Abdurrahman Cahit Zarifoğlu

  • GİRİŞ11.06.2025 09:13
  • GÜNCELLEME11.06.2025 16:21

Vefatı üzerinden 38 yıl geçmesine rağmen İstanbul Küplüce'deki mezarı başında vefakâr dostları ve sevgili ailesi tarafından anılıyor.

Zarifoğlu; en yakın arkadaşlarından en uzak sanat ve edebiyatla ilgili kişilere varıncaya kadar herkesin kabul ettiği gibi ülkemizin en zarif ve sanat yönü en güçlü olan şairlerimizden biridir.

Kalemi son derece velut, oldukça doğal ve akıcıdır.

Bir Temmuz bin dokuz yüz kırkta Ankara’da doğdu.

Baba tarafından Kafkasya’dan gelip Maraş’a yerleşen bir aileye mensuptur.

Babası Niyazi Bey hâkim, annesi Şerife Hanım, Maraşlı Evliyazâdeler’dendir. Okuma yazmayı, resim yapmayı, Kur’an okumayı daha okula başlamadan annesi ve anneannesiyle mahalle hocalarından öğrenmiştir.

Babasının görevi sebebiyle çocukluğu Silvan, Baykan, Siirt, Siverek, Kızılcahamam ve Ankara’da geçer.

Siverek’te başladığı ilk öğreniminin ardından orta öğrenimini 1951’de döndükleri Maraş’ta tamamlar.

Lisenin son sınıfında beklemeli olduğu sırada bir ilkokulda vekil öğretmenlik yapmıştır.

Pilotluk hevesiyle bir yaz boyunca Eskişehir’de Türk Hava Kurumu’nun uçuş kurslarına katılarak Millî Model Uçak B Sertifikası almıştır.

ALMAN EDEBİYATI İLE İRTİBATI ve ONU TANIMADAN O VARİ YAZMASI
 

Yüksek tahsilini, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde uzun süren bir öğrenciliğin ardından tamamlar ve 1967, 1973 yıllarında Almanya’ya giderek Goethe Enstitüsü’nün dil kurslarına devam edip, belli başlı Avrupa şehirlerini dolaşır.

Belki bu sebeple midir bilemiyorum, Cahit ağabeyinin Batı edebiyatının önemli şairlerinden biri olan Rilke’ye karşı “sanki bir sempatisi vardır”.

Bunun için Rilke hakkında şöyle demiştir: “...Ben zaten onu tanımadan önce de o vari yazıyormuşum.”

Aslında iki ünlü şairin de birbirlerine hem benzerlikleri hem de farkları vardır. Zarifoğlu, annesini çok erken yaşlarda kaybeder, annesizliğin acısını ve kaybını yaşar, yansıtır ve fakat bu derin acı onun şair ruhu ile birleşince, daha hayattayken hem şiirde hem diğer edebi eserlerde ve hem de yaşantıda imrenilecek bir zirveye oturtur onu.

Ve nihayet zirvedeyken, dünyaya veda eder.

Ötekinin annesi Prag’ın en soylu ve en zengin ailelerinden birinin kızıdır ve çocuğunu da bir erkek gibi değil, bir kız gibi giyindirir ve kız gibi yetiştirir.

Bu şair de kendisine yaşatılan çelişkilerin derin acılarını, korku ve dramını yansıtır şiirlerine ve fakat Rainer Marie Rilke ne evliliklerinde ne de bekarken düzenli bir çizgi tutturamamıştır.

Batı edebiyatının en özgün şairlerinden biri olan Rilke’nin içtenlik ve zengin müzikli şiirleri dışında inişli çıkışlı, bunalımlı 51 yıllık ömrün en büyük hasılası ise, 1910 yılında Fas seyahatinden sonra Kur’an-ı Kerim’in Peygamber Efendimize indirildiğine dair yazdığı şiirdir.

Muhammed’in (sav) Yalvarması başlıklı şiirinden Melahat Toygar çevirisiyle bir kuple alacak olursak Rilke, Efendimizin Cebrail (as) ile Hira Mağarası’ndaki ilk karşılaşmasını şöyle bitirir:

Okumuşluğu yoktu, fazla gelirdi ona da
/ Bilginlere de görmek sözün böylesini / Melekse emredercesine gösteriyordu /
Levhasına yazılanları yalvarana
/ Gösteriyor ve istiyordu tekrar: Oku.

Okudu O da: Öyleki Melek hayrandı / Çoktan okumuş denirdi artık ona /
Yapabilendi O, kulak veren ve yapandı.

Böylelikle, denebilir ki, Cahit Zarifoğlu şiirinde ve sanatındaki içsellik boyutunda bir bakıma yolu Rainer Marie Rilke ile kesişir. Yer yer ilk kitabında görülen “tahkiye”, ikinci şiir kitabı Yedi Güzel Adam’ın destansı bir tona bürünen dili içinde belirgin hale gelir. Bu şiirlerdeki “iri ve adaleli erkek figürü” estetik bir halde şekillenir. Onun sanatında fiziksel irilik ve seçkinlik; mânevî güç, aşk gibi içe ait değerlerin de bir ifadesidir.

Menziller’de ise başlangıçtaki psikolojik yoğunluğun kısmen gevşeyerek rahatladığı şiirleri yer almaktadır.

Son şiir kitabı Korku ve Yakarış’ta şairin özlü bir söyleyişe ulaştığı, ilk şiirlerindeki içselliğin toplumsal sorumluluk boyutuyla da birleşen mânevî bir kıvama kavuştuğu görülmektedir.

1962 YILINDA İSTANBUL’DA SEZAİ KARAKOÇ İLE TANIŞIR

Zarifoğlu, öğrencilik yıllarında İstanbul’da gazetelerde sekreterlik, bazı kurumlarda çevirmenlik gibi işlerde çalıştı.

İstanbul’da özel bir lisede Almanca öğretmenliği yaptı. 1973’te Sarıkamış’ta başladığı askerliğini 1974 harekâtının ardından gönderildiği Kıbrıs’ta tamamladı. Dönüşte Ankara’da Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü’nde çevirmenlik yaptı.

Radyoda görevi raportör, araştırma görevlisi, uzman ve şef olarak sürdü.

1983’te İstanbul’a taşındı.

Zarifoğlu, Maraş Lisesi’nde okurken edebiyatla ilgilenen bir arkadaş grubuna dahil oldu. Erdem Bayazıt, Mehmet Akif İnan, Rasim Özdenören ve Alaeddin Özdenören gibi ileride şair, hikâyeci ve yazarlar çıkaracak bu gruptaki arkadaşlarıyla Hamle adlı okul dergisini yeniden çıkardı.

1962 yılında İstanbul’da Sezai Karakoç ile tanıştı.
 

Yeni İstiklâl gazetesinin sanat-edebiyat sayfalarında Abdurrahman Cem adıyla şiirler yayımladı.

Bu arada şunu da ifade etmiş olalım: Cahit Zarifoğlu’nun ön adı Abdurrahman’dır, bu sebeple bu adı bazan mahlas olarak kullanmıştır.

Cahit ağabeyi, şiirleriyle Diriliş, Yeni Dergi, Soyut, Türk Dili ve Papirüs gibi dergilerde de göründü.

Edebiyat dünyasında tanınmaya başladığı bu yıllarda ilk kitabı İşaret Çocukları’nı çıkardı.

Diriliş’te yazmayı sürdürürken 1969’dan itibaren Ankara’da Nuri Pakdil’in çıkardığı Edebiyat dergisinde bazı ürünleriyle yer almaya başladı. Bu derginin yayınları arasında şiir ve hikâye kitapları çıktı. 1976’da arkadaşları Rasim Özdenören, Erdem Beyazıt, Alaeddin Özdenören’le beraber Mavera dergisini kurdu. Bu verimli yeni çalışma döneminde derginin yönetimine katıldı, gençlerle yazışmalar yaptı, şiir ve yazılarını yayımlamayı sürdürdü. Dergiyle birlikte kurdukları Akabe Yayınları arasında şiirleri ve günlükleri kitap haline getirildi. Bunlara ardı ardına çıkan çocuk kitapları eklendi. Yönelişler şiirlerinin yayımlandığı bir başka dergi oldu. 1984’te Türkiye Yazarlar Birliği’nce kendisine çocuk edebiyatı dalında ödül verildi. İslâm coğrafyasının değişik bölgelerinde Müslümanlara uygulanan zulüm ve baskılar, yaşanan acılar, savaş ve ölümler karşısındaki tepkileri şiir ve yazılarına yansıdı. Bir taraftan da Yeni Devir, Millî Gazete gibi gazeteler, İslâm, Kadın ve Aile, Gül Çocuk dergilerinde de Ahmet Sağlam, Zarifoğlu, Vedat Can gibi müstear adlarla yazılar yazdı. Son şiirlerinden birkaçı Yedi İklim dergisinde çıktı. Son şiir kitabı Korku ve Yakarış yayımlandığında şair olarak ününün doruğundaydı. Yakalandığı pankreas kanserinden kurtulamayarak 7 Haziran 1987’de vefat ettiğinde İstanbul Radyosu’nda denetçi idi.

ÇOCUKLARA OLAN SEVGİSİ İMRENİLECEK BOYUTTAYDI

Cahit ağabeyi ile benim yüz yüze tanışmam 1980’li yılların başlarında oldu. Fakat onun çocuklara olan ilgi ve sevgisini vefatından sonra bizzat yaşayarak daha iyi anladım, zira onun, çocuklarının her biriyle yakından ilgilenmeye çalıştığına şahit oldum.

Vefatında çocukları küçücüktü, bu sebeple evlerine sık sık gittim.

Yapabildiğim kadarıyla onlara amca, dayı ve ağabey olmaya çalıştım.

O sırada Gül Çocuk dergisini çıkardığımız için, en büyük çocuğu olan Betül'den şiirler ve bazı yazılar alıp, dergide yayımlıyordum.

Sanırım Betül henüz 10-12 yaşlarındaydı.

Zarifoğlu'nun eşi Berat Hanım, Cahit ağabeyinin kendi çocuklarıyla alakalı şiirleri ve günlüklerini verdiğinde hem gıpta hem de ilgiyle okumuş ve ilk defa bir babanın, çocuklarının her anını kaleme aldığı satırlarla karşılaşmıştım.

Mesela günlüklerde çocuğunun gülüşünü, jestini, mimiğini, yeni konuşmaya başlarken çıkardığı sesleri, yürümeye çalışırken düşüp kalkmalarını en ince detaylara varıncaya kadar izleyip yazmış.

Bu ilgi gerçekten imrenilecek bir meziyetti.

Cahit Zarifoğlu'nun özellikle bir çocuk edebiyatı disipliniyle yazdığı iddiasında olmamasına rağmen, yazdıklarının bugün de sayılı çocuk edebiyatı eserleri arasında yer bulduğunu söylemeliyim.

Kendisinin de ifade ettiği gibi ondaki çocuk duyarlığı kendi yaşadıklarının ve tecrübelerinin doğal akışı ile hayat bulmaktadır.

GülÇocuk dergisini çıkaracağım zaman ilk istişare ettiğim kişi Cahit Zarifoğlu olmuştu.

O sırada Harbiye'deki TRT İstanbul Radyosu’nda çalışıyordu.

Telefon ettim, konuyu açtım, onun iş yerinde buluştuk. Epey bir süre konuştuktan sonra 'Yürek Dede ile Padişah'ı çizimli çocuk romanı olarak GülÇocuk'ta yayımlama konusunda anlaştık. Ayrıca, dergiye her konuda destek vereceğini, yazı, şiir, danışmanlık anlamında neye ihtiyaç varsa, derginin hayat bulması ve devam etmesi için elinden geleni yapacağına dair söz verdi ve öylece başladık.

GülÇocuk'un gerçekten çok beğenilen, okunan, takdir edilen bir mevkute olarak matbuat tarihimizde yer almasında Cahit ağabeyin emeği çoktur. Ayrıca GülÇocukta; M. Ruhi Şirin, Hasan Aycın, Mustafa Özçelik, Serdar Yakar, Mevlana İdris, Erol Erdoğan, Nuri Kahraman, Kemal Kahraman, M. Ahmet Varol, Hamit Yüksek, A.Vahap Akbaş, Vehip Sinan, Salih Koca, Ramazan Erkut, Ayhan Bal gibi yazar, çizer, mütercim ve şairlerle birlikte güzel bir yazı, muhteva ve destekçi ekibimiz de vardı.

Derginin birçok bakımdan tez konusu özelliği taşıdığını ve sanırım Çanakkale Üniversitesi’nden genç bir arkadaşımızın böyle bir girişiminin olduğunu da söylemem gerek.

Ayrıca dergimizin çıkarılmasında esas irade sahibi olan rahmetli Mahmud Esad Coşan Hoca efendiyi, emekleri ve gayretleri olan Raşit Küçük hocayı, Yusuf Yazar ve Yılmaz Bayat Bey'i minnetle ve şükranla anıyor, merhum olanlara rahmet, yaşayanlara uzun ve hayırlı ömürler diliyorum.

GülÇocuk dergisinin, Türkiye'nin çocuk dergiciliği konusunda ilkleri ortaya koymasının yanı sıra önemli şair, yazar ve çizerlerin eserlerinin de meydana çıkmasına vesile olan yerli ve milli bir değer olduğunu ifade etmeliyim.

Dergideki içerikleri Türkçe dışında Arapça, İngilizce ve Fransızca yayımladığımızı; fıkra, mektup ve muhtelif yazılara da yer verdiğimizi, bunun için yurt dışından çok sayıda geri dönüşümler aldığımızı ve iki de kitap çıkışına vesile olduğunu hatırlatmalıyım.

Okur Çocuk yayınları arasında yayımladığımız 'Dünya Çocuklarından Mektuplar' eserinin temelleri bu dönüşümlere dayanır.

Ayrıca Zarifoğlu'nun önemli eserlerinden biri olan Yürek Dede ile Padişah da Vefa Yayıncılık tarafından bir kitap olarak basılmıştır.

Eğer bulunuyorsa ne ala ama bulunmuyorsa yeniden basılıp bugünün çocuklarına sunulmasının faydalı olacağını söyleyebilirim ve doğrusu bunu çok isterim.

ZARİFOĞLU DİLİ ZARİF ve ZENGİN OLAN BİR KÜLTÜR ADAMIDIR

Zarifoğlu'nun önemi ve değeri; sadece zarafetinden, dilindeki zenginliğinden ve ayrıca çocuk edebiyatına olan ilgisinden değil; aynı zamanda şiiri, duyarlığı, günlükleri, makaleleri, mektupları, gençlerle olan diyaloğu, Cumhuriyet dönemi yazar ve şairler arasındaki nezih ve istisnai yerinden ve en önemlisi de onun değerli bir kültür adamı olmasından kaynaklanmaktadır.

Ayrıca onun doğallığı, hala çok okunuyor ve tanınıyor olması samimi bir Mü’min olmasındandır.

Zarifoğlu, çocuklara olan yakınlığı kadar, hayvanları da son derece doğal, içinden geldiği gibi ve onlara da yakınlık duyarak yazdı.

Aslında onda, epeyce bir dervişçe, yani Yunus Emre fıtratı vardı, hani şu “yaratılanı yaratandan dolayı seven “fıtrat”.

Ölümünün ardından şairler, yazarlar ve bilginlerin de katıldığı bir cenaze merasimiyle Beylerbeyi Küplüce Mezarlığı’nda toprağa verildi. Ardından şiirler yazıldı, eski geleneğe uyularak ölümüne tarih düşürüldü.

Cahit Zarifoğlu’na şiiri için elverişli bir dilin kapısını açan İkinci Yeni şairleri olmuş, kişiliği üzerinde belirleyici rolü Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç oynamıştır.
 

Şiir tekniği bakımından belli bir şaire bağlanamayacak olan Zarifoğlu, daha ilk şiirlerinde kendi sesini bulmuş, kendi kuşağı içinde şiirde yapı sorununu en iyi kavrayan şairlerden biri olarak görülmüştür. Nitekim ölümünün ardından yazılan bazı yazılarda, “Bir gün keşfedilecek özel bir ada” diye nitelenmiştir.

Zarifoğlu’nun ilk kitabı olan İşaret Çocukları’nda yer alan şiirlere çevresindeki tabiat öğeleri, hayatta gözlediği her türlü canlılık belirtisi, kımıldanış ve kıpırtılara ilaveten mâsumluğun birer simgesi olan su, ağaç, anne, çocuk gibi şaire verdiği hayret duygusu da girmiştir.

Bu özellikleriyle şiirlerini, yaşamaya dayanak olan yeni bir hikmetin arandığı, yer yer de hikmet özlerinin yakalandığı şiirler olarak değerlendirebiliriz.

Yedi Güzel Adam’la aynı verim evresinin eseri olan İns’te Cahit ağabeyi bir kültür mirası devralmamış, henüz kendisine kelime de verilmemiş ilk insanı, yaratılıştaki gizli sebebi araştırarak yeryüzünde hayret ve merakla yürürken buluruz.

“Ne çok acı var!” cümlesiyle başlayan Yaşamak adlı günlükleri Türk edebiyatında bu türde yazılmış en orijinal eserlerden biridir.

Zarifoğlu, Savaş Ritimleri adlı romanında Afganistan’ın işgal günlerini on dört yaşındaki bir çocuğun ağzından anlatmaktadır. Ölümünden sonra yayımlanmış, bir savaş pilotunun romanı olan Anne’de derin psikolojilerle iç içe geçmiş bir uçma serüveni anlatılır. Çocuk romanlarında insanî değerleri ve sorunları hayvanlar dünyasına aktararak hem çocukların hem de yetişkinlerin kendilerine göre tatlar bulduğu bir dil ve anlatım oluşturmaktadır.

Edebiyatımızın en önemli değerlerinden biri olan, ailesiyle, çocuklarıyla yakından tanıştığımız ve kendisiyle röportajlar yaptığım ve hatta bir süre “dergilerde” de birlikte çalıştığımız A. Cahit Zarifoğlu ağabeyimi, vefatından 38 yıl sonra anan İnsicam Dergisi’ne ve hassaten Mustafa Özel Bey’e teşekkür ediyorum.

Cahit ağabeyime rahmet ve Rabb’ımızdan mağfiret diliyorum.

Mekânı Cennet, makamı âli olsun, Efendimize (sav) komşu olsun, güzel insan ve güzel dostumuz.

Ve nihayet o naif ruhlu “zarif” şairimizin kendisini tanımladığı, betimlediği bir şiiri ile, Sultan’la bitiriyorum.

SULTAN

Seçkin

Bir kimse değilim

İsmimin baş harfleri acz tutuyor

Bağışlamanı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım

Kolaysa esirgeme

Hayat bir boş rüyaymış

Geçen ibadetler özürlü

Eski günahlar dipdiri

Seçkin bir kimse değilim

İsmimin baş harflerinde kimliğim

Bağışlanmamı dilerim

Sana zorsa yanmaya razıyım

Kolaysa affı esirgeme

Hayat boş geçti

Geri kalan korkulu

Her adımım dolu olsa

İşe yaramaz katında

Biliyorum

Bağışlanmamı diliyorum

 

Ferman Karaçam

YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam

Twitter : twitter.com/fermankaracam

Instagram : instagram.com/fermankaracam

Facebook : facebook.com/karacamferman

E-mail : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

 

 

Yorumlar15

  • zeki köseoğlu 1 gün önce Şikayet Et
    Allah rahmet eylesin ne mutlu ki böyle değerlerimiz var bize düşen bu değerlerin izini sürmek ve Allah ın rızasını talep etmektir.
    Cevapla
  • mehmet engin 2 gün önce Şikayet Et
    bildiğim kadarıyla Esad Coşan hocamızın da damadı idi rahmetli, cümlesine rahmet dileriz.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Semendire 2 gün önce Şikayet Et
    Allah rahmet eylesin.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • İsoBaba 2 gün önce Şikayet Et
    Allah mekanını cennet eylesin. Teşekkür ederim bu güzel yazı için...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Abdullah tırabzon 2 gün önce Şikayet Et
    Harika bir vefa örneği paylaşım olmuş .Ferman ağabeyimizin Şahsında A. Cahit Zarifoğlu ağabeyimizi ve bütün hakikat bülbülü olan yazar ve şairlerimizi rahmet ve minnet ile anıyoruz. Geleceğimiz olan gençlerimizin istifade etmesi niyazı ile...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat