Trump 2018’e Almanlara “ülkenizin sanayisi batacak, sonunda enerji açısından Rusya’ya bağımlı hale geleceksiniz” dediğinde BM genel kurulundaki Alman delegasyonu küçümseyen tavırlarla gülüyordu.

Dünkü konuşmasında Trump benzer şeyleri hatırlattığında ise gülemediler. Çünkü ABD Başkanı haklı çıkmıştı.

Trump, küresel elitin küçümsediği kaba saba bir tip. Ona biraz “cahil tüccar” muamelesi yapıyorlar ama, sonunda haklı çıkan o oluyor.

Çünkü seçkinler takımı, üzerine oturdukları kapitalizm koltuğunun gerçek evsafı konusunda yeterince bilgi sahibi değil. İki yüz yıldır dünyanın kanını emerek kurulan iktidarların günahlarını gizlemek için öyle bir çaba sarf etmişler ki sonunda kendileri de işledikleri suçları göremez olmuşlar.

Gelişmiş Batı, kapitalizm kaidesi üzerinde yükseliyor. Ve küresel kapitalizmin çok basit iki ayağı var: Biri kan emmeye yarayan faiz ve adaletsiz ticaret düzeni, diğeri o düzenin varlığını garanti eden savaş makinesi.

Trump bu temeli iyi bildiği için detaylarla uğraşmadan doğrudan sonuçları söyleyebiliyor. Batılı kardeşlerini bu gerçekle yüzleşmeye çağırıyor. “Demokratlık, insan hakkı savunuculuğu, çevrecilik falan oynamayı bırakın, kendinize karşı dürüst olun” diyor.

TÜRKİYE İLE ABD ANLAŞIR MI?

Türkiye ile ABD’nin uyum içinde hareket ettiğini düşünmek için fazlaca iyi niyetli olmak lazım. Trump ile Erdoğan arasındaki ahbaplık malumumuz. Ancak iki liderin temsil ettiği ülkelerin çıkarları pek çok noktada çatışıyor.

En önemli ihtilaf noktaları, Suriye’deki terör devletçiği ve Israil’in Filistin’de yürüttüğü soykırım. Erdoğan, ajandasının en üst sıralarında bu tip meselelerin olduğu sinyalini veriyor. Trump ise F16, F35 vs. diyor.

Uçak ve silah meseleleri de önemlidir kuşkusuz ama, Türkiye o gerilimi geride bırakalı çok oldu. Kötü komşu ev sahibi yapar misali, ABD’nin bize attığı kazık sayesinde savunma sanayimiz ivme kazandı. Birkaç yıla kalmaz kendi savaş uçaklarımızı gökyüzünde göreceğiz. Dolayısı ile artık bugünün siyasi meseleleri o alışverişlerden daha önemli.

Erdoğan, başka dünya liderlerine benzemeyen bir profil. Hem hızlı hamleler yapabiliyor hem de çok dengeli. ABD’ye varır varmaz verdiği ilk röportajda Trump’ın Ukrayna ve Gazze konusundaki başarısızlığından söz etti. Hem de Trump destekçisi TV kanalı Fox News’ta!

Erdoğan’ın Türkevi’nin girişinde sorulan TRÇ sorusuna verdiği “hayırlısı olsun” yanıtı da manidardı. MHP lideri Bahçeli, New York seyahati öncesi ittifak ortağının eline çok sağlam bir koz vermişti. Cumhurbaşkanının Trump’a “dünya ABD’den ibaret değil, Türkiye’de Rusya ve Çin ile ittifak kurulması için ciddi bir kamuoyu var” demesinin önü açıldı.

Bu yazı kaleme alındığı sıralarda ABD ile Müslüman ülkeler arasındaki Gazze zirvesi henüz bitmişti. Erdoğan, çıkışta bir soru üzerine “ben memnunum, sonu hayır olsun” demekle yetindi.

Dolayısı ile Trump - Erdoğan görüşmesi öncesinde pek çok konu hala belirsiz. Sadece bizim değil, dünyanın da gözü bu zirvede olacak. Çünkü Türkiye bu sefer sadece kendi meseleleri için değil, Filistinli mazlumların davası için de mücadele ediyor.

MESELE HALK DEĞİL ANLAMADIN MI?

Arjantin Devlet Başkanı siyonist Javier Milei’nin havası çabuk söndü. Ultra liberal vaatler ile iktidara gelen Milei, bizdeki Batıcı takımda da büyük heyecana yol açmıştı. Rolex’li profesör diye bilinen cahil, “Arjantin tarih yazıyor” diye buradan oraya yalakalık yapmıştı.

Milei kamu harcamalarını kısacak, devleti sıfırlayacak ve özel sermayenin muhteşem yeteneği ile o eski kapitalist düş gerçek olacaktı!

Lakin kutudan düş yerine kabus çıktı. Arjantin ekonomisi iflasın eşiğine geldi. Özellikle toplumun yoksul kesimleri ve işçiler Milei’ye karşı çok öfkeli. Daha fenası, piyasalar çöktü, ticaret ve üretim durma noktasına geldi.

Yahudilerin ağlama duvarında gerçekten de zırıl zırıl ağlayan Milei, bu sefer ABD yönetimine ağlıyor. “Bana para verin” diyor. Oysa geldiği günden beri Arjantin’in borçları kat be kat arttı. Ülkenin IMF’ye 42 milyar dolar borcu var. Bu rakam, savaştaki Ukrayna’yı bile dörde katlıyor. ABD’nin verdiği 12 milyar dolar da buhar olmuş!

Ancak cimriliği ile bilinen Trump, buna rağmen kesenin ağzını açmaya razı oldu. “Milei’nin sonuna kadar arkasındayız” dedi. Çünkü Arjantin meclis seçimleri yaklaşıyor ve ABD bu kadar sadık bir adamını kaybetmek istemiyor.

ABD bugüne kadar sayısız ülkeye yaptırım uyguladı. En yaygın gerekçelerden biri ekonomik tercihlerdi: Yöneticiler ekonomiyi kötü yönetiyor ve halkı mutsuz ediyorlardı. Şimdi Milei tam olarak bunu yapıyor, ekonomiyi çok kötü yönetiyor ve halkı çok mutsuz. Ama ABD, ona ambargo uygulamak yerine destek olmayı tercih ediyor. Demek ki mesele halkın mutluluğu, demokrasi falan değil….

Gaffar Yakınca / Haber7