“Medeniyetinizi” sevsinler
- GİRİŞ05.10.2025 09:25
- GÜNCELLEME05.10.2025 09:25
Sadece spor dünyasının değil tüm dünyanın gözü kulağı uzun süredir Uluslararası Futbol Federasyonu FIFA’da idi. İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırıma tepkiler ayyuka çıkınca FIFA, bazı üye ülkelerin İsrail’e yaptırım talebini değerlendireceğini açıklamıştı.
FIFA’dan beklenen, İsrail’i uluslararası futbol müsabakalarından men etmesi idi. Tıpkı 2022 yılında Rusya’ya yaptıkları gibi….
İsrail’in durumunu Rusya ile mukayese edenler, yaptırım kararına kesin gözü ile bakıyordu. Rusya’ya yönelik men cezası, Ukrayna işgalinden sonra gelmişti. FIFA, “işgalci bir devletin bayrağının maçlarda görünmesine müsaade etmeyeceğiz” demişti. Doğrusu, Ruslara kendilerini savunma şansı da verilmemiş, kurumun tavrının “ilkesel” olduğunun altı çizilmişti.
Günahı işgalcilik ile sınırlı kalmayan, iki yıldır yüzbinlerce sivili öldüren, uluslararası hukuku sayısız kez ihlal eden ve açıkça soykırım yapan İsrail’in en azından Rusya kadar bir ceza görmesi gerekirdi.
Ancak FIFA’dan beklenen tepki gelmedi. Aksine, FIFA Başkanı Gianni Infantino, İsrail’e güvence veren bir açıklama yaptı. “İsrail’e yaptırım uygulamamız söz konusu olamaz. Jeopolitik sorunları biz çözemeyiz” dedi.
Infantino’nun yaklaşımı, Batı egemenliği altındaki uluslararası kurumların ikiyüzlülüğünü bir kez daha göstermiş oldu. Evet Batı, sadece siyasette değil, iş hayatında, akademide, sanatta ve sporda da çifte standartlıydı. İyilik ve güzellik adına sözünü ettiği ne varsa ‘sadece kendisi için’ geçerliydi.
Bir de FIFA’nın yaklaşımını futbolun ruhuna aykırı bulanlar oldu. Doğrusu, sözü edilen ruhun, milyarlarca lira paranın döndüğü bir sektöre ait olduğunu unutmamak gerek. Yani futbolun bir ruhu varsa eğer, zaten tam olarak böylesi bir ruh olmalı: Güçlülerden yana ve rüzgara göre şekil alabilen….
“MEDENİYET” İLE TANIŞMA
Almanya’da Sumud Filosu için yapılan eylemlere çok sert polis müdahalesi oldu. Alman polisi, başka Filistin eylemlerinde olduğu gibi bunda da kimseye göz açtırmadı, insanların üzerine düşmana saldırır gibi saldırdı. Kameralara yansıyan korkunç görüntülerden biri, polislerin ufak tefek bir kadını işkence ederek götürme anları idi.
Dehşet verici görüntülerin üzerine, Almanya’da yaşayan Ortadoğu asıllı bir akademisyen, “Hayatım boyunca Batı'nın insan hakları, kadın hakları ve özgürlük değerleri bana öğretildi. 30 yılımı bu dava için adadım, ta ki son 2 yıl her şeyi yerle bir edene kadar.” mesajını paylaştı.
Üzerine düşünmeye değecek bir olay….
Tüm Doğu, Avrupa’nın “medeniyetine” iman etmiş insanlardan geçilmiyor. Doğu’nun geri kalmışlığı Batı’nın propagandası ile birleşince, az çok mürekkep yalamış insanlar için Batı, bir ilerleme ufku haline geliyor. Doğrusu, günlük yaşamdaki olgular da bu vaziyeti destekliyor. Bizden daha zengin olan Batı ülkeleri, insanlara daha konforlu bir günlük yaşam sunuyor.
Ancak asıl ‘medeniyet sınavı’ her şey sütlimanken değil, tarihin kritik momentlerinde, gerilim anlarında ortaya çıkıyor. Sokaklarında yerlere tükürülmeyen, insan hakları şampiyonu Almanya, Gazze soykırımına karşı durmak şöyle dursun, bir de üstüne soykırımcıya koşulsuz destek veriyor. Buna itiraz etmeye kalkan yurttaşlarına da “insan hakları ve düşünce özgürlüğü” derken aslında neyi kast ettiğini uygulamalı olarak gösteriyor.
Son kamuoyu yoklamalarına göre Almanların çoğunluğu İsrail’in soykırım yaptığını ve Almanya’nın İsrail’i desteklemesinin yanlış olduğunu düşünüyor. Alman Başbakanı Merz ise kendi halkına rağmen İsrail’i desteklemeye devam ediyor. Çünkü “medeniyet” dedikleri o şey, bunu gerektiriyor!
“MEDENİYETİN” HASSASİYETLERİ!
Ukrayna savaşının ilk gününde itibaren Avrupa şehirlerinde her köşe başı Ukrayna bayrakları ile donatılmıştı. ‘Medeniyet’, kendisini tehdit eden ‘barbarlara’ karşı tek yürek olmuştu!
Ama iş gelip Gazze’ye dayanınca, İsrail ne yaparsa yapsın medeniyetin gözünde “barbar” olamadı. Filistinliler de bir türlü eşit insan muamelesi göremedi.
Ukrayna bayrağı Avrupa genelinde hala çok özel bir sembol, barbarlara karşı medeniyetin mücadelesini simgelediği düşünülüyor… Filistin bayrağı ise yasak.
Ancak zannetmeyin ki Batılılar sadece Ukrayna ve İsrail’e sahip çıkıyor, bizden bir şeyleri desteklemiyor…
Berlin Belediyesinin önüne kocaman bir maket konulmuş. Silivri Cezaevindeki bir hücrenin bire bir maketi. Böylece Berlinliler, Silivri’de “haksız yere tutulan demokrasi kahramanlarının” çilesine şahit olabilecekmiş!
Kim bu kahramanlar derseniz, malumunuz şu meşhur belediye yolsuzluk davasının sanıkları.
Yani ‘bebekler ölmesin’ diye ses çıkaran kendi vatandaşını bile döve döve tulum eden medeniyet, “hassas” olduğu konulara bir yenisini daha ekliyor: Ukrayna, İsrail … ve derken CHP…
Doğrusu “yakışmamış” demeye dilim varmıyor.
ALMAN BİRLEŞMESİNİN BİR BAŞKA YÜZÜ
İki Almanya’nın birleşmesinin üzerinden 35 yıl geçti. Alman siyasi eliti, bu işi “büyük birleşme” olarak nitelese de doğrusu egemen bir devletin başka bir devlet tarafından hukuksuz biçimde ilhak edilmesiydi.
Alman Demokratik Cumhuriyeti, bir tür diktatörlük tarafından yönetildiği için o zamanlar bu konu pek gündeme gelmedi. Gündeme getirmeye kalkanların da sesi kısıldı. Birleşme, Alman sosyalist modelinin yenilgisi anlamına geliyordu. Ekonomik ve siyasi sistem başarısız olmuştu.
Ancak bu işin ilginç bir sonucu daha oldu: Dünyada Filistin davasını en sıkı şekilde destekleyen ülke tarihe karıştı. Doğu Almanya, Batı’nın aksine Filistinli örgütleri terörist olarak görmüyor, onlara maddi ve siyasi olarak büyük destek veriyordu. Filistinli gerillalar, Doğu Almanya üzerinden hem istihbarat hem silah tedarik ediyordu.
Birleşmeden sonra ortaya çıkan “Birleşik Almanya’nın” Batı Almanya’nın büyümüş halinden başka bir şey olmadığını anlamanın bir yolu da budur. Çünkü bu yeni Almanya için İsrail bir tabudur; Filistinliler ise sadece terörist olarak nitelenir.
ASLA UNUTULMAMASI GEREKEN
ABD’nin girişimi ile Hamas ve İsrail arasında yeni bir barış anlaşması konuşuluyor.
Taraflar arasında esir takası ve ateşkes üzerinden teklifler gidip gelirken hep akılda tutulması gereken önemli bir nokta var. Bizzat İsrailli üst düzey yetkililerin ağzından İsrail basınında defalarca yazılan gerçek şu:
Hamas, 7 Ekim'den hemen sonra iki kez (9 ve 10 Ekim'de) tüm esirleri serbest bırakmayı teklif etmişti.
Tek şartlar, İsrail'in Gazze'ye girmemesiydi.
İsrail bunu reddetti, çünkü en başından itibaren konu rehineler değil, soykırımdı.
Yorumlar15