Tahir Elçi ve Kürt aydınlarında kişilik bölünmesi

  • GİRİŞ10.12.2015 10:13
  • GÜNCELLEME10.12.2015 10:13

Bildiğimiz gerçeğin teyidinden başka bir şey değil aslında.

Röportaj bittikten sonra Elçi muhabire “Kayıt cihazı kapalı mı?” diye soruyor. Ve böyle başlıyor sohbet. Kayıt cihazı kapalı değildir. Önemli ve çarpıcı bölümlerini yayınlıyorum.

- Başkan sizce PKK ne yapmaya çalışıyor? Neden hâlâ bu hatalarına devam ediyorlar?

Bence PKK artık kendisini kontrol edemez duruma geldi. Ama asıl önemli mesele PKK'nın Marksist ideolojiden uzaklaşmasından kaynaklı bir durum. Bir yandan HDP ile Türkiyelileşmeye çalışıyor ama bir bakıyorsunuz ki HDP de propagandasını Kürt milliyetçiliği üzerinden yapıyor.

- Bu ortamda Kürt aydınının PKK'yı desteklemesi sizce ne kadar doğru?

Kürt aydını PKK'yı desteklemek zorunda, çünkü adı üzerinde "Kürt"! Açıkça söylemek gerekirse Kürt aydını da bu milliyetçilikten besleniyor. Yani varlığı Kürt halkına bağlı.

- Şimdi Kürt halkına bütün istediklerini verdik diyelim. Tabii bağımsızlık dışında. PKK silah bırakır mı?

Bence bırakmaz. Çünkü varlığı silaha dayalı bir örgüt. Silah gitti PKK bitti. Yani rant bitti. Siz olsanız bırakır mısınız? Bırakmazsınız. Bir de biraz önce söyledim ya Kürt aydını buradan besleniyor diye. Varlığı Kürt'e bağlı diye. PKK burada kayıt dışı ekonomiyi de elinde tutuyor. Silah kaçakçılığından al, sigara kaçakçılığına kadar... Bu büyük bir ekonomik gelir PKK için.

- Kürt halkı bu yanlışları görmüyor mu? Görüyorsa neden hâlâ destekliyor?

Kürt halkı bunları tabii ki görüyor. Çünkü barikatlar yüzünden, silahlar yüzünden çocuğu okula gidemiyor. Kendisi işe gidemiyor. Bunları açık açık görüyor. Eleştirirsen dışlanıyorsun ya da yok ediliyorsun. Bir de bu tarafı var bu işin. Çaresizlik var bir taraftan da. Destekliyor evet çünkü alternatifi yok bu topraklarda PKK'nın.

Aydınlık muhabiri Tahir Elçi’yi yolcu ederken ona Ulusal Kanal’a çıkma teklifinde bulunuyor. Elçi kabul edince de muhabir “Ama bu sohbette bana söylediklerinizi canlı yayında da söylemenizi de isterim” diyor. Elçi gülüyor;  "Her şey her yerde söylenmez. Eğer söylersen her şeyi göze almak zorundasın demektir. Yapacak daha çok işimiz var İlyas Bey.” 

Tahir Elçi'nin gazetede yayınlanan röportajda söylediklerinde ise bu ifadelerden eser yok. PKK'yı eleştirmenin kıyısından bile geçemiyor. Bir dereden bin su getirilerek, kıvranarak dökülen diller. Sebebi o "kayıt dışı" konuşmadaki PKK korkusu.
 
KORKUNUN İKTİDARI
 
Tahir Elçi’ler yalnız değil. PKK bölgedeki tüm Kürtleri korkutuyor ve sindiriyor. Çünkü PKK kontrolsüz bir güç. Yasal, hukuki, demokratik; sorumluluk hissettiği hiçbir bağ yok. Kimse hesap soramıyor. Adı üzerinde; terör örgütü. Kapıya dayanıyor ve öldürüyor. Yoldan geçerken kafasına sıkıyor. Hendek kazıyor, bomba patlatıyor. Canları alıyor ama kimse yakasına yapış(a)mıyor.
Devlet ise en ufak bir hatasında bile kıyameti koparmanın kolay olduğu, protesto edilebilir, hukuki yollardan hesap sorulabilir bir yapı. Demokrasinin sağladığı tüm imkânlar halkın elinde. İşte bu yüzden Kürtler devletten korkmuyor ki doğal olanı da bu, ama PKK’dan ölesiye korkuyor.
HDP’li milletvekillerinin hatırı sayılır bir bölümü bile Tahir Elçi gibi düşünüyor.
O halde, daha ne kadar devam edecek bu?
 
BU KORKUNUN TEDAVİSİ YOK MU?
 
Kürt halkında ve aydınlarında zuhur eden bu kişilik bölünmesinin tedavisi yok mu?
Bence var. Devlete ve hükümete karşı gösterdikleri cesaretin onda biri bile yeterli. Hazır fırsat da var. Hepsinin şikâyetçi oldukları hendekler, tuzaklar, bombalar konusunda PKK’ya “artık çekil” diyebilecek binler, on binler bu esaret zincirini kıracak. Aksi halde PKK’nın terörü karşısında susmak “zımnen onaylamak” manasına gelecek.
 

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat