Suç ve ceza

  • GİRİŞ11.05.2025 09:49
  • GÜNCELLEME12.05.2025 09:17

İnsanları infiale sürükleyen iğrenç suç haberlerini sık sık duyar olduk. Gün geçmiyor ki kan donduran bir cinayet, zorbalık veya bir cinsel saldırı suçu basına yansımasın.

“Bir insan nasıl böyle bir alçaklığı yapabilir” tepkisi, kısa sürede isyana dönüşüyor. Bir sorumlu arıyoruz ve ilk aklımıza gelen ceza sistemimiz oluyor. Hepimiz cezaların yeterince caydırıcı olmamasından şikayet ediyoruz.

Ancak, konu gerçekten sadece cezaların caydırıcılığı mı, tartışılır….

Suç ve ceza, tarih boyunca beraber var olan kavramlar. Ama suç hep önden gitmiş, ceza onu takip etmiş. Yani toplum yaşamında önce bir fiil suç olarak tanımlanmış daha sonra o suçun önlenmesi için ceza bulunmuş. Düşünülen formül de gayet basitmiş: ” Suçu işleyene, pişman olacağı bir ceza verirseniz hem suçunu tekrar etmesini önlersiniz, hem de aynı suçu işleme potansiyeli olanları korkutup vazgeçirirsiniz.”

Bu önermenin gücü dayandığı basit mantıktan ileri geliyor. Nitekim, tüm dünyada insanlar, farklı çağlar boyunca bu ideal formüle inanmışlar. Ceza yeterince caydırıcı olursa suç işlenmez diye düşünmüşler, bugün de çoğunlukla böyle düşünüyorlar.

Ancak suç bilimin, psikolojinin ve sosyolojinin bugün vardığı nokta, bu formülü büyük oranda yanlışlıyor.

Hoşunuza gitmeyecek bir şey söylediğimin farkındayım, daha açık söyleyeyim: Cezaların caydırıcılığı belki suçu geçici bir süreliğine önlüyor ama, tek başında suçu yok etmeye yetmiyor.

Suçu önlemek için çok daha karmaşık ve tüm toplumsal yapıyı ilgilendiren süreçlerin çalışması, bireyleri suça iten koşulların değiştirilmesi gerekiyor.

“Suça iten koşullar” denilince genellikle yoksulluk anlaşılıyor. Oysa bunlar çok daha geniş bir kapsama yayılan özellikler. Örneğin, suçun kendisi övünülen, itibar kazanılan bir işe dönüşmüş olabiliyor.

Önümüzdeki örneğe bakalım… Ahmet Minguzzi yavrumuzu katleden kişiler hiç de utanmışa benzemiyorlar. Aksine, Tiktok ve Instagram hesaplarından iğrenç görüntüler eşliğinde aileyi tehdit eden mesajlar yayınlamaya devam ediyorlar. Böylesi insanlar ne ara türedi bilmiyorum, işlediği suç ile övünen, bu şerefsiz eylemi bir paye gibi algılayan çok sayıda hastalıklı insanın var olduğu açıkça görülüyor….  Bu psikolojideki insanlara ne kadar ağır ceza verirsen ver kar etmez. Koşullar işte bunun için önemlidir.

Dolayısı ile cezaları ağırlaştırmadan evvel, suç işleyenin övülmediği, suçun kahramanlık gibi pazarlanmadığı bir toplum düzenine ihtiyacımız var.

“Ceza” takıntımıza gelince… Bu durum, büyük oranda adalet sistemine olan güvenimizin sarsılması ilgili. İşin en başında olması gelenek “caydırıcı ceza” olmayınca diğer konulara da sıra gelmiyor.

TSE’YE DENETLEME YETKİSİ

Yaşam kalitemizin düşmesindeki en önemli etkenlerden biri standartlarımızın ya hiç olmaması veya doğru düzgün uygulanmaması. Oysa Türk Standartları Enstitüsü, hemen her konuda Türkiye’ye uygun standartlar geliştirmiş durumda hala da geliştiriyor.

Fakat ne evlerimizde bu standartlara uyulduğunu görüyoruz, ne otellerde, ne yollarda , ne lokantalarda, ne de marketlerde… Daha kötüsü, adeta standart düşmanı bir milletiz, ne yapıp edip kenarından dolaşmayı beceriyoruz.

Türkiye’de standartları TSE belirliyor ama uygulama ve denetleme işleri genellikle belediyelerde veya bakanlıklarda. Şayet TSE’ye  bu kurumları doğrudan denetleme yetkisi verilirse çok şey düzelir.

TUVALETE BİLE OTOMOBİL İLE!

Adam, İstanbul’da lüks bir lokantanın kapısında otomobilini valeye teslim ediyor. Vale, geri geri giderken kontrolü kaybedip adamcağızın güzelim otomobilini bir yerlere çarpıyor. Gerçekten üzücü olay.

Ama işin bir de diğer bir boyutu var: Elimizden gelese tuvalete bile otomobil ile gidip kapısında valeye teslim edeceğiz. Bu denli vale merakı, bu denli özel hizmet merakı, kimselerde yok.

Gaffar Yakınca / Haber7

Yorumlar30

  • Mustafa Gönül 1 ay önce Şikayet Et
    ++ O yüzden suçu övene ve bunu bir takdir iltifat haline getirene suçu isleyenden de daha fazla ceza vereceksiniz ki ve bu kişileri kafasına çuval ters Kelepce ile tutuklayıp bütün ne kadar kötü bir davranış olduğunu TV gazete ve sanal medya o kadar çok tekrar edeceksiniz ki kimse cesaret edemesin
    Cevapla
  • Mustafa Gönül 1 ay önce Şikayet Et
    Bizim ticarette calıştığımız insanların tamamı belli bir ahlak ile yetiştirilir. Mesela çalınti mal alinmaz satilmaz. Çalınan malın sahibi biliniyor ise o mal saklanır, çalan belli ise mal sahibine suçlu polise teslim edilir ve mal iade edilir. Biri oto teyp yada bakır kablo çaldı ise bunu kimseye satamaz ise çalmaz. Satıp ondan bir kazanç elde edemiyor ise niye uğraşsın.
    Cevapla
  • Mehmet 1 ay önce Şikayet Et
    Her zaman ve her dönemde mutlaka suç da vardır suçlu da . Onemli olan suç oranını asgariye indirmek. Türkiye'de şu anda bunun tersi yaşanıyor. İlk yapılacak korkutucu. Ve caydırıcı bir ceza . Sonrası gelir
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Abdulbaki Yesil 1 ay önce Şikayet Et
    Gaffar abi cok güzel konular toplumsal yaralar eşyaya teslim olmus bir nesil, eve misafir gelmez 12 kisilik yemek odasi takimi dizer, koltuklar yatak odalari evde harelet edemez hale gelmis insanlar, disarda arabasi çizildi olesiye kavgalar yol vermedi silahla,cekip vurmalar en agır kufurler bu güzel millet ne hale geririldi. 1836 ve sonrasi kaybedilen değerleranzumesi birdaha cok zor.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Tahir şahin 1 ay önce Şikayet Et
    Gaffar bey kardeşim, Şu Denetimli yassyı iptal etsin ler, ikincisi Zinsyı suç saysınlar, üçüncüsü Mesken masumiyeti suniyetini geri getirsinler. Adam komada Suçlu dışarıda, koca evde yokken kadın eve erkek alıyor zina yok, mesken mahsumiyeti yok, Ahlaksız erkek, ahlaksız kadın dışarıda, kocadan boşanmadan, karısından boşanmadan kadından kadına, erkekten erkege degişerek zinaya Devam edi
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat