Fatih'in torunları yapmayın bunları!

  • GİRİŞ26.11.2011 10:06
  • GÜNCELLEME26.11.2011 10:06

Paris’te 200 yıllık bir binanın orta katında güzel bir yemek masasında benden yaşça büyük bir dostla oturuyoruz.

Aramızda 40 küsur yaştan daha fazlası var ama öyle incelikli ve sınırları belirli bir sohbet yürütüyoruz ki şu satırları yazarken bile o gecenin tadını ve acısını hala damağımda hissediyorum.

Oturduğumuz yemek masasının sol kanadında bulunan duvardaki tabloda, pencereden baktığımızda meydanda bulunan tarihi masumiyet çeşmesi (1549) resmedilmiş.

Benden 40 küsur yaştan daha fazla büyük olan Jacques tablonun 150 yıl önce resmedildiğini söylüyor.

kullan

Bir resme bakıyorum bir de meydana. Kocaman adamın doğruluğundan şüphe etsem: “hadi canım bu tablo daha dün resmedilmiş gibi” diyeceğim ama biliyorum ki Fransızlar tarihlerini ve evlerini korumakta çok titizler.

kullan

150 yıl öncesinden kalan tablonun içerisinden meydana doğru baktığımda ne masumiyet çeşmesinde ne de çevresindeki binalarda en ufak bir değişim söz konusu. İşte tam o sırada içime bir sızı düşüyor. İstanbul’a döndüğümde hangi İstanbul’la karşılaşacağımın içten içe hesabını yapmaya başlıyorum Fransız dostuma belli etmemeye çalışarak. Ama biliyorum ki Fransız dostum eğer bu tablodan yola çıkıp meydanın ve çevresinin hala 150 yıl önceki gibi korunduğuna dikkat çekiyorsa arkasından Fransız usulü bir övünme de gelecektir.

Jacques beni yanıltmadı ve İstanbul’la girişini yaptı. 25 yıl arayla gördüğü İstanbul’un nasıl bu hızla değiştiğine inanamadığını ve ne olursa olsun İstanbul’a hayran olduğunu söylerken ben yüzümün girdiği rengin mor mu yoksa kırmızıya mı yakın olduğunu düşünmekle meşguldüm. Çünkü alınganlık gösterip, tarihimizi koruyamadığımızı ima ettiğini düşünüp yüzüme moru da yakıştırabilecekken, bu hızlı ve düzensiz hatta çarpık değişimin suçluluk duygusuyla aynı yüze kırmızıyı da yakıştırabilecek ruh haline girmiştim.

Kendi içsel hesaplaşmamı bir kenara bırakarak “Peki yapılarınızı, tarihinizi bu denli nasıl koruyorsunuz?” diye sordum. Jacques sanırım daha fazla beni üzmemek için İstanbul muhabbetini hemen keserek Paris’e dönüş yaptı ve şu anda oturduğumuz evin, pencereden baktığımızda gördüğümüz meydanın kendisine ait olmadığını ve sadece torunları için emanetçilik yaptığını söyleyince anladım ki Fransızlar tarihlerine, yapılarına burunlarını silip attıkları mendil muamelesi yapmıyorlar. Ya da yapılarını otele çevirmek için yakıp yıkmıyorlar. Ya da her buldukları boş alana nerdeyse gökyüzüne değecek olan dev binalar dikmiyorlar.

Jacques’ın sözleri öyle bir dokundu ki o an kendimden değil Fatih Sultan Mehmet’ten utandım. Koskoca padişah İstanbul’u fethederek bu mükemmel şehre emanetçiliğe talip olurken emaneti devralan bizler şuanda İstanbul’un sahibi gibi davranıyoruz ve şehrin görüntüsü üzerinde tasarruf yapmaktan hiç de çekinmiyoruz.

Birileri gökdelen dikerek, boğazı otellerle doldurarak daha çok zengin olacak diye torunlarımızın tarihinden çalınmasına öyle bir göz yumuyoruz ki şu sömürgeci Fransızlar kadar olamadığımıza mı yanalım yoksa Fatih’in torunları olarak iyi bir emanetçi olamadığımıza mı yanalım ona da artık siz karar verin.

Figen Aypek - Haber 7
faypek@hotmail.com

Yorumlar3

  • nizam-ı cedit 12 yıl önce Şikayet Et
    metin hocam. teşekkürler....
    Cevapla
  • İbrahim Dursun 12 yıl önce Şikayet Et
    KÜLTÜR MİRASI... Fatih Sultan Muhammed Hanı anlayan ve onun torunu olmanın şuuruna varan zaten yapmaz yada yapmak istemez bunları..Şuur!Şuur!Şuuur!BİLİNÇ VE İDRAK!..VesSelam
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Metin Yazar 12 yıl önce Şikayet Et
    Fatihin torunları. Fatih'in torunları da tarihi eserlerini gayet iyi koruyorlar.Tarihi camileri ahır,eski medrese ve şifahane binalarını çöplük,hamam ve kümbetleri tuvalet olarak kullanarak fiili koruma altına almadık mı? Tarihi eser duvarlarını siyasi ve cinsel içerikli yazılar için Billboard olarak kullanarak korumadık mı? Çok sevdiğimiz rahmetli Menderes yol yapacağım diye sayısız tarihi eseri(çeşme vs) koruma amacıyla toprak altına gömmedi mi? Başta çeşmeler(mesela Kadiköy belediyesinin yaptığı gibi) olmak üzere eski eserleri üzerindeki tuğraları ve eski yazıları SİLEREK,YOK EDEREK restore etmedik mi Ecdat yadigarlarına daha nasıl koruyalım?
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat