Raşit Küçük Hoca ile hayat hikayesini konuştuk - 23
- GİRİŞ29.06.2025 09:00
- GÜNCELLEME29.06.2025 09:00
Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli ilim insanlarımızdan Prof. Dr. Raşit Küçük Hoca, Hadis konusu başta olmak üzere çok yönlü bir alim olarak birçok alana damgasını vurmuş, mebzul miktarda insan yetiştirmiştir.
Bugün ülkemizi yöneten en üst düzeydeki şahısların gerek yetişmesinde, gerekse onlara danışmanlık yaparak yönetme başarılarında önemli pay sahibidir. Hocanın hayat hikayesine dair kendisi ile yaptığımız konuşmalarımızı yani hayat hikayesini burada her pazar sizlerle paylaşmaya çalışacağız.
Hoca ile yaptığımız bu konuşmalarımızı, “Raşit Küçük, Hatırımda Kalanlar” adı ile Hayat Yayınları kitap olarak yayımladı.
Yine bu fakir kardeşiniz Hoca’nın panel, makale ve bilimsel yazılarını toparlamaya çalıştım, o da Hayat Yayınlarından kitap olarak çıktı.
İnşallah bu vesile ile kitaplar gündeme gelir ve umuyor, diliyoruz ki, Hocamızın; Türkiye’nin en ücra köylerinden birinden başlayan, başarılarla dolu hayat hikayesi genç nesillerimize yol gösterici olsun.
KONYA YÜKSEK İSLAM ENSTİTÜSÜNE GİRİŞİM
FK: Enstitünün kendine mahsus ayrı sınavları mı vardı Hocam.
RK: Tabi, hem de çok zor oldu, o zaman.
Kazandım.
İmam Hatip’i Antalya’da bitirdikten sonra, Konya’daki Yüksek İslam Enstitüsü’ne geldim.
Konya Yüksek İslam Enstitüsü, İmam Hatip olarak yapılan bir ek binada açılmış bir okuldu.
Alt katları Enstitü olarak, üst katı da yatılı öğrencilerle devam eden bir yer idi.
Okulda dört sınıf, her sınıfta da yüz öğrenci vardı.
Yüksek İslam Enstitüsü o zaman İstanbul, Konya, İzmir ve Kayseri’de açılmıştı. Bu kadar, başka yoktu. Sonra Erzurum’da, Samsun’da, Bursa’da açıldı, en son bir Yüksek İslam Enstitüsü de 12 Eylül ihtilali öncesi Yozgat’ta açılmıştı. Türkiye’de toplamda sekiz tane vardı bildiğim kadarıyla.
Konya’yı istememin sebebi, bir defa Akseki’ye yakınlığı idi.
Antalya’ya 140 km, Akseki’ye 160 km, yani ortada... Zaten bir ara da Akseki, Konya’ya da bağlı olarak kalmış geçmişte. Yani aileye yakın olması tercihimde önemliydi.
Ayrıca annem genç yaşta vefat etmiş, babam bir başka hanımla evlenmişti.
Annemin hastalığında elindekileri de harcayıp maddi olarak güçsüzleşmişti, ayrıca evde üç kardeşim daha vardı.
OĞLUM BEN SİZİ OKUTAMAM
FK: Anlaşılan iş giderek zorlaşıyor, sadece sınavları kazanmak yetmiyor.
RK: Zor, zor. Bir de en büyük olan bendim. Ağabeyi olarak en azından manen sorumluluklarım vardı.
Ekonomik olarak babam çok sıkıntıda olunca, açık açık: “Oğlum benim durumum ortada, ben sizi okutamam” demişti.
Bir taraftan da okumak istiyorum.
Hatta hocalarım da istiyor. Mesela “Seni İmam olarak nakledelim Konya’ya” dediler. O zaman yatılı okuyanları devlet hemen öğretmen olarak görevlendiriyordu. Rahmetli Serdengeçti de “İstersen senin vazifeni Konya’ya aldırayım” diyor.
Hâsılı Enstitüsü’ye başladığım yılda, benim bir buçuk yaş küçüğüm olan kardeşim de öğretmen olarak Adıyaman’ın Çelikhan Kazası’nın Bistikan köyüne tayin olundu.
Kışın dört beş ay yolu kapalı olan bir yerdi orası.
Kardeşim bana dedi ki “Ağabey, benim maaşım mahrumiyet bölgesi olduğu için daha çok oluyor. Sen Enstitüye gidersen sana yardım ederim.”
Dolayısıyla Yüksek İslam Enstitüsü’ne gittim ve kardeşim beni ilk sene bu yönde teyit etti, yatılı da olduğum için masraflarımı karşıladı.
Allah razı olsun ondan.
Enstitüsü’nün ikinci sınıfından itibaren de burs aldım.
Öte yandan yazları da çeşitli yerlerde çalışarak okulumu bitirdim.
KONYA YÜKSEK İSLAM ENSTİTÜSÜNDEKİ (YİE) HOCALARIM
FK: Kardeşiniz de sağ olsun, büyükçe bir fedakarlık yapmış.
Kendisi hala hayatta değil mi?
RK: Hayatta, emeklidir. Allah hayırlı uzun ömür versin.
Konya Yüksek İslam Enstitüsü’nde değerli hocalarımız vardı, bir kısmını anmak isterim.
FK: Rıca ederim Hocam, buyurun tabii.
RK: İlk önce Arapça hocam AHMET GÜRTAŞ’ı hatırlarım.
Rahmetli Ahmet Gürtaş Hocamız, insanî hasletleri çok ileri derecede olan bir insandı, onun sayesinde Arapçamı biraz geliştirdim. Dört sene kadar bu Hacadan Arapça okudum. Birkaç arkadaşımızla kendimiz ayrıca çalıştık. “Ennahlül’vazıh” diye Arapça bir dilbilgisi kitabı vardır. Mesela o kitabı baştan sona kendimiz okuduk. Egzersizleri vardır, onları yaparak Arapçamı öyle geliştirdim. Arapça yazım çok kötüydü. Türkçe yazım iyidir, güzeldir. İlkokul öğretmenim öğretti. Arapça yazıyı herhangi birinden talim etmeden bakarak, çok uğraşarak, neticede bayağı iyi, bayağı güzel bir yazı yazmayı becerdim. Öğretmen olduğumda artık iyi bir yazı yazabiliyordum. Ahmet Gürtaş da, Hüseyin Küçükkalay kadar belki Arapça bilgisi yoktu ama, mükemmel bir öğreticiydi. Yani bildiğini öğreten hoca. O yönüyle hep rahmetle anarım.
(Devam Edecek)
Ferman Karaçam / Haber7
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol