Ahmet Hakan’ın Hakan Albayrak çelişkisi
- GİRİŞ05.06.2009 13:23
- GÜNCELLEME05.06.2009 13:23
BİR: Ahmet Hakan dünkü köşesini bu kez ikiye ayırmış; ilk paftada Başbakan Erdoğan’ın “Ak Parti’ye AKP diyenler edep dışı davranıyor” sözünü yorumluyor..
İkinci paftada ise Hakan Albayrak’ın mayın konusundaki muhalif yazısını yorumluyor..
Fakat Hakan’ın bu iki yazısı tam manasıyla birbiriyle çelişki arz eden yazılar olmuş..
Zira ilk bölümde Hakan özetle diyor ki: “Başbakan Erdoğan, AKP diyenleri edepsizlikle suçlamış.. Ne yani bundan böyle AK Parti diyenler edepli; AKP diyenler edepsiz mi oluyor? Böyle şey olur mu?”
Hakan, Hakan Albayrak’tan bahsettiği bölümde ise kısaca şöyle diyor: “Albayrak, mayın konusunda Erdoğan’a postasını koydu.. Böylece camianın uzun süredir unuttuğu ‘şahsiyet’, Albayrak’ın eliyle devreye girmiş oldu..”
Şimdi Ahmet Hakan’a soralım: “Mayın konusunda hükümetin getirdiği tasarıyı benimsemeyenlere ‘şahsiyetli’ diyorsunuz.. Ne yani bundan böyle mayın tasarısının yanlış olduğunu söyleyenler ‘şahsiyetli’; bu tasarıyı benimseyenler ‘şahsiyetsiz’ mi oluyor? Böyle şey olur mu?”!
İKİ: Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu aleyhine açtığı tazminat talebi kabul edilerek Kanadoğlu 5 bin TL ödemeye mahkum edilmiş..
Hakarete dair tazminat davasının konusu şuymuş: Kanadoğlu, Kılıç için “Haşim Kılıç, gerçekte layık olmadığı bir mevkiye getirilen, hukukçu da olmayan bir kişidir” demiş..
Kanadoğlu’nu yıllardır eleştiren biri olarak, Kanadoğlu’nu tazminata mahkum eden bu kararı son derece yanlış buluyorum..
Elbette Kılıç’ın demokrat biri olduğunu ve o mevkiye layık olduğunu düşünüyorum.. Ancak bunu ben böyle düşünüyorum; başkalarının böyle düşünmesi şart mıdır?
Fikir özgürlüğü diye bas bas bağırırken, sadece kendi düşüncemizle paralel düşünmedi diye birilerini tazminata mahkum eden kararı alkışlamanın vicdani bir tarafı var mıdır?
Kaldı ki ben Kanadoğlu’nun başsavcılık mevkiine layık olmadığını, üstelik hukukçu olmasına rağmen hukukun kafasını gözünü yardığını düşünüyorum..
Bu karar emsal olursa demek ki ben de tazminata mahkum olacağım..
Ama tazminata mahkum olacağımı zannetmiyorum; zira hakkımda Kanadoğlu’nun dava açacağını tahmin etmiyorum..
Açamaz zira bana bu sözlerimden dolayı dava açarsa, Kılıç aleyhine temyize gitmekten vazgeçecek demektir.. Yani ya bana dava ya Kılıç aleyhine temyiz..Tercih kendisinindir!
ÜÇ: Şu dalak meselesine bir türlü girememiştim; çünkü tartışmayı midem kaldırmamıştı! Ama pek çok okur, bu konuyu yazmam doğrultusunda ısrar edince şu safrayı içimden bir atayım dedim..
Dalak mevzuunda edindiğim bir bilgi daha oldu; o da şu: Meğer dalak çok da lüzumlu bir organ değilmiş..
O yüzden diyelim ki bir vatandaşımız askerlikten “yırtmak” için “Neyimi aldırsam neyimi aldırsam..” diye düşünmeye başladı..
Bu konuda imdadına pek bir değeri olmayan dalak gelecektir ve onu aldırmaya çalışacaktır..
Fakat bu dalağı aldırmak çok zahmetli bir iş; zira önce trafik kazası yaptırtacaksın.. Sonra trafik polisine rapor tutturacaksın.. Daha sonra asayiş polisine ifade vereceksin.. Hastaneye sevk olunacaksın.. En sonunda hastaneden rapor alacaksın.. Velhasıl bu iş çok zahmetli bir iş.. Bu kadar zahmetli işten dolayı adamın dalağı şişer!
Oysa dalağını aldıran ama adını şu anda hatırlayamadığım vatandaşımız “değeri olmayan dalak” yerine “ciğeri beş para etmediği” için ciğerini aldırmış olsaydı daha “sağlıklı” olmaz mıydı?!
“Efendim o arkadaşımız ‘karnı geniş’ bir arkadaşımızdır; keşke işkembesini aldırsaydı..” demeyiniz..
Zira işkembesini aldıran bir insanın “işkembeden atması”, ne fiziken ne de tıbben mümkündür..
DÖRT: Engin Ardıç, Babıali Şenliklerinin başlaması üzerine dün bir yazı yazmış ve demiş ki: “Babıali mi kaldı ki şenliği olsun.. Sarı basın kartı bile işe yaramıyor.. Or u vesikası bile ondan daha çok kabul görüyor, daha saygın..”
Ardıç’ın bu tespitine katılmıyorum; zira basın “kartı” derken neyi pardon kimi kastetti bilemiyorum.
“Kırmızı kaşkollu, sarı kart sahibi kart zamparayı” kastetmişse eyvallah!Fikri AKYÜZ / Takvim
fikri.akyuz@takvim.com.tr
Yorumlar3