Son günlerde internette en çok izlenen videolardan biri Monako’da takılan Ukraynalılara ait

Monako malumunuz, Avrupalı ultra-zenginlerin gözde mekanı. Kumar, eğlence ve lüksün merkezi sayılan bu küçük prensliğin sakinleri arasında birkaç yıldır çok sayıda Ukraynalı göze çarpıyor. Videodakiler de bu insanlar…

Üzerlerinde milyonluk mücevherler ve elbiselerle sokakta caka satan Ukraynalı hanımlar, Ukrayna plakalı lüks otomobilleri ile onlara eşlik eden adamlar. Limanda yine Ukraynalılara ait paha biçilmez tekneler…

 Bir gecede birkaç yüz bin Avro harcanması doğal karşılanan bu şatafatlı batakhanede adeta bir Ukraynalı enflasyonu var! Monakolular, son dönemde etrafı kaplayan gürültücü misafirlerden şikayetçiler. Hiçbir kurala uymayan otomobiller, mafya kılıklı kaba saba adamlar ve en kötüsü büyüyen “fuhuş sektörü”…

Bizi ilgilendiren ise tabii ki zengin Monakoluların dertleri değil. Dünyanın her yerinden haramzadeler aksın diye sözüm ona bir ülke inşa etmişler, misafirlerin verdiği rahatsızlığı da onlardan söğüşledikleri milyarlara saysınlar.

Bizim için önemli olan bu zenginlerin arkalarında bıraktıkları ülke….

“Her ülkenin haramzadesi, üç kağıtçısı, hırsızı var, Ukrayna’nın da olması doğaldır” diyemiyoruz. Çünkü Ukrayna 3,5 yıldır savaş halinde olan ve topraklarının %30’u işgal edilmiş bir ülke. Rusya ile savaşta yüzbinlerce vatandaşını kaybetti; bunların önemli bölümü gençler.  10 milyona yakın Ukraynalı muhacir durumda çok zor koşullarda yaşıyor. Ülke, savaş yüzünden Avrupa’nın en yoksul ülkesi konumuna geldi, insanlar günlük ihtiyaçlarını karşılarken bile büyük zorluklar çekiyor. Dünyanın tahıl ambarı olarak bilinen, madenler açısından Avrupa’nın en zengini olan Ukrayna şimdi varlık yokluk mücadelesi veriyor.

İşte Monako’da fink atan Ukraynalılar böyle bir ülkeden vurgun yapmış tipler. Bilinen tabir ile diyelim, “savaş zenginleri”.

VURGUNCULUĞUN TÜRLERİ

Ukrayna’daki muhalefetin iddiasına göre, 50 ila 500 milyar dolar arasında bir para, Ukrayna’da yönetimi elinde tutan klik tarafından çalındı. Bunlar sadece ABD ve Avrupa’dan gelen yardım paraları değil, aynı zamanda ülkenin madenlerinin, silahlarının, nükleer kaynaklarının çalınması ile elde edilen paralar.

Vurguncuların gelir kaynakları bunlarla da sınırlı değil… Savaş, bunlar için yepyeni gelir fırsatları sunuyor.

Misal, eski ABD başkanı Joe Biden’ın oğlunun da adının karıştığı, insan deneyleri yapılan biyolojik silah ve virüs laboratuvarları. Ukrayna’da gizlice kurulan bu yasadışı tesisler üzerinden büyük para kazanıldığı düşünülüyor.

İnsan ticareti ve organ ticareti bir başka kalem. Siyonistlerin de ortak olduğu büyük organ mafyalarının bir ucu Ukrayna’ya dayanıyor. Ukraynalı küçük çocukların kaçırılıp fuhşa sürüklendiği ise artık kayıtlara geçmiş bir olgu.

Savaş zenginlerinin palazlandığı bir başka sektör ise çürük raporu ve muafiyet işleri. Üst düzey bürokratlar, rüşvet karşılığında bazı insanların askere alınmamasını sağlıyorlar. Bizde bir zamanlar FETÖ’nün yaptığı bu iş Ukrayna’da çok büyük bir sektör haline gelmiş durumda. Çünkü savaş sebebi ile 65 yaşına kadar herkes çeşitli biçimlerde askere çağrılıyor.

İşte Monako’da veya başka yerlerde para saçarak dolaşan Ukraynalı hanımlar - beyler böylesine kanlı  ve ahlaksız bir düzenin ürünü. Ukrayna halkı, vatanını savunmak için cephede can verirken savaşın gerçek müsebbipleri günlerini gün ediyor.

2014’te başlayan “renkli devrim” süreci ile seçilmiş hükümeti deviren Kievliler, Lvivliler en sonunda devletin başına bir kuklayı getirip Rusya ile savaşa tutuşturdular. Taşra şehirlerinde yaşayan halk ise çoğunlukla renkli devrime destek vermemişti. Çünkü sonunda faturanın kendilerine kesileceğini biliyorlardı. Nitekim öyle oldu. Ülkenin içine girdiği ekonomik krizin faturası da onlara kesildi, daha sonra başlayan Rus işgalinin bedelini de en çok onlar ödedi, ödüyor.

BİZDE DE OLMUŞTU

İnsan ister istemez bizim Kurtuluş Savaşımızı düşünüyor. Ülkeyi güle oynaya savaşa sürükleyen maceracılar, daha savaş sürerken İstanbul’da etliye sütlüye pek karışmadan sözde “siyaset” yapmaya ve küplerini doldurmaya devam etmişti. Savaşı kaybedip de düşman işgali başlayınca İstanbul sosyetesi yine zeytinyağı gibi üste çıktı. İngilizler ile, Fransızlar ile veya yerli Rumlar ile iş birliği yaparak gemilerini yürütmenin bir yolunu buldular. Vatan evlatları Anadolu’da namus mücadelesi verirken Pera’daki soysuzların saltanatı aynen devam ediyordu.

Peyami Safa, Mahşer romanında bu savaş zenginlerinin en aşağılık hallerini tasvir ettikten sonra Çanakkale gazisi Nihad’a “Üç senedir… meğer… biz kimler için harp edip durmuşuz!” Dedirtir.

Nazım Hikmet, Kurtuluş Savaşı Destanında, bunları şu küçümseyen dizelerle anlatır:

                              İstanbul'da hanımlar, beyler, paşalar,

                              tül perdeler, kravatlar, apoletler, şişeler,

                              çıtı pıtı dilleri ve pamuk gibi elleri

Yüzyıl sonra Ukrayna’da gördüğümüz manzara işte biraz bunu andırıyor. Ama bugün sadece Ukrayna’ya mahsus olduğu düşünmek de hata olur. Ukrayna halkının düştüğü hataya düşen her milletin başına aynı şey gelebilir. Çünkü Batılıların her millete uygun bir Zelenski’si vardır. Birinden kurtuldum dediğinizde bir bakarsınız yenisi çıkıverir. Ve bir halk için belki de en büyük meziyet, önüne kurtuluş gibi sunulan Zelenskilere karşı uyanık olabilmektir.

Gaffar Yakınca / Haber7