Türkiye kafaları karıştırmaya devam ediyor
- GİRİŞ29.04.2025 08:24
- GÜNCELLEME29.04.2025 08:24
Trump ile beraber dünyada en hızlı yükselen şey belirsizlik. Batı’nın son 80 yılına merkezî politika yapıcı olarak damga vuran ABD, ekonomide ve siyasette radikal değişimleri denerken dünyanın geri kalanı, onun arkası sıra savrulmamanın yollarını arıyor.
Dünya genelindeki yöneticiler arasında yapılan anketlere göre Trump’ın seçim zaferinden beri ekonomik belirsizlik 3 kat, ticarete dair belirsizlik ise tam 12 kat artmış. Güvenlik konusundaki hissiyat da bunlardan pek farklı değil. Herkes geleceğe dair tahmin yapmakta zorlanıyor; çünkü kimse Trump’ın bir sonraki adımının ne olacağını kestiremiyor.
Bu, dünya siyaseti açısından hayli sıkıntılı bir durum. Geleceğin belirsiz olduğu bir ortamda hiçbir plan yapılamıyor, sağlıklı politikalar kurgulanamıyor. Önünü görmediği için karar vermekte zorlanan dünya devletlerini daha önce görmedikleri türden bir kriz bekliyor.
GÜÇLÜ KAPTANLARIN DÖNEMİ
Belirsizlik, denizdeki bozuk havaya benzetilebilir. Fırtınanın hangi yönden çıkacağının belli olmadığı, fırtına dinse bile yerini sisin aldığı, herkesin kendi derdine düştüğü için kimsenin kimseye faydasının olmadığı tekinsiz bir ortam.
Böylesi bir ortamda toplumlar, devlet teknesini kazasız belasız yönetebilecek kaptanlara ihtiyaç duyarlar. Bugün de aynısı oluyor. Son 10 yıldır yükselişte olan güçlü lider figürünün artık vazgeçilmez bir noktaya geldiği görülüyor. Erdoğan’ın en büyük siyasi şansı da bu.
Ancak Erdoğan’ın çok özel stratejisini ve işini asla şansa bırakmamış olmasını da not etmek lazım. Türkiye, özellikle son 10 yıldır bağımsızlaşma yolunda önemli adımlar atıyor. Büyük bedeller ödemesine rağmen bu istikametten vazgeçmiyor. Sonuçta, ABD’deki büyük değişim ona yakın olanları derinden sarsarken Türkiye gibi araya mesafe koyanlar krizden daha az etkileniyor, dahası krizden kaçanlar için güvenli bir limana dönüşüyor.
TÜRKİYE’YE MECBURUZ
İngiliz The Economist dergisindeki köşe yazısı şu cümleler ile başlıyor: “Amerika geri çekiliyor. Rusya'dan gelen tehdit artıyor. Ukrayna savunmada. Yeni harcama vaatlerine rağmen, silah üretimi rahatlamak için çok düşük kalmaya devam ediyor… Ama korkmayın Avrupalılar. Recep Tayyip Erdoğan arkanızda.”
The Economist, küreselcilerin İngiliz sağına denk düşen kanadını temsil ediyor. Ve doğrusu, Amerikalı solculara göre ayağı daha çok yere basıyor. ABD’de Demokratların yayın organı New York Times, tamamen hezeyanlardan örülü bir başyazı ile tüm dünyayı Erdoğan’a karşı ayaklanmaya çağırırken Tory’ler “Hoşumuza gitmese de gerçeği kabul etmemiz lazım, Erdoğan’a mecburuz” diyor. Mecburiyetin sebebini de açık açık ifade ediyor: Türkiye, savunma teknolojileri anlamında muazzam bir yol aldı ve kendi müstakil pozisyonunu hiç bozmadı. Erdoğan, kıtanın güvenliği için herkesten daha güvenilir bir ortak profili çiziyor.
Aslında İmamoğlu davasına tüm Batı basını aynı noktadan bakıyor. Hiçbiri yolsuzluk ve irtikap davasından söz etmiyor, olay siyasi bir operasyonmuş gibi davranıyor. İngilizlerin diğerlerinden farkı, “esas meselenin yanında bunun bir önemi yok” demeleri.
Hatırlayacaksınız, Bülent Arınç da davayı siyasi olarak gösterip ne yana çeksen o yana gidebilecek bir cümle kurmuştu: “Bir şey değişir, her şey değişir”
İlginç bir şekilde, The Economist’in makalesindeki bir cümle âdeta bu söyleme yanıt gibi duruyor: “Üç aylık MAGA dönemi ciddi fark yarattı. Türkiye değişmedi. Diğer her şey değişti. Aniden, Donald Trump'ın Amerika'sıyla karşılaştırıldığında, Türkiye güvenilir bir müttefik olarak ortaya çıktı”
Diriliş Postası
Yorumlar8