FETÖ’nün ve PKK’nın son halkla ilişkiler operasyonlarını iyi okumak lazım. Sanatçı, sporcu, hekim, yazar gibi kimlikleri sayesinde terör bağlantısını gölgeleyebilecek tipler bir bir piyasaya sürülüyor.

Sonuncusu FETÖ firarisi Hakan Şükür.

Şükür’ün yeniden piyasaya sürülme hikayesi ilginç. Önce Youtube videoları ile ünlenmiş Oğuzhan Uğur adlı biri, Hakan Şükür’ü yayına davet etti, gelin konuşalım dedi. Hem de durup dururken! Yani ortada FETÖ veya Hakan Şükür’e dair özel bir gündem yokken.

Oğuzhan Uğur’un bu davetinin hemen ardından FETÖ firarisi Şükür, piyasaya çıkıp dik dik konuşmaya başladı. Belli ki uzun süredir beklediği “konuşma fırsatı” ayağına gelmişti. Sonrası ise ardı ardına geldi. Şükür’ü önce bir başka Youtube yayınında gördük sonra da Saadet Partisi'nin kanalı TV5’e “konuk” oldu.

Kampanyanın başlama vuruşunu yapan Oğuzhan Uğur ilginç bir isim. FETÖ’nün Ergenekon kumpas davasında yargılanmış bir subayın oğlu. Babası Hasan Atilla Uğur, hayatını terörle mücadeleye adamış yurtsever bir subay. Türkiye’de belki de FETÖ ile en son ilişkilendirilebilecek kişi. Zaten Oğuzhan Uğur da büyük oranda babasının meşruiyet alanını kullanarak adını duyurdu.

Nitekim Uğur, Hakan Şükür konusunda kamuoyundan büyük tepki alınca çareyi yine babasına sığınmakta buldu. “Babama danıştım, doğru olmayacağını söyledi, vazgeçtim” dedi. Ama cin şişeden çıkmıştı bir kere. Artık herkes FETÖ firarisi Hakan Şükür’ü değil, futbolcu Hakan Şükür’ü konuşuyordu!

Hakan Şükür gibi FETÖ’nün sembol isimlerinden birinin piyasaya çıkışına Uğur’un aracılık etmesi çok “ince” bir taktiğe işaret ediyor olabilir. Herkesin aklında şu soru var: Programına çağırdığı isimlerle olay olan, Türkiye’nin tüm siyasi konuları üzerine ahkam kesen bir kişi, nasıl olur da FETÖ’nün halkla ilişkiler kampanyasına malzeme olur? Bu işin arkasında ne tür bir mekanizma var?

Oğuzhan Uğur, devamını getirmeye cesaret edememişti ama birilerinin onun açtığı yoldan yürümesi çok vakit almadı. İlker Canikligil ve Mustafa Seven adlı iki Youtube yayıncısı FETÖ firarisi Şükür’ü yayına çıkardılar. Yayın boyunca futboldan, gollerden, havadan sudan konuşuldu. Konuşulmayan tek şey Fetullahçı Terör Örgütü ve Hakan Şükür’ün terörle bağlantısıydı. Firari terör zanlısı, çok güzel tasarlanmış bir iletişim stratejisi ile karşımıza çıkarılıyordu. Asıl mesleği reklamcılık olan Canikligil, mesleki hünerini iyi kullanmıştı.

Bir TV programında bu konuyu tartışırken “yakında muhalefetin bazı kanalları FETÖ’cü Şükür’ü çıkarırsa şaşırmayın, onun yolu döşeniyor” demiştim. Maalesef tahminimde yanılmadım. FETÖ’nün PR kampanyasının son halkası Saadet Partisi’nin yayın organı TV5 oldu. Hakan Şükür’ü ekrana çıkaran Mehmet Ali Kalaycı isimli şahıs, Şükür’e övgüler dizdi. Şükür’ün bir terör zanlısı olduğunu görmezden gelerek O’na “mağdur bir akil adam” muamelesi yaptı. Yine sorulmayan tek şey FETÖ’nün terör eylemleriydi, 15 Temmuz’da şehit edilen yüzlerce masum insandı! 2019 yılında CHP’nin en sert yayın organı Sözcü’den TV5’e transfer edilen Kalaycı, belki de özel bir misyonu yerine getiriyordu.

Gırtlağına kadar teröre batmış olan bazı isimlerin TV’lerde arsızca konuşturulması gazetecilik etiği ile bağdaşmıyor. Ama konu gazetecilik etiğinden ibaret değil. FETÖ ve PKK Türkiye’yi ve tüm halkı hedef alan terör örgütleri. Muhalefetin bu örgütlere karşı “hayırhah” tutumu medyada da utanç verici bir yansıma buluyor.

Bu rezilce işlere kalkışan adamlar yaptıklarının bilincinde olmayacak tipler değil. Bilerek, isteyerek ve bir plan dahilinde yapıyorlar. Bu hainliğin detaylarında neler var tam olarak bilmiyoruz ama, o planın hedefinin seçimden önce Türkiye’ye diz çöktürmek olduğunu biliyoruz. Belli ki Türkiye’nin düşmanları, seçim yaklaştıkça her tür kozu oynayacaklar.

AYDINLIK