Can Ataklı’nın Vatan’daki dünkü yazısını okudunuz mu?

(Hayır; amacım işi kişiselleştirmek değil.. İsmini özellikle vermemin nedeni, isim vermeden birisinin yazısını alıntılayıp onu eleştirmenin kaçak güreşmek olduğuna inanıyor olmam..)

Şimdi sıkı durun ve arkanıza yaslanarak şu satırları okuyun: (Tabii şayet taburede oturmuyorsanız!)

Özetle diyor ki Ataklı: “Kutlu Doğum Haftası’nın nisan ayına denk getirilmesinin asıl nedeni, Fethullah Gülen’in 1941 yılının 27 Nisanı’nda doğmuş olması ve dolayısıyla aslında Gülen’in doğumunun kutlanması olmasın? Bir diğer önemli konu ise, Kutlu Doğum Haftası’nın aynı zamanda Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı haftasına denk gelmesi… Belli ki kimi eller bu haftanın kutlanmasına da gölge düşürmeye çalışıyor. Dünyanın hiçbir Müslüman ülkesinde Hazreti Muhammed’in doğum günü kutlaması yok…”

Gördünüz değil mi? Şu memleketin “aydınının” dillendirdiği şu kuşku dolu, kuşku ne demek, paranoya dolu cümlelerin içeriğine bir bakar mısınız?

Fethullah Gülen 27 Nisan’da doğmuş da o yüzden Kutlu Doğum Haftası bu günü de kapsayacak şekilde nisan ayına sabitlenmiş..

Yine, 23 Nisan aynı zamanda Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı imiş de o yüzden Kutlu Doğum Haftası bu günü de kapsayacak şekilde nisan ayına sabitlenmiş..

Allah aşkına bu ne paranoyadır? Bir insan elbette inanmama hakkına sahiptir; Kutlu Doğum Haftası’nı birilerinin kutlamak zorunluluğu elbette yoktur..

Yoktur ama herkesin “haddini bilmesi” zorunluluğu vardır.. İnanan insanları, Peygamberimizle Fethullah Gülen’i haşa bir tutuyormuş gibi ağır bir ithama maruz bırakmanın vicdani tarafını boş verdik, akli olan tarafı nedir?

Kutlu Doğum Haftası, doğru, birkaç yıl öncesine kadar her yıl on gün geriye gidecek şekilde yani bazen ağustosta bazen şubatta kutlanıyordu..

Fakat Kutlu Doğum Haftası birkaç yıl önce “takvimin azizliği”nden dolayı Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı haftasına denk gelmişti..

Vaveyla işte o zaman kopmuştu.. Bir takım insanlar çıkıp o zaman bu hicri takvim-miladi takvim arasındaki farkı bilmesine rağmen bunu görmek istememiş ve çıkıp utanmadan “Kutlu Doğum’u bilerek 23 Nisan Bayramı haftasına denk getirdiler” diyebilmişti..

Yani her yıl “onar gün” geriye giderek kutlandığında da bağırıyorlardı; “sabitlendiğinde” de…

Öyle ya, sabitlenmese her yıl onar gün geriye gidileceği için birkaç yıl sonra ya 10 Kasım’a “denk” gelirse ne olacaktı?!

Denk gelse “Bilerek, bu hafta kutlama yapıyorlar” diyorsunuz; sabitlendiğinde ise yine aynı şekilde “Kasten 23Nisan haftasına denk getirdiler” diyorsunuz..

Şimdi soralım: Kutlu Doğum Haftası sabitlenemez mi? Din alimi değilim ama bunun sabitlenebileceğini düşünüyorum..

Gerekçem ise şu: Biz 1926 yılına kadar miladi takvim kullanmıyorduk değil mi? Peki miladi takvim nedir? Jülyen takvimi yerine Papa XIII Gregory tarafından yaptırılan takvim yani Gregoryen takviminin bir diğer adıdır değil mi?

Peki, değişsin demiyorum tabii ki ama miladi takvimin başlangıcını oluşturan “sıfır” yılı Hz. İsa’nın doğum yılı olarak “sabitlenmedi mi?”!

Hz. İsa’nın doğum yılı sabitleniyor da Müslümanların peygamberinin doğum haftası niye sabitlenemesin?

İşi iyice çığırından çıkaran bir diğer “laf” ise “Kutlu Doğum Haftası’nı Fethullah Gülen’in doğum günü olan 27 Nisan’a denk getirdiler” lafıdır ki, iş burada kopmuştur zaten..

Peki madem öyle diyorsunuz öyle olsun.. Ama bu kez birisi çıkıp şöyle derse ne diyeceksiniz?

“İki yıl önceki 27 Nisan e-muhtırası ‘kasten’ Fethullah Gülen’in doğum günü olan 27 Nisan’a denk getirildi”!

Evet saçmalamanın elbette sınırı yoktur.. O kadar ki şimdi birileri içinde “din”, “peygamber” kelimeleri geçtiği için belki de şöyle diyecektir:

“Bu yazar bu yazıyı özellikle cuma gününe denk getirdi..”

Oysa ben genel yayın yönetmenimiz Fikret Ertuğrul’dan ziyadesiyle “laik” bir talepte bulunmuş ve demiştim ki:

“Bazı yazılarımın içinde dini terimler de geçiyor ve bazen bu yazılar cuma gününe denk geliyor.. Dolayısıyla haftada dört yazıyı dört ayrı güne değil de topunu birden salıya sabitleyebilir miyiz?”