Ardahan'da eksik çok ama...

  • GİRİŞ07.01.2012 08:30
  • GÜNCELLEME07.01.2012 08:30

Son yazdığım yazıda Kars’tan yazacağımı söylemiştim. Ancak yolum ilk olarak Ardahan’a düştü. Sabaha karşı beş sularında izbe bir otelde uyumaya çalışırken tanıştım Ardahan’ın havasıyla. Soğuk demek buradaki havanın şiddetine haksızlık etmek olur ama soğuk ötesini nasıl tarif edeceğim bilemiyorum. 

Aslında Ardahan’ın soğu ile karşılaşmadan önce korkusu ile karşılaştım. İstanbul’dan karayolu ile 24 saat sürdü Türkiye’nin bu en uç şehrine ulaşmak. Virajlı bir dağ tırmanışı esnasında aracımız artık dayanamadı ve bizi yolda bıraktı. Katman katman buz olmuş yolda daha fazla ilerlemek istemedi. Yamaçta bulunan köye gidip gitmemeyi düşünürken dağ eteklerinden gördüğümüz far ışıkları imdadımıza yetişti ve aracımızı tepeye kadar çıkardık. Gecenin bitimine yakın soğuk demeden bizimle inip aracımızı çıkartmamıza yardım eden ise bildiğimiz yurdum insanı. Hani şu varını yoğunu seferber eden türlerden.

Ancak bir de yurdum insanı olmayan kendini bürokrat sananlar varmış buralarda. Hani Ankara’da doğup büyümüş olmasam “Vah Türkiye’nin haline” diyeceğim ama benim gördüğüm bürokratların bu bürokratlara benzemediğini bildiğimden büyük bir hayal kırıklığına düşmedim. Tek yaşadığım duygu “Vah Ardahan’ın haline” oldu. Ama bu yaşadığım hayal kırıklığı da Ardahan Belediye Başkanı Faruk Köksoy ile yaptığım söyleşiyle birlikte silindi. Başkan çalışmalarını anlattıkça yüzüm gülmeye başladı ve ikram ettiği çayı daha bir keyifle içtim. Başkan anlattı ben dinledim, ben sordum Başkan içtenlikle cevap verdi. Hatta başta söylediğim ve Ardahan’da karşılaştığım bürokratları da öyle bir nezaketle akladı ki Ardahan’da politik çıkarlar gütmeyen bir Başkanla karşılaştım.

Başkan Belediye’deki görevine başlamadan önce de Ardahan’a hizmet etmeye gönül vermiş ve 20 milyon ağaç dikmiş. Şimdi ise Ardahan’ın ağaçlandırılmasına devam diyor ve Belediye bünyesinde hali hazırda 15 bin ağaç olduğunu söylüyor. Bu hassasiyeti belki Başkan’ın Orman Mühendisi olmasından da geliyor olabilir ama ben daha çok bir Ardahan sevdalısı olduğu izlenimine “Ben buraya bütün birikimimi aktarmak için geldim” sözünden kapıldım. Başkanın bu sözü ayrıca bana idari yönetimin kimlerin elinde olması gerektiği sorusunu sordurdu. Cevabı bende hazırdı ama Başkan bu konuda ne düşünüyordu? Başkan da benim gibi idari yönetimlerin o yöreden yetişmiş kişiler tarafından idare edilmesi taraftarı. Çünkü bu sayede yöneticiler halkın ve yörenin sorunlarıyla önceden tanışık olacaklar ve sorun tespiti hızlı yapıldığından daha da çabuk sonuç alınacak.

Başkan söyleşimiz sırasında Ardahan’la ilgili çok da önemli bir bilgiyi paylaştı. Meğer Ardahan toprağı organik ürün yetiştirmek için çok verimliymiş. Ardahan aynı zamanda bin 600 çeşit ekolojik bitkinin bulunduğu bir şehirmiş. 20 yıl önce 4 sineması halkın ilgisizliğinden kapanmış ama Başkan’ın 150 koltuklu bir sinema salonu projesi de varmış. Ancak başkan bir nefes alıyor ve şöyle devam ediyor: “Tabi bu konuda halkın ilgisini de canlandıracak faaliyet lazım. Sinemanın tüm şartlarını sağlayacak ortam yok.” İşte burada da Başkan işin sadece yönetimlere düşmediğini söylemeye çalışıyor bir nevi. Elbette bu noktada Ardahan halkına da büyük görevler düşüyor. Sinemaya gitmeliler ki Ardahan’da sinema salonları olsun ve yaşamaya devam etsin.

İşte Doğu’ya yaptığım ilk yolculuğumda berberimde getirdiğim ön yargıları Başkan Köksoy hem gösterdiği misafirperverlik hem de Ardahan için canla başla çalışıyor olmasıyla silip attı. Son tahlilde Ardahan’da eksik çok ama o eksikliklerin giderilmesi için de yeşeren bir bilinç var.

Figen Aypek - Haber 7
faypek@hotmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat