Sayın Adalet Bakanı, ciğerleri yanan köylüleri dinleyin

  • GİRİŞ13.08.2025 09:07
  • GÜNCELLEME13.08.2025 09:07

Bundan yıllar önce İstanbul’da İETT aracı ile seyahat ediyorum.

Arka arkaya tekli koltuklardan birindeyim.

Otobüste fazla yolcu yok.

Araç duraktan hareket edince, önümde oturan on yedi, on sekiz yaşlarında genç bir erkek çocuğun kendi önündeki koltuğun arkasını, etrafa fazla belli etmeden bıçak ucuyla oyduğunu fark ettim.

İyice emin olmak için dikkatimi toplayıp öne doğru eğildim.

Evet, çocuk, ön koltuğun arkasına iyice abanmıştı, yerlere pamuk ve tahta kırıntıları dökülmüştü.

Daha fazla dayanamadım ve sessizce müdahale ettim.

Çocuk arkaya hiç bakmadan, çakı bıçağını katladı, parkasının cebine koydu.

Aradan çok kısa bir zaman geçince, bu zararı neden verdiğini sordum.

Anlaşılan o yaşların arı-duru ve saf haliyle sorumu cevapladı.

“Sevmiyorum abi” dedi, “Ben bu devleti sevmiyorum, o yüzden de elimden geldikçe her şekilde zarar vermeyi düşünüyorum.”
 

“Peki, neden sevmiyorsun?” dedim.

“Bilmiyorum ama çevremdeki hiçbir arkadaşım, okuldakiler, hiç birimiz sevmiyoruz bu devleti” dedi.

Sonradan otobüslere binince dikkat ettim, epeyce bir koltuk arkası delik, deşik olmuştu.

Bunun sebebini hepimiz biliyoruz aslında.

Çünkü Cumhuriyeti kuranlar, kuruluşa halkı dahil etmediler.

Hatta bu kuruluşu halka rağmen yaptılar.

Karşı çıkanları, ses yükseltenleri de hiç acımadan hemen idam ettiler.

“Halk cahil, anlamaz bu işlerden.

Batı ne yapmış, nasıl medeni olmuşsa biz de alalım kanun ve yasaları onlardan, medeni olalım” dediler.

MENDERES HALKLA DEVLETİ BARIŞTIRDI AMA……

Halk bu ihaneti yaşadı ve bu kini, bu öfkeyi içselleştirdi.

Ve sonrasında da ne bu halk, ne de bu halkın çocukları, torunları devletini sevmedi, sevemedi.

Nihayet 27 yıl sonra Adnan Menderes geldi.

Halkın içselleştirdiği öfke yerini birazcık hoşgörüye bırakacaktı ki, onu da iki bakanı ile birlikte astılar.

Böylece halkın içselleştirdiği kini bir kat daha çoğalttılar.

Halktaki bu kin ve öfke haklı olarak sebebine yöneldi ve kurucu parti olan CHP’ye, doğru dürüst iktidar yüzü göstermedi, hala da göstermek niyetinde değil.

Gerçi ekonomik bakımdan durumları iyi olan, merkezden de hiç ayrılmayan bu kurucu kadrolar da kolejlerde ve yabancı okullarda kendi çocuklarını yetiştirdiler.

Gezi’de, Taksim’de ve Saraçhane’de toplu olarak ortaya çıkan işte bu çocuklardır ama bu, ayrı bir yazı konusudur.

Sonunda yaklaşık on yıl Turgut Özal ve onun ardından daha uzun süreli Recep Tayyip Erdoğan hükümetleri geldi ve halkın kahır ekseriyeti devleti ile barıştı.

Allah beterinden korusun, geçenlerde memleketimizin birçok yerindeki ormanlarda yangınlar oldu, ne yazık ki hala da oluyor.

Bu bölgelerden Eskişehir, Sakarya, Osmaneli, Bilecik köylerinden Selçik, Ciciler, Medetli, Kazancı, Taşoluk, Demirler, Soğucakpınar, Kızılöz, Büyükyenice, Borçak gibi köylerde yanan yerlerden bir kısmını gördüm ve köylüler ile hem bizzat hem de bazıları ile telefonla görüştüm, bazı köylerle ilgili de bilgiler aldım.

Köylülerden tek bir tanesi bile devletin samimiyetsizliğinden, milletin devleti ile soğukluğundan, malzeme eksikliğinden söz etmedi.

Tersine herkes devlet-millet kaynaşmasından ve topyekun yangına karşı mücadele edildiğinden övgüyle söz ettiler.

Hatta Pamukova Ciciler Köyü’nden bir köylü vatandaşımız dedi ki; “Jandarmalar burada, kahvehanede on gün, gece-gündüz sandalye üstünde uyudular, uyandılar.

Benim yürüyerek gitmeye çekindiğim yollarda insanlar araçları ile yangın hattında çalışanlara sıcak çorba taşıdı.

Devlet; helikopteri, itfaiyesi, su tankı, hortumu ve her türlü araç gereci ile bizimle birlikte, canla, başla çalıştı, çok şükür yangınları söndürdük.”

Bu konuşmalar gösteriyor ki halkımız devletine karşı olan kin ve nefretini gömmüş, devletin el değiştirdiğini anlamış ve yapılan zulümleri unutmaya başlamıştır.

Böylece sürekli dilimizden düşmeyen “Devlet-Millet Kaynaşması” denen hadise Özal ve Erdoğan hükümetleri ile birlikte, pozitif yönde, olumlu seyretmektedir.

Ve artık bu halkın çocukları devlete ait otobüslerde oturdukları koltukların önündeki koltuğun arkasını çakı bıçakları ucuyla oyup, devlete zarar vermeyecekler.

Fakat bir şartla!

Yaptığımız kanunları, yasaları ve yönetmelikleri bu halkın büyük çoğunluğunun isteklerine göre yapacağız.

Avrupa Birliği’nin (AB) isteklerine göre değil.

Sayın Adalet Bakanımız, gidin, isterseniz siz de bu yangınlarda ciğerleri gerçekten yanan kasabalılarla, köylülerle konuşun.

Halkımız bazı suçlular için idamın yeniden getirilmesini ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını istiyor.

Bu istekleri aşağıdaki şekilde özetleyebilirim:

Birincisi: Suçları sabit olan çocuk istismarcıları idam edilmelidir.

İkincisi: Ormanları kasten yakanlar idam edilmelidir.

Üçüncüsü: Devletin Anayasal düzenini silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs edenler idam edilmelidir.

Dördüncüsü: Tasarlayarak ve kasten cinayet işleyenler idam edilmelidir. Burada da cezayı devletin değil, maktulün yakınlarının vermesi şeklinde değişiklik yapılmalıdır.

Beşincisi: Başta polis ve askere karşı gelinen suçlar olmak üzere, orman bölgelerinde anız yakılması ve havai fişek atılması tamamen yasaklanmalıdır ve bu suçlardaki cezaların arttırılması zorunludur.

İKİ ÖNEMLİ HATIRLATMA DA TARIM ve ORMAN BAKANIMIZA

Bu fakir kardeşiniz, yangınlarda ciğerleri gerçekten yanan vatandaşlarımızdan bazılarının isteklerini bu sütunlara taşımaya çalıştım, gerisi Adalet Bakanımız Sayın Yılmaz Tunç Bey’in uhdesindedir.

Ayrıca Bakanımıza şu soruyu sorarak hatırlatmış olayım:

Mesela; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin idamla ilgili kısmını Rusya imzalamış mıdır?

Hayır, imzalamamıştır.

Azerbaycan ile Ermenistan ise imzaladılar.

Peki uyguluyorlar mı?

Hayır, uygulamıyorlar.
 

Öyle ise milletin bunca isteğine rağmen bize ne oluyor sayın bakanım?

Neden milletin çok önemli bir kısmının isteklerine kulak tıkıyorsunuz?

TBMM idamın kalkmasını nasıl onayladıysa, hiç değilse söz konusu suçlular için de yeniden getirebilir.

Diğer taraftan bu yangınlarda gecesini gündüzüne katan Tarım ve Orman Bakanımız Sayın İbrahim Yumaklı Bey’e yine ciğerleri yanan köylülerimizin diliyle iki hatırlatma yapayım:

Birincisi: “Ormanlarda budama yapıldığında, budanan dalları alalım, köyümüzdeki evlerimizde, sobalarımızda yakalım, kullanalım dedik.

Bizi ormana yaklaştırmadılar.

Yangınlarda ilk tutuşan, ağaç diplerindeki işte bu kuruyan dallardır, ağaçlar sonradan bu dalların aleviyle tutuştu.

Eğer o dalları biz toplasaydık yangınlar bu kadar zarar veremezdi.

İkincisi de: Yanan ormanlarımızın yerine dikilecek fideler çam olmamalıdır. Çünkü yangınları çam kozalakları çoğaltıyor. Çıra gibi hem tutuşuyor, hem de ateşi uzaklara taşıyarak tutuşturuyorlar.

Çam fideleri yerine daha uygun ağaçlar dikilmelidir”.
 

Bu vesileyle ormanlarımızın yanması ile canını dişine takarak mücadele ederken canlarını feda eden ve bu uğurda şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet; ailelerine, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı diliyorum.

 

Ferman Karaçam

YouTube     : youtube.com/c/Ferman Karaçam

Twitter        : twitter.com/fermankaracam 

Instagram   : instagram.com/fermankaracam

Facebook   : facebook.com/karacamferman

E-mail         : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

 

Yorumlar43

  • Temel tahsin 1 saat önce Şikayet Et
    Ferman efendi önce çam ağacını tanı. Bir çam ağacı 150 ton suyu temizleyerek yavaş yavaş toprağa verir verimsiz taşlı dağ toprağını kendi torunları verimli hale getirir bir yaşında bir fide bir buçuk metre kök verir. Esas şu yeryüzünde akciğerlere en faydalı ağaç çamdırki özsuyu akciğer deki yaraları kapatır. 90 100 kişinin günlük oksijenini üretir. Bilmeden yanlış yönlendiriyorsun
    Cevapla
  • zann 6 saat önce Şikayet Et
    Milli ve manevi değerlere son 5 yıldaki kadar savaş açılmadı, Yeni nesil maneviyattan uzak , maddiyatçı ve vicdansız yetiştirildi. Hükümet acil bu duruma tedbir almalı
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Maraşlı 7 saat önce Şikayet Et
    İdam yoksa, Adalet yok. Cinayet ve suç çok. Yanan ormanların ara ara yerlerine farklı fideler dikilebilir.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • CEYŞÜLİSLAM 9 saat önce Şikayet Et
    GECE ve GÜNDÜZ kardeşim!İman dır o cevherki İLAHİ ne büyüktür.İMANSIZ olan KİRLİ yürek sinede bir yüktür.Farz edilsin ki çekilmiş vicdanlardan HAVFI YEZDAN(ALLAH KORKUSU)Ne irfanın kalır tesiri katiyyen ne VİCDANIN! Fransızın nesi var?FUHUŞU ile İLHADI.Kapıştı bunu 21.asrın evladı.Ya Alman ın nesi var NEFSİ okşayan BİRASI.Unuttu ayranı MATUHA döndü KAHROLASI.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • kemal terzi 11 saat önce Şikayet Et
    İdam cezasının kesinlikle geri gelmesi lazım. Allah kısas hakkını boş yere Kur'an-ı Kerim' e koymamış. Nefsleri olan insanların kalplerinin soğuması için.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat