Kültür ve Medeniyet Bakanlığı

  • GİRİŞ03.12.2025 09:25
  • GÜNCELLEME03.12.2025 09:25

Bizim ülkemiz ve bizim insanımız hem olağanüstü şanslı hem de aynı ölçüde şanssız.

Şanslı, çünkü:

Hiç şüpheniz olmasın, dünyanın en güzel ülkelerinden birinde yaşıyoruz.

Üç tarafımız denizlerle çevrili, aynı anda hem kışı hem yazı yaşıyoruz.

Endemik bitki bakımından dünyanın önde gelen ülkelerinden biriyiz.

Avrupa ve Asya arasında köprüyüz.

Çok büyük medeniyetler bizim topraklarımızda hayat bulmuş.

Bu bakımdan son derece zengin sanatlar, kültürler, musikiler bu coğrafyada harmanlanmış.

Çok şükür hala genç, dinamik bir nüfusumuz var ve çok şükür hala kuzenlerimiz değil amcamızın, teyzemizin, halamızın, dayımızın kızları, oğulları var ve yine çok şükür ki hala komşumuz aç ise biz tok uyumuyor, çok sayıda mülteci ya da muhacir kardeşimize ev sahipliği yapıyoruz. Yani ensar oluyoruz; paylaşıyoruz, paylaşmanın şevkini, tadını, huzurunu duyumsuyoruz.

Öte yandan da şanslı değiliz, çünkü:

Yukarıda saydığım büyük medeniyetlerin kültür, sanat, şiir, müzik, roman, gezi, hikâye ve diğer edebiyat ürünlerine, yani o zengin şaheserlere “ulaşmaktan”, bu zenginliği çocuklarımıza, gençlerimize öğretmekten yoksunuz.

Bırakalım daha öncekilere ulaşmayı, Selçuklu’nun ve Osmanlı’nın eserlerine bile ulaşamadık.

Mesela Avrupa 1200’lü yıllarda akıl hastalarını, “içine cinler kaçmıştır” diyerek diri diri yakarken, Selçuklular Kayseri Gevher Nesibe’de akıl hastalarını müzikle, su sesi ve kuş sesi ile tedavi ediyordu.

Bu bilgiler bize ulaştı mı, yeteri kadar çocuklarımıza anlatabildik mi?

Hayır.

Dünyanın en büyük bestekârlarından, Osmanlı döneminden, tekbirimizi segâh makamında besteleyen Itrî, yani, Buhûrîzâde Mustafa Itrî, Meragi ve Hammamizade İsmail Dede Efendi’den bize ulaşan nedir?

Yine dünyanın gelmiş geçmiş en büyük şairlerinden Şeyh Galip’ten, Fuzuli’den kendi kelimeleri ile bize doğru dürüst bir şey ulaştı mı?

Hayır.

İşte bizim ve ülkemizin kaybı, şanssızlığı ve hatta bana kalırsa bahtsızlığı budur.

Cumhuriyeti kuran kadro çok büyük bir haksızlıkla ve tamiri mümkün olmayacak bir hata ile o zengin kültür, sanat, şiir, hikâye, mimari, müzik, beste, bilgi ve duygu dünyası ile iletişimimizi kopardı.

Onlardan tamamen uzaklaştık.

1923’ten sonra, özellikle 1932’den itibaren bu kopukluğun yerini doldurmak üzere devlet eliyle, o zamanki iktidarın Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıkları marifetiyle Batı dünyasından yoğun bir şekilde batı klasikleri çevirileri yapıldı.

O sıralar en çok etkilendikleri Fransızlar olduğu için;

Balzac’tan, Voltaire’den, Diderot’dan, Jean Jacques Rousseau’dan hatta Moliere’den, Racine’den, Corneille’den, La Fontaine’den ve daha birçok yazardan eserler çevirdiler.

Ancak geçen bir asra yakın zaman gösterdi ki bu eserler bizim toplumumuzun kafasına, kalbine ve ruhuna hitap etmedi.

Son derece ciddi bir kan uyuşmazlığı oluştu.

Böylece onlardan da esinlenemedik.

Kendi esin kaynaklarımızdan da kopunca adeta sudan çıkmış balığa döndük. Bir farkla ki; balık gibi hemen ölmüyor, çırpınıp duruyoruz.

DİL DEVRİMİ BU MİLLETE EN BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ YAPMIŞTIR

Bugün eğer gençliğimizin bazı yabancı akımlara kaymasını tartışıyorsak, bunun sebebini gençlerimizin duygu dünyasına, o son derece geniş hayal dünyasına cevap verecek zenginlikte duygu ve çeşitlilik sunamamaktan olduğunu anlamalıyız.

Çünkü karakterin oluştuğu yaşlardaki evlatlarımızın ilgisini bilgiden ziyade duygu, somuttan ziyade soyut, geniş hayallerle süslenmiş bilgiler ve tarihi kıssalar çekmektedir.

Ayrıca dil devrimi, geçmişteki kültür dünyamızın asırlarla yoğrulan ve medeniyetimizin zenginliğini içeren bu hazine ile bizim ilgimizi, ilişiğimizi koparmıştır.

O sebepledir ki bizi, tarih ve medeniyetimizin şaheserlerinden ve örnek şahsiyetlerinden koparan dil devrimi, bu ülkede doğan her insanın en büyük ve tamiri imkânsız sorunu, derdi, problemidir.

Her millet atasının, dedesinin mezar taşını okumalı, okuyabilmeli.

Her millet ezelden ebede uzayan köklerini araştıracak, tanıyacak imkanlara, şartlara sahip olmalı, olabilmeli.

Kökleri teşkil eden zincir halkalarından birinin kopması, dede ile torun, geçmiş ile gelecek arasında kopukluk demektir.

Ne yazık ki millet olarak biz, bu acı gerçeği yaşadık, yaşıyoruz.

Buna rağmen yapılacak çok şey var.

Kültür konusunu önemsemeliyiz.

Kültür’ü Turizm’den ayırarak, müstakil bir bakanlık kurmalıyız.

Bu konuyu birkaç defa gündeme getirmiştim.

Önceki Diyanet İşleri Başkanlarımızdan Mehmet Görmez Bey yazılarımızdan birini görmüş ve: “Böyle müstakil bir bakanlık çok isabetli olur Ferman Bey, fakat bu müstakil bakanlığın adı ‘Kültür ve Medeniyet Bakanlığı’ olmalıdır, demişti.

Doğrusu mükemmel bir teklif olduğu için ben de başlık olarak onu uyguladım.

Belki “İlim, Kültür ve Medeniyet Bakanlığı” şeklinde de olabilir fakat her şeyden önce bu bakanlığın yapacağı işler son derece önemli.

Turizm ile Kültür’ü bir arada yürütmek, uzun yıllardan beri Demirelvari “sağcı” iktidarların bugünkü çağa uymayan bir uygulamasıdır.

Ne yazık ki, son yıllarda da Ertuğrul Günay gibi solcu/sosyalist ya da sosyal demokrat bir kişi, yedi yıl bu bakanlıkta kalmıştır.

Diğer sağ partilerin uygulamalarını bir tarafa bırakırsak, AK PARTİ’nin Ertuğrul Günay ve Mehmet Nuri Ersoy dışında iki yıldan fazla bu bakanlıkta kalan bakanı olmadı.

Mesela bakınız; Hüseyin Çelik bir yıl, Erkan Mumcu iki yıl, Atilla Koç iki yıl, Ertuğrul Günay yedi yıl, Ömer Çelik iki yıl, Yalçın Topçu üç ay, Mahir Ünal bir yıl, Nabi Avcı iki yıl, Numan Kurtulmuş bir yıl ve son olarak Mehmet Nuri Ersoy 2018’den bu yana devam ediyor.

Büyük şairlerimizin; inanç, ilim ve kültür adamlarımızın adlarını verdiğimiz binalar yaptık ama gençlerimize, bize ait kültürün ne olduğunu yeteri kadar öğretemedik.

Vakit daha fazla geç olmadan, kültürün ne olup ne olmadığı bir bilim heyeti tarafından ortaya koyulmalı ve bu kültürün hangi vasıtalar aracılığı ile okullara, topluma mal edileceği belirlenmelidir.

Ayrıca, müstakil bir Kültür Bakanlığı bu işe memur edilmelidir.

Aksi halde zaman hızla geçecek ve “Biz nerede yanlış yaptık?” sorusunu kendimize sormaktan kurtulamayacağız.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat