Sorun çok basit, dört harfli bir kelime

  • GİRİŞ01.10.2025 09:19
  • GÜNCELLEME02.10.2025 10:41

Bakan Murat Kurum, TOKİ’nin İlk Evim projesi kapsamında yapılacak 500 bin konut için hazırlıkların tamamlandığını duyurdu. Bu, Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi. Açıklamalardan bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sahiplenildiği anlaşılıyor. 

Türkiye’de konut projeleri her zaman halktan büyük ilgi gördü. Çünkü ev bizim için murattır. Pek çok ailenin hayattaki en önemli amacı bir ev sahibi olmaktır.
TOKİ bugüne dek 1 milyon 780 bin sosyal konut inşa etmiş. 280 bin sosyal konutun inşaatı da devam ediyor.

Bunlar gerçekten muazzam rakamlar. Ancak yeterli değil.

Türkiye’de konut sahipliği oranı hala %55-60 arasında seyrediyor. Avrupa ortalaması %75 dolayında. Büyük ülkelerden sadece Almanya Türkiye’nin gerisinde kalıyor. Romanya, Rusya, Macaristan gibi eski sosyalist ülkelerde bu oran %90’ı geçiyor. Barınmanın uzun yıllar boyunca sorun olduğu Çin’de ise ev sahipliği oranı %97’yi bulmuş durumda.

Konut konusunun bizde hala bir sorun olması biraz tuhaf değil mi?

Dünyanın en gelişkin inşaat sektörlerinden birine sahibiz, her yıl milyonlarca konut üretebilecek kapasitemiz var. TOKİ gibi benzeri az bulunacak bir üretim mekanizması 7/24 çalışıyor ve bunca kaynağa, bunca çalışmaya rağmen konut sorununu hala kalıcı biçimde çözemiyoruz. 

Nüfus artışı veya kentleşme bunu asıl sebebi olamaz Çünkü başka ülkelerde de nüfus artıyor, kentleşme olgusu var. Misal, Çin 30 yıl önce konut sorununu önüne aldığına ev sahipliği oranı %20 idi. 30 yılda %97’ye çıktılar. Biz neden yirmi yılda sadece 5-10 puan artırabildik?

Öyle ya, Türkiye’nin arazisi var, işgücü var, talebi var, organizasyonu var… Ne eksik de bu işi yapamıyoruz?

Doğrusu eksik olan değil, fazla olan bir şey var. O da “faiz.”

Evet kendi öz kaynaklarımızı harekete geçirmek için bile sermayeye ihtiyacımız var. Sermayenin bedelini ise faiz olarak ödüyoruz. 

Bugün üretilen konutların maliyetinde faizin oranı %50’yi geçiyor. Kredili satış fiyatlarındaki faiz payı ise astronomik. 5-10 yıl vadeli bir kredi ile konut almaya kalktığınızda ödediğiniz toplam paranın %75-80’i faize gidiyor.

Böylesi bir faiz yükü ile sadece konut konusunu değil, hiçbir sorunu kalıcı olarak çözemezsiniz. Tefecinin ortak olduğu hangi iş selamete çıkabilir ki?

Yusuf Dinç Hoca’nın kulakları çınlasın, tam da bu sebepten ötürü devletin esasen konutun üretiminden ziyade, finansmanına odaklanması gerekiyor. Yani, faizsiz finansman modelleri bulabilirsek şeytanın kuyruğunu koparabiliriz.

Son dönemde devlet tarafında bu yönde bir yaklaşımın giderek güçlendiği görülüyor. 
Detaylar henüz açıklanmadı ama 500 bin sosyal konut projesinin devletin ucuz finansman desteği ile sunulacağı anlaşılıyor.

Aynı şekilde kısa süre önce devreye alınan iki faizsiz model de umut veriyor: Bunlardan biri Emlak Konut Damla Kent hisseleri, diğeri ise Emlak Katılım Tasarruf Finansman şirketi.

Damla Kent, hisse senedi biriktirerek ev sahibi olma fırsatı veriyor. Arzdan sonra fiyatı biraz düştü ama buna hisse senedi gibi değil, konut payı gibi bakmak lazım. Düştükçe daha çok alabilirsiniz, ortalama maliyetiniz azalır. Ayrıca hedef, piyasada al sat yapmak değil biriktirmek olmalı.

Emlak Katılım Tasarruf Finansman şirketi ise çok daha önemli bir adım. Böylece, zaten var olan tasarruf finansman sektörüne devlet girmiş oluyor. Devletin girişinin sektörün itibarını artırdığı kesin. Artık daha fazla sayıda insan bu sistemle tanışmak istiyor.

Tasarruf finansman şirketleri uzun yıllardır varlar, çok sayıda insanı faiz ödemeden ev ve otomobil sahibi yaptılar.  Ama bir mevzuata kavuşmaları bile pek zor oldu. Faiz lobisi, bu şirketleri “merdiven altı güvenilmez kurumlar” gibi göstermek için elinden geleni yaptı. Şimdi artık -katılım bankaları gibi- devletin de yatırım yaptığı meşru, güvenilir bir alanı temsil ediyorlar. 

Konumuza dönecek olursak… 

Özetle Türkiye, konut sorununu çözmek istiyor. Bunun biricik yolu da faiz belasından kurtulmaktan geçiyor.

***

TÜİK, işsizlik rakamlarını açıkladı. Ağustos ayında işsizlik oranımız 0,8 puan artarak %8,5 olmuş. Alarm verecek bir nokta değil belki ama, pek düşük de sayılmaz. Sonuçta işsizlerimizin sayısı 168 bin kişi artarak 3 milyonu geçmiş.

Bunun da temel sebebi faiz düzenidir. İki yıldır devam den yüksek faiz politikası özellikle KOBİ’lerin nefesini kesme noktasına geldi. Enflasyondaki iyileşmeye rağmen, kimi anlı şanlı iktisatçılar hala “faizler indirilmesin” diye sabah akşam propaganda yapıyor. Her şeye muhalifler ama, nedense bir faize muhalif değiller!

Faizin yüksek olduğu yerde kazanç olmaz, kar olmaz ve nihayet yatırım olmaz. Yatırım olmayınca da istihdam olmaz.

Bizim 17 yaşımızda çözdüğümüz gerçeği koca koca “uzmanların” görmemesi mümkün değil, belli ki başka şeylerin hesabını yapıyorlar. 

***

17 yaşım demişken…

17 yaşımın büyük ustalarından biri daha göçüp gitti…

Yavuz Bülent Bakiler ile tam o yaşta, İTÜ'de birinci sınıf öğrencisi iken tanışmıştım. O zamanlar her şeye merakımız vardı ama, en çok şiire meraklıydık. Öylesi bir zamanda, dupduru diline hayran olduğumuz bir büyük ustaydı.

İlk kaldığım yurttan Edirnekapı Öğrenci Yurduna sürgün gönderilmiştim. Arkadaşlarımızla sık sık Çemberlitaş veya Sultanahmet'te buluşurduk. Çoğunluk İstanbul Siyasal ve İstanbul Fen Edebiyat'tan arkadaşlar, Mimar Sinan'dan bir kişi var, bir de Teknik Üniversite'den ben.

Yazın Derviş, kışın Sultan Sofrası, sabaha kadar açık mekanlardı. Biz de geç vakitlere kadar çay kahve eşliğinde siyaset, felsefe, edebiyat tartışırdık. Sabaha doğru dağıldığımızda toplu taşıma kalmadığından, yurda dönmek için Laleli Aksaray istikametinde yürürdüm. Yavuz Bülent Bakiler’in Laleli - Aksaray şiirini işte o yürüyüşler sırasında ezberledim. 

Bir gün, Türk Edebiyatı Dergisinde olmalı, kendisini görme imkanım olmuştu. Bunun gibi ezberden bildiğim bir iki şiirini kendisine okumak istedim ama heyecandan unuttum. Aklıma tek kelime gelmiyordu, hayli babacan bir eda ile gülümseyerek kitabını açıp elime tutuşturdu, “hadi buradan oku, ben de ezberden okuyamam” dedi. Tabii ki kendi şiirlerini ezberden okuyabiliyordu, ama gencecik bir delikanlının kalbini onarmanın en incelikli yollarından birini tercih etmişti.

Çok arkadaşımız aşklarını, umutlarını, kırgınlıklarını onun imgeleri ile yaşadı, onun dizeleri ile anlattı. Gençtik işte, heyecandan alev alev yanan ruhumuza dokundu, o ateşe bir damla su oldu.

Mekanın Cennet olsun Yavuz Bülent Bakiler…. 

Gaffar Yakınca / Haber7

Yorumlar16

  • enver 4 hafta önce Şikayet Et
    ülke ekonomisi, enflasyon. bu istikrar sağlanmadıkça birbirimizi suçlayıp duracağız.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • FAZLA 4 hafta önce Şikayet Et
    Fazla yatiran birazdaha hizli, az yatiran biraz daha zamana yayilmis bir odeme sekli belirlenerek finans kokayligi saglanir, devlette imkanlariyla olabildigi kadar destek olur, yeterki, uyaniklar sisteme sizmasin. Torpil islemesin, madrabazla yakinlarina yontmasin
    Cevapla Toplam 8 beğeni
  • Formul 4 hafta önce Şikayet Et
    Toki once halka acik bir sekilde mesela 10 bintl alarak Konut ihtiyacina talebi belirlesin ,10 milyondan asagi konut talebi gelmeyecektir, 1 milyon,2-3 milyon verenlerden baslayip aylik 15 bin kira gibi odeyeceklere kadar yelpaze sunsun, faizssiz finan sistemini toki olustursun, neden en riskli ozellere birakiyor? Toki kendisi faizssiz finans okusturamaz mi,olusturanlardan kopye cekebili
    Cevapla Toplam 7 beğeni
  • Hulki Toprak 4 hafta önce Şikayet Et
    Faiz mi enflasyondan Enflasyon mu faizden
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Ali 4 hafta önce Şikayet Et
    Gaffar bey, konut olayına bir çözümde Hollanda benzeri bir kanun getireceksin 2 veya daha fazla konutu olanların vergi yükünü artıracaksın yatırım aracı olmaktan çıkaracaksın, onlarca yüzlerce dairesi olan çok kişi var.
    Cevapla Toplam 16 beğeni
  • Tam anlamadım 4 hafta önce Şikayet Et
    Adamın parası var yaptırmış, sana bunun neresi dokunuyor?
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat