Kalitesizliğin başkenti

  • GİRİŞ25.10.2025 09:02
  • GÜNCELLEME25.10.2025 10:16

İstanbul, hem Avrupa’nın hem de Türkiye’nin yaşam kalitesi en düşük şehirlerinden biri. İstanbulluların kendi hallerine bakmadan Anadolu’daki bazı şehirleri, ilçeleri aşağılamaya kalkmaları gerçekten tuhaf.

Dikkat ederseniz “yaşam kalitesi” diyorum. Tarihi birikim, doğal güzellik, ekonomik büyüklük vb. demiyorum. İstanbul tabii ki tarihsel derinliği olan bir şehir, son derece güzel bir coğrafyada yer alıyor, ekonomisi çok büyük, Türkiye’nin en şöhretli insanları yaşamak için İstanbul’u seçiyor…  Ancak tüm bunların “yaşam kalitesi” ile pek bir ilgisi yok. 

Yaşam kalitesi başka bir şey…

Dünyada şehirlerin yaşam kalitesini ölçen farklı araştırmalar, endeksler var. OECD, Monocle, The Economist, Mercer, Movingto, Numbeo, IQL, IMD, EGCA vs… Pek çok kuruluş dünya şehirlerinin yaşanabilirliğini veya yaşam kalitesini ölçüp yayınlıyor. Hepsinin kendine özgü bir bakış açısı olsa da belli başlı kriterlerde ortaklaşıyorlar.

Bunlar, kimsenin itiraz etmeyeceği türden ölçütler. Benim de -daha bu endeksler bu kadar yaygın olmadığı zamanlardan beri- yazılarımda en çok vurgu yaptığım konular. Birazdan sıraladığımda siz de bana hak vereceksiniz.

Bir şehrin yaşam kalitesi insanla şehir arasındaki ilişkide gizlidir. Çünkü şehirler insanlar tarafından, insanlar için kurulurlar. Denilebilir ki bir şehir ne kadar insan merkezli ise o kadar kalitelidir, ne kadar insandan uzaksa o kadar kalitesizdir.

Dolayısı ile yaşam kalitesi denilince en önce şehirde yaşayan insanın ihtiyaçları akla gelmelidir. En temel olanlardan başlayıp, toplumsal yaşamla ilgili olanlara ve mümkün olursa eğer, biraz da lüks olanlara doğru, her insanın ihtiyaç duyacağı türden şeyler…

Mesela temiz hava.

İstanbul, coğrafyası sebebi ile bu bakımdan şanslıdır. Sürekli bir hava akımı ve civarında bir miktar ormana sahip.  Ancak son dönemde artan trafik ve inşaatlar, hava kalitesini ciddi biçimde düşürdü. Kentsel dönüşüm projelerinde ne yıkım ne de yapım sırasında kurallara uyuluyor. İnşaat molozu, toz toprak apartmanların üst katlarına kadar çıkıyor. Bunu en iyi balkonları, camları temizlerken elinize gelen pislikten görüyorsunuz. Trafiğin oluşturduğu hava kirliliği de başka bir sorun. Hem daha çok araç hem daha çok trafik sıkışıklığı hem de daha az egzoz denetimi var. Yoğun saatlerde bir caddede yürüyün bakalım aldığınız nefeste ne hissedeceksiniz? 

Gelelim temiz suya….

İstanbul’da en çok para kazandıran işlerden biri içme suyu ticareti. Çünkü musluklarımızdan akan su kalitesiz ve her geçen gün kalitesi biraz daha düşüyor. Bursa ve İzmir’in durumu bizden daha kötü kabul ediyorum ama, onların bu sorunu çözmesi pek zor değil. İstanbul ise yirmi milyona yaklaşan nüfusu ile çözümden giderek uzaklaşıyor. Bu şehirde en son ne zaman musluktan su içilebildiğini hatırlayan var mı biliyorum.

Bir diğer temel insan ihtiyacı ulaşım…

İstanbul’un ulaşım karnesini bilmeyen yok sanırım. Bir yerden bir yere ulaşmanın her anlamda sorun olduğu, hiçbir şehir içi seyahatin süresinin tam olarak kestirilemediği bir trafik cangılından söz ediyoruz.

Şehrin fena sayılmayacak bir toplu ulaşım ağı var.  Ancak son yıllardaki bakımsızlık ve işletme yetersizliği, metroyu da metrobüsü de otobüsleri de ciddi biçimde etkiledi. Toplu taşıma sistemi arızalarla, yangınlarla, kazalarla anılıyor. Zaman çizelgeleri, rotalar çorbaya dönmüş vaziyette. Üstelik çok pahalı. En kısa mesafe için bir bilet 35 lira!

İstanbul’da pek çok semt kronik olarak toplu taşıma sorunu yaşıyor, ilçe belediyeleri kendileri ulaşım sistemi kurmaya çalışıyor. Her tarafı denizle çevrili olan şehirde zaten yetersiz olan deniz ulaşımı ise artık neredeyse yok olmuş durumda.

Toplu taşıma çöktükçe özel araçları tercih eden insanların sayısı artıyor. Her gün milyonlarca insan otomobilleri ile yollara akın ediyor. Lakin gelin görün ki yollarımıza uzunca bir süredir doğru düzgün yatırım yapılmadı. Son yıllarda ne bir viyadük ne bir tünel yapıldı. Yollarımız adeta köstebek yuvası. Altı yedi yıldır hiç asfaltlanmayan caddeler var. Denetlenmeyen ağır vasıtalar yüzünden Arnavut kaldırımları hepten çökmüş halde. Cadde tabelaları da aynı şekilde, yıllardır yenilenmedi. Kırılanlar, çalınanlar, yanlış yönü gösterenler…. Tarifsiz bir keşmekeş.

Ulaşımın bir başka boyutu taksiler. Anlatmaya gerek yok, hepiniz yaşıyorsunuz. Dünyanın en kolay çözülebilecek sorunu her ne hikmetse İstanbul’da çözülemiyor. Son kararı vatandaş değil taksi mafyası veriyor, şehrin sorumluları da kulaklarının üstüne yatmaya devam ediyor.

Kentin her yerini kaplayan motosikletler, skuterler, yaşamı çok daha güvensiz, karmaşık ve huzursuz hale getirdi. Ama bu da kimselerin umurunda değil, kör tuttuğunu götürüyor. 

Sadece ulaşım konusu bile İstanbul’u en gerilere atmaya yeter ama, biz devam edelim.

Mesela biraz da güvenlikten söz edelim…

Eskiden İstanbul, Avrupa’nın suç oranı en düşük metropolü olarak gösterilirdi. Bugün çoluk çocuğun çete kurup gasp yaptığı, cinayet işlediği bir yere dönüştü. Basit suç olayları ise yeniden tırmanışa geçti. Trafikte tartıştığınız bir adam tarafından öldürülmeniz işten bile değil, çünkü şehir cebinde silahla gezen “arkası sağlam” kazmalarla dolu. 

Suç, şüphesiz Anadolu’da var, ama hiçbir yer İstanbul kadar büyük değil ve büyüklük suçluların gizlenmesi veya “yanına kar kalması” için önemli bir avantaj. Aile ve mahalle kavramının kalmadığı, geleneksel sosyal ilişkilerin çöktüğü bir ortamda her tür suçun oluşması ve yayılması çok daha kolay.

Yayalardan, yaşlılardan, engellilerden söz edelim….

Yayaların, özellikle de yaşlıların ve engellilerin günlük yaşama katılımı yaşam kalitesinin bir parçası. İstanbul’da ise katılımdan ziyade çileden söz etmek daha doğru olur. Çünkü şehrimizde zaten yetersiz olan kaldırımlar artık tamamen yok olmaya başladı. Geriye kalanları da kahveler, barlar işgal ediyor. Hala biraz yer kaldıysa otomobiller, minibüsler falan park ediyor. Yaya? Başının çaresine baksın. Tabi bir motosiklet veya skuter kazasına kurban gitmezse!

Yaşam kalitesi kriterleri daha bitmedi ama yerimiz dar… Kısa kısa geçelim.

Sağlıklı ve ucuz gıdaya erişim de bir yaşam kalitesi başlığı ve İstanbul bu konuda da sınıfta kalıyor. Marketlerimizdeki, pazarlarımızdaki fiyatlar Anadolu’dakilerin üç katı, lokantalarımız daha beter, en az beş-altı kat pahalı. Dışarıda yediklerimizin temizliği ise artık gerçekten pek şüpheli.

Barınma kolaylığı da yaşam kalitesinin bir parçası, İstanbul’un kiraları, ev fiyatları herkesin malumu.

Başka faktörler de var..

• Satın alma gücü
• Eğitime erişim
• Yeşil alanlar
• Spor imkanları
• İş - özel yaşam dengesi
• Demokratik katılım
• Yolsuzluk düzeyi, şeffaf yönetim
• Sosyal bağlar, aile ve toplumsal ilişkiler
• Enerji fiyatları

Bunların herhangi birinde İstanbul’un övünülecek bir noktada olduğunu söylemek mümkün değil. 

Belki kültür sanat ve eğlencede İstanbul iyidir denilebilir ama o da hayli tartışmalı. Üçüncü sınıf magazin figürlerini sahneye çıkarmak sanatsa, ucuz hemşeri kermesleri kültürse eğer… Evet İstanbul’da bunlardan biraz var. 

İstanbul yaşamının kalitesizliği böylesine ortada iken İstanbullulara dair çok üzücü iki gerçek var.

Birincisi, başta söylediğim gibi, yaşadıkları şehrin haline bakmadan Tokat’ı, Sivas’ı, Erzincan’ı, Kastamonu’yu, Diyarbakır’ı, Afyon’u, Konya’yı aşağılamaya kalkıyorlar.

İkincisi ve daha önemlisi, şehrin durumundan şikayet ediyorlar, sık sık Batı başkentleri ile kıyaslıyorlar ama, İstanbul’un sorunlarının gerçek sebepleri üzerine pek de kafa yormuyorlar. Misal, “arıtma tesisi temel atmama töreni” ile müsilaj arasındaki doğrudan ilişkiyi her nedense anlamak istemiyorlar.

Gaffar Yakınca / Haber7

Yorumlar39

  • Gültepeli Bjk 5 saat önce Şikayet Et
    İstannbuull layığını bulduu yaşıyor herkeste hayatından memnun baksanıza kim ses çıkarıyor dimii İstanbulluu Rahmetli Kadir Topbaş başkandan sonra İstanbul elbirligiylee perişann edildii dedikleri gibi herşeyy çokk güzell ollduuu vedahada olacakk gibii
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Hizmet 8 saat önce Şikayet Et
    o İstanbul'daki, hizmet aldıklarını her şeyin güzel olduğunu zanneden kesim siyasi görüşü ne olursa olsun gelsin örneğin Konya ya belediyecilik yerleşim ve temizlik hizmeti görsün! Saygı ve anlayış konusunda belki sınıfta kalırız ama şehircilik ve belediye hizmetlerinde İstanbul' a fark atarız! Sevgilerle.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Nedim 10 saat önce Şikayet Et
    CHP'li belediye ler kent kalkınma ve Uygar hale gelmesi ni düşünmez.onlar nasıl çalacak meyhane parasıni nasıl çıkaracak onu düşünür
    Cevapla Toplam 10 beğeni
  • Mantik 10 saat önce Şikayet Et
    Biraz mantık;; 18 milyon nüfuslu şehir olmaz. Olursa böyle olur.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Misafir 43 9 saat önce Şikayet Et
    Ne 18 milyonu 20-30-40 milyon nüfuslu dünya şehirleri var yönetmekten acizsen olacağı bu,ne demek temel atmama toreni milletle dalga geçer gibi,alın yaşayın artık nasıl olacaksa. Neye layıksanız öyle yönetilirsiniz hepsi bu
    Toplam 4 beğeni
  • Vedat 11 saat önce Şikayet Et
    Gaffar bey cogunluklu sorunları sıralamış tebrik ederiz yorumlarda belirtilir bende belirtmek isterim sorunların çözümü için acil olarak İSTANBUL A özel bakanlık kurulmalı diye düşünüyorum
    Cevapla Toplam 10 beğeni
  • Misafir 43 9 saat önce Şikayet Et
    Yok birde Cumhurbaşkanı atayalım, bu nasıl sığ bir düşünce,belediyeler küçültülmüş bir devlet gibidir,adam gibi çalışacak başkan seçerseniz olur biter. Senin dünyadan haberin yok 20-30-45 milyonluk şehirler var dünyada o zaman onları da krallıkla yönetsinler
    Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat