI SOLDUR
Ülkemizdeki bu sol Cemil Meriç’in deyimi ile münkarizdir.
Bu sol köksüzdür, dayanaksız, saldırgan, terörist, ötekileştirici, hatta ırkçı ve yobazdır.
Ayrımcı, retçi ve inkarcıdır.
PKK’nın sebebi de bu inkârcı ve retçi sol zihniyettir.
Bu sol bizim dağın eşkıyası değildir, aidiyetsizdir.
Bu sol’un aidiyeti Batıyadır, batıldır ve Batıcıdır.
Marksizmin ideolojisi Batı ülkeleri hedef alınarak temellendirilmiştir.
Hatta Marks, ideolojisinin ilk önce İngiltere’de uygulanacağını söylemiş ama yanılmıştır. Marksizm 1917’de Rusya’da Lenin tarafından pratiğe geçirilmiş, 73 yıl sürebilmiş, 1990 yılında da çökmüştür.
PKK da özellikle cezaevlerinde sosyalizmle ilgili dersler yaptı, emperyalizme özgü nutuklar attı, ama, o da bitti, bitiyor.
Üstad Necip Fazıl’ın deyimi ile “…Bir şapka, bir maymun, bir eldiven ve inkılap”tan ibaret olan solculuğun Türkiye’de, Anadolu insanında bir karşılığı olmadı ve olmayacaktır.
Bu ülkede halka rağmen yapılan kanlı devrimleri ve darbeleri savunan, Batılı değerleri yücelten Ziya Gökalp’ten Yakup Kadri’ye, Şemsettin Günaltay’dan Hasan Ali Yücel’e, Nazım Hikmet'ten, Tevfik Fikret’e, Şerif Mardin’den Alev Alatlı ve Nilüfer Göle’ye kadar bütün “Batıcı” kalemler aidiyet duygusundan yoksundurlar.
Bana kalırsa sol hakkında en doğru tanımı Nietzsche yapıyor.
Diyor ki Nietzsche: “Marksizm, proletarya adı verilen zayıf, haset sahibi, kindar bir ayak takımının; hınç, intikam, zulmetme, tahakküm kurma isteği ile şiddet uygulamasının ve totalitarizminin adıdır.
Grup aidiyetinin verdiği şımarıklık ve Mesihçi bir kibir, Marksist ideolojinin temel albenileridir”.
İster solcu ister sağcı olsun, “aidiyet”, yani bir coğrafyaya, bir tarihe ve bir medeniyete ait olmak, varoluşsal bir gerçekliktir.
Dara düşüldüğünde, iktidara gelememek kaygısı etrafınızı sardığında, “İngiliz dostlarımızdan destek alamadık” diyen bir solculuk köksüzdür ve “bizim toprağımızdan” değildir.
Kökü dışardadır; bağlılığı, saygısı, sevgisi ve ilgisi yabancılara aittir.
Bu ülkede doğmuş olması bir kişiyi ya da bir toplumu bu ülkeye ait yapmıyor.
Mesela Özgür Özel’in, İngiltere’nin önemli gazetelerinden olan Guardian’a verdiği röportajda, yolsuzluk ve irtikaptan dolayı tutuklanan İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasına karşı Başbakan Keir Starmer’ın sessizliğini, Türkiye’nin iç meselesi olarak görmesini eleştirdi.
Ayrıca NATO’nun ikinci büyük ordusunun ise Başkan Erdoğan’ı kastederek bir otokratın elinde olmasını hazmedemediğini söyledi.
Ve İngiltere Başbakanı Starmer’a şöyle dedi: “Bu süreç sona erdiğinde, düşmanlarımızın yüksek sesle söylediklerinden çok dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız”.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin bana, bu insan bu coğrafyaya ait olabilir mi, biz bu solcu ile Sırrı Süreyya Önder’i aynı kefeye koyabilir miyiz?
Koyamayız.
Nükteleri, fıkraları, latifeleri; sanatımıza, edebiyatımıza, sinemamıza, şiirimize, tasavvufumuza, müziğimize, kısaca bizim kültürümüze olan vukufiyeti ve zevkleri ile Sırrı Süreyya Önder bu toprakların çocuğuydu.
Bizim kalemimize onun iyi taraflarını, barışseverliğini ve yerliliğini yazmak düşer, gerisini ALLAH bilir.
NOT: Sırrı Süreyya Önder’in anma toplantısının ardından, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırıyı şiddetle kınıyorum.
Ayrıca; ilgili kişi ve yetkili mercilerden şiddet bağımlısı bu kişilerin, Türkiye düşmanı mahfiller tarafından kullanılacağının bilinmesini ve buna göre tedbir alınmasını hatırlatmak isterim.
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Yorumlar14