Raşit Küçük Hoca ile hayat hikayesini konuştuk - 31
- GİRİŞ14.09.2025 09:14
- GÜNCELLEME15.09.2025 09:26
Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli ilim insanlarımızdan Prof. Dr. Raşit Küçük Hoca, Hadis konusu başta olmak üzere çok yönlü bir alim olarak birçok alana damgasını vurmuş, mebzul miktarda insan yetiştirmiştir.
Bugün ülkemizi yöneten en üst düzeydeki şahısların gerek yetişmesinde, gerekse onlara danışmanlık yaparak yönetme başarılarında önemli pay sahibidir.Hocanın hayat hikayesine dair kendisi ile yaptığımız konuşmalarımızı yani hayat hikayesini burada her pazar sizlerle paylaşmaya çalışacağız.
Hoca ile yaptığımız bu konuşmalarımızı, “Raşit Küçük, Hatırımda Kalanlar” adı ile Hayat Yayınları kitap olarak yayımladı.
Yine bu fakir kardeşiniz Hoca’nın panel, makale ve bilimsel yazılarını toparlamaya çalıştım, o da Hayat Yayınlarından kitap olarak çıktı.
İnşallah bu vesile ile kitaplar gündeme gelir ve umuyor, diliyoruz ki, Hocamızın; Türkiye'nin en ücra köylerinden birinden başlayan, başarılarla dolu hayat hikayesi genç nesillerimize yol gösterici olsun.
KİLOSU FALAN OLMAYAN ÇOK HAFİF BİR İNSANDI
FK: Buyurun Hocam
RK: Müftülük salonuna hocayı götürürken hoca düştü, tam bahçeye girdik, yüzüstü kapaklandı. Çok hafif bir insandı, kilosu falan olmayan. Hemen tutup kaldırdık. Üzüntümüzü belirtince, “Yok yok, üzülecek bir şey yok. Biz, insanoğlu topraktan yaratılmıştır, düşünce de toprağa düşer. Ben de toprağa düşmüş oldum ve kalktım, üzülmeyin.” diyerek bizi teselli eden ve bir de esprili olarak verdiği bu cevabını unutmam merhum hocanın.
Hocanın fotoğrafını tek başına çekmek isterseniz “Yok yok, bunu yapmayalım, bu iyi değil.” derdi. Ama toplulukla çekecek olsanız, araya girer, tam flaşa basılırken yüzünün önüne ya bir çanta, ya bir kitap, ya bir şey koyar. Mesela yüzünün görülmediği fotoğraflar vardır böyle. Doğuyu, Batıyı çok iyi bilen bir insan. Derdi ki “Lazımsa fotoğraf insanın belinden üstü, başını gösterecek bir resmî evrak için kullanabilir. Bunun dışında çok hevesli olmamalı buna.” Ama biz orada salonda bir fotoğrafını çekmişiz, kendi farkında olmadan, Yusuf Ziya Kavakçı da mütercimi olarak yanında.
FK: Acaba o fotoğraf var mıdır, varsa kimde vardır sizce?
RK: O fotoğraf birçok arkadaşımızda vardır çünkü çoğaltıp vermiştik.
Bir de Mehmet ağabey vardı, böyle antik şeyler satan.
Cömert de bir insandı. Hocayı yemeğe davet ettiler, alıp eve götürdük. Ben tabi Hamidullah’ın yemek düzeni vesaireyi bilen biri değilim o zaman.
Bir çorba içti, “Tamam” dedi.
Biraz ısrar falan edilince diğer yemekten de bir miktar aldı fakat yemedi. Şimdi, Konyalıların da bir âdeti var, çok yemek yaparlar.
O gün kaç çeşit yemek yapıldığını bilmiyorum ama çok yemek vardı. Allah rahmet eylesin, Mehmet ağabeyin hanımı Ayşe teyze çok emek vermiş, komşulardan bazılarını çağırıp birlikte yemekler hazırlamış.
Hoca yemeyince diğer kişiler de pek bir yemedi, çekindiler tabi. Sonra ben o yemek tabaklarını içeri taşıyorum. Ayşe teyze dedi ki “Evladım Raşid, bir daha benim evime böyle yemek yemeyen hoca getirme, yemekler hep kaldı.”
FK: O yemeklere yazık olmuş Hocam..!
RK: Yok, yok şöyle oldu; akşam yemeği idi. “Ayşe teyze, sen üzülme, ben yarın öğlen arkadaşları getireceğim buraya, yemeklerin hepsini biz bitireceğiz. Sen bunları tut evde.” dedim. Hakikaten öbür gün bir grup arkadaş gidip o yemekleri yedik.
O sıralarda Hocaya sormam için ısrar edilen bir soru vardı, mezheplerin birleştirilmesi meselesi. Bunu da bir camide sordum. “Görüyorsun, ben Şafii mezhebi üzere namaz kılıyorum ve ona göre hareket ediyorum. Hayatımın tanzimi de bir mezhep üzerine. Telfik-i mezahibi elbette çok arzu ederim. Ama Sünnî mezheblerin telfikini değil, Sünnilerle Şiiler arasında bir birlikteliği, bir işbirliğini, bu kavganın, gürültünün durmasını çok arzu ederim. Bunun için kim çalışırsa ona da dua ederim.” dedi. Bu da mesela merhumun temennisidir.
İSMET İNÖNÜ İLE GÖRÜŞMELERİMİZ
FK: Allah rahmet etsin.
Hocanın bir konferansına ben de katılmıştım, Erzurum’da.
Daha sonraki yıllarda İlim ve Sanat Dergisi için Yusuf Yazar Ağabeyi makale istemişti ondan, takibini de ben yapıyordum. Kısa, kısa Faransızca mektupları vardır bende, hala saklarım o mektupları.
Hocam yanlış hatırlamıyorsam dernek faaliyetlerinizin başka faaliyetleri de var.
RK: Tabi, faaliyetlerimiz çoktur.
Mesela bunlardan biri de İsmet İnönü ile görüşmemizdir.
Bir grupla beraber, İmam Hatiplerin önünün kesilmesini engellemek maksadıyla İnönü’yle görüşmeye gittik. Konularımızı anlattık ama bu gidişimizde bir netice alamamıştık.
Daha sonra ikinci defa gittiğimizde, bizimle kendisi görüşmedi.
O zaman Genel Sekreter olan Kasım Gülek’e havale etti ve biz de onunla görüştük. Kasım Gülek, tabi davranışları çok medeni olan bir insandı. “Başbakanımız İnönü ile bu konu hakkında kısa bir görüşme yaptık, sizin dediğinizi anlıyorum. Arkadaşlarımız şimdi not aldı, onları düşüneceğiz, düşüneceğiz... Sonra da gereği neyse yapılacaktır” dedi. Bunun gereği nedir, tabi biz kestiremiyoruz.
(Devam Edecek)
Ferman Karaçam / Haber7
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol