Raşit Küçük Hoca ile hayat hikayesini konuştuk - 25

  • GİRİŞ27.07.2025 09:24
  • GÜNCELLEME28.07.2025 12:49

Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli ilim insanlarımızdan Prof. Dr. Raşit Küçük Hoca, Hadis konusu başta olmak üzere çok yönlü bir alim olarak birçok alana damgasını vurmuş, mebzul miktarda insan yetiştirmiştir.

Bugün ülkemizi yöneten en üst düzeydeki şahısların gerek yetişmesinde, gerekse onlara danışmanlık yaparak yönetme başarılarında önemli pay sahibidir. Hocanın hayat hikayesine dair kendisi ile yaptığımız konuşmalarımızı yani hayat hikayesini burada her pazar sizlerle paylaşmaya çalışacağız.

Hoca ile yaptığımız bu konuşmalarımızı, “Raşit Küçük, Hatırımda Kalanlar” adı ile Hayat Yayınları kitap olarak yayımladı.

Yine bu fakir kardeşiniz Hoca’nın panel, makale ve bilimsel yazılarını toparlamaya çalıştım, o da Hayat Yayınlarından kitap olarak çıktı.

İnşallah bu vesile ile kitaplar gündeme gelir ve umuyor, diliyoruz ki, Hocamızın; Türkiye’nin en ücra köylerinden birinden başlayan, başarılarla dolu hayat hikayesi genç nesillerimize yol gösterici olsun.

HEM DOKTORUMUZ HEM DE HOCAMIZDI

FK: Bunlardan anlaşılıyor ki; hocalarınız bir devrin son temsilcileri olarak oldukça kıymetli insanlarmış, Hocam.

RK: Öyle de diyebiliriz, mesela bir hocamız vardı, aynı zamanda okulumuzun da hekimiydi; Dr. Hulusi Baybal

Bu Hocamızın arada sırada sohbetlerine de giderdim. Enstitü’nün de doktoruydu ama ondan daha önemlisi Hulusi ağabey, merhum Sami Efendi’nin (k.s.) çok has bir müridiydi, Allah rahmet eylesin.

O da çok değerli bir insandı, dostluğunu, samimiyetini hep takdir ettiğim insanlardan biridir Hulusi Hoca.

FK: Nasıl yani, resmen de doktorluk mu yapıyordu, okulunuzda?

RK: Onu bilemiyorum, fakat derslerimize geldiği gibi, hekim olarak da bütün talebelerin hastalarına bakar, ilaçlarını yazardı.

Ayrıca Veli Ertan Hocamızın gayretiyle gelen Ankara kadrondan YİE’de çok kıymetli hocalarımız vardı.

Veli Hocamız, Rahmetli Diyanet İşleri Reisi Hasan Hüseyin Erdem’in damadıdır. Ahmed Hamdi Akseki merhumun da akrabasıdır, bildiğim kadarıyla. Onların teşvikiyle ve onların vasıtasıyla ilk imam hatiblerde okumuş bir hocaydı. Sonra pedagoji okuyarak öğretmen olmuş.

Aynı zamanda benim de hemşehrim olan Rahmetli Veli Ertan Yüksek İslam Enstitüsü kurulduğunda da müdürümüz olmuştu.

Hacimleri itibariyle ufak kitaplar yazmıştır; Şeyhülislamlarla ilgili, bazı şahıslarla ilgili, İslam Ülkeleri Tarih ve Coğrafyası ile ilgili.

Çok halim selim, yumuşak huylu bir insandı Veli Ertan.

Ama iyi tarafı şu, bencilliği olmayan bir insan.

HADİS DERSLARİNİ OKUDUĞUM MERHUM TAYYİP OKİÇ HOCA VARDI

FK: Hocam ben bu Ankara kadrosunu pek anlayamadım. Bu konuyu biraz daha açabilir misiniz?

RK: Şöyle; Hocanın kadrosu, yani kadrolu öğretmen olarak Ankara İlahiyat Fakültesinde çalışıyor, ama Veli Ertan Hocamız onlardan bir kısmını 15 günde bir derslerimize getirirdi. Bunlardan çok büyük istifadeler sağladığımızı söyleyebilirim. Çünkü bizim Konya İslam Enstitüsü’nün o kuruluş yıllarında öyle bir hoca kadrosu hem yoktu hem de bulması mümkün değildi.

Bu önemli hizmet rahmetli Veli Ertan hocamızın çok büyük ve inkar edilemez bir başarısıdır.

Mesela, Merhum Tayyib Okiç Hoca, Hadis derslerini tamamen kendisinden okuduğum bir hocadır.

Hadis asistanı olarak Ali Osman Koçkuzu vardı. Şimdi o da emekli oldu. Rahmetli Tayyib Hocanın Tefsir asistanı, Abdullah Aydemir merhum vardı. Abdullah Beyle daha sonra Erzurum’da da müşterek çalışmamız mümkün oldu.

Arapça hocamız merhum Ahmet Gürtaş’tı.

Fıkıh hocamız Mustafa Uzunpostalcı hala sağdır, Allah hayırlı ömür versin. Tasavvuf hocamız Cavit Sunar, Mantık hocamız Necati Öner, İslam Tarihi Gazi Yurdaydın, Mezhepler Tarihi’ne Merhum Yaşar Kutluay, Kelam dersine, Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi Ali Arslan Aydın, İnkılap Tarihçisi Ekrem Üçyiğit, Din Sosyolojıisi’ne Mehmet Taplamacıoğlu, Sanat Tarihi’ne Haluk Karamağaralı, ayrıca orada asistan olarak bulunan, İmam Hatip’de hocam olan Avni İlhan.

Lütfi Şenel, Selahaddin Parlatır.

Diyarbakırlı Hulusi Kılıç Ağabey Arapça, Mikail Bayram da Farsça asistanıydılar.

Bunlar bizde emekleri olan veya Ankara’dan derslerimize gelen unutamadığım çok değerli hocalarımızdır.

Yine talebelerden de değerli ağabeylerimizdir vardı.

İmam Hatiblerde de Yüksek İslam Enstitüsü’nde de, bizden bir üst sınıfta olanlar ağabeydir.

GELENEKSEL SINIF AĞABEYLİĞİDİR

FK: Yaşları sizden küçük olanları da “Ağabeyi” olarak mı çağırıyorsunuz?

RK: Tabi, tabi, yaşı benden küçük de olsa ağabeydir. Bu geleneksel bir sınıf ağabeyliğidir.

Bugün bana Halis Ayhan Hoca, “Ya ağabey deme artık” diyor. Ama ben alışmışım. Mesela Halil Hayıt’a da hâlâ “ağabey” diye hitab ederim, Rıza Özsu’ya ağabey derim.

Çünkü onlar gerçekte de ağabeylik yapıyorlardı, bu bir prensip, bir ahlaki prensip gibi adeta.

Ayrıca Yüksek İslam Enstitüsü’nde, Konya’nın da etkisiyle ahlaki bir yetişmişlik vardı.

Talebe Cemiyeti, Talebe Derneği de buna çok güçlü destek veren organizmalardı.

Dernek ve Cemiyet çok önemliydi, birçok bakımdan idareyle de iş birliği yapardık. Ben, bütün Enstitü hayatım boyunca buralarda bulundum.

(Devam Edecek)

Ferman Karaçam

YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam

Twitter : twitter.com/fermankaracam

Instagram : instagram.com/fermankaracam

Facebook : facebook.com/karacamferman

E-mail : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

Yorumlar1

  • Şems. 1 gün önce Şikayet Et
    Yarım doktor candan, yarım hoca candan eder.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat