Konut değil, toplum ve siyaset projesi

  • GİRİŞ26.10.2025 09:12
  • GÜNCELLEME26.10.2025 09:12

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, projeye “yüzyılın konut projesi” adını vermiş. Doğru tespit. Gerçekten de Cumhuriyet tarihinin en büyük SOSYAL KONUT projesinden söz ediyoruz. Türkiye’nin 81 ilinde tam 500 bin sosyal konut…

Projenin detayları, sosyal konut mantığına uygun. Öncelik toplumun kırılgan kesimlerine verilmiş. Engelliler, emekliler, gençler özel kontenjana sahip. Projeye katılmak için aile üyelerinin üzerine kayıtlı ev olmamalı. Yani bu, “barınma hakkını” merkeze alan gerçek bir ilk konut projesi. Katılım için gelir sınırı da var. Ortalama 130 bin liradan fazla hane halkı geliri olanlar, yani A ve B+ sosyo-ekonomi grubundakiler katılamıyor.

Konut tipleri de sosyal konut mantığı ile planlanmış. Daireler 2+1 ve 1+1. Daha büyüğü de yok, daha küçük stüdyolar da. “Başımızı sokacak ev” tanımına uygun. Formül basit: ‘Daha büyük istersen ileride alırsın, önce bir kiradan kurtul’.

Taksitler de pek çok aile için uygun düzeyde. Aylık 7 ila 11 bin lira arasında değişiyor.

Konutların depreme dayanıklı ve çağdaş yaşamın gereklerine uygun planlandığını söylememize gerek yok. Bakanlığın bugüne kadarki işleri bu konuda açık bir referans.

Bu kadar detayı aktarmamın sebebi projenin reklamını yapmak değil, zaten yeterince duyuruluyor, taktir ve talep görüyor.

Ben başka bir şeyin altını çizmek istiyorum: Türkiye’de devlet ilk kez konut sorununa bu kadar büyük ölçekte ve bu kadar detaylı bir sosyal proje ile el atıyor.

Bu projenin başarılı olması Türkiye’de hem sosyal hem de siyasal anlamda ciddi sonuçlara yol açar.

Anlatayım…

Bugün tüm dünyada en önemli sorunlardan biri barınma sorunu.

Dünya genelinde 1.1 milyar insan gecekondularda yaşıyor, 300 milyon insan evsiz. 3 milyara yakın insan temiz suya ve temel ihtiyaçlara erişimi olmayan konutlarda barınıyor.

Kiracılık ise dünyanın en yaygın olgusu. Dünya nüfusunun önemli bir bölümü kendisine ait olmayan konutlarda yaşamak zorunda.

Bu işi kökünden çözebilen ülkelerin sayısı pek az. Sadece Çin’de ve Rusya, Romanya, Macaristan gibi eski sosyalist ülkelerde konut sahiplik oranı %90’ın üstünde. Batının piyasa ekonomileri bu açıdan pek başarılı sayılmaz. AB ortalaması %68, ABD %65. Konut sahipliği Almanya’da %47, İsviçre’de %42.

Türkiye’de de durum pek iyi sayılmaz, TÜİK verilerine göre toplam hane halkının %56’sı kendi evinde oturuyor. 80’li 90’lı yılların çok daha kötü olduğunu biliyoruz ama sonrasında da bu oranı ne yapsak etsek %62’in üstüne çıkaramamışız.

Öte yandan, Türkiye’nin başka ülkelerden bir farkı var. Son yirmi yılda genç nüfus hızla arttı. Dolayısı ile yeni ev talebi de aynı şekilde artıyor. Ülkemizin yıllık konut ihtiyacı kabaca 700 bin civarında. Kentsel dönüşüm ihtiyacı ve depremde yıkılan konutların yenilenmesi bu rakama dahil değil.

Uzun lafın kısası, Türkiye’nin konut sorunu sanıldığından çok daha ciddi bir sorun. Hem de TOKİ’nin ürettiği milyonlarca konuta rağmen!

Bu “konut sorunu” dediğimiz şey öyle bir dert ki enflasyondan sosyal hareketlere kadar her şeyi etkiliyor. Malumunuz, insanlar en çok kira ve gıda fiyatlarından şikayet ediyor.

Gündelik ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının kontrol edilmesi veya bir şekilde sübvanse edilmesi, sosyal yardımlara dahil edilmesi pek zor bir iş değil. Ama konut konusu o kadar kolay çözülmüyor. Uzun vadeli düşünce, finansal planlama ve çokça emek gerektiriyor. Zaten Avrupa ülkelerinin ABD’nin bu konuyu çözememesinin sebebi de bu. 

İşte şimdi Türkiye, böylesine iddialı bir işe kalkışıyor. Bizim “konut kampanyası” olarak gördüğümüz iş, esasen ülkenin ekonomik ve sosyal kaderini değiştirmek için yapılan bir hamle.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuya bu kadar sahip çıkmasının ve bizzat ilgilenmesinin sebebi de bu. Erdoğan, bu işi başarırsa adını tarihe altın harflerle yazdırabileceğini biliyor.

Çünkü Erdoğan’ın seçim zaferleri “orta halli makul aileye” dayanır. Cumhurbaşkanı da bu kesimlerin sevgisini özel olarak önemser. Bu insanların değerleri konusunda pazarlıklara kapalıdır. İşte konut sorununa yönelik hamle, bu kesim için yepyeni bir umut ve enerji kaynağı olacak. Şayet başarılı olursa, -yani üst üste gelecek hamleler ile 1,5 - 2 milyon sosyal konut üretilebilirse- Türkiye bambaşka bir siyasi ve sosyal atmosfere girecek.

Yıllardır önemli belediyeleri elinde tutan CHP’nin bu konuya bu denli yabancı olması ise ne büyük kısmetsizlik! Oysa sadece İstanbul, Ankara ve İzmir’de yüzbinlerce konut üretebilir, bambaşka bir öykü yazabilirlerdi. Üstelik Kiptaş benzeri şirketler ellerinin altında duruyordu.

Demek ki neymiş, siyaset zannedildiği gibi “derin devlet” koridorları ile, sihirli formüller ile falan değil; gerçek, somut, elle tutulur işlerle yapılıyormuş.

Yorumlar7

  • Adanalı 3 saat önce Şikayet Et
    Bu ülkeye chp nin vereceği bir şey yok. Insanlar chp ye boşuna oy veriyorlar. Belediyelerin hali ortada. Depremle ilgili hiç bir çalışmaları yok.
    Cevapla
  • Misafir 4 saat önce Şikayet Et
    Ev sahibi aç gözlülüğünden barınma sorunundan kurtarın insanları. İnşallah gerçek ihtiyaç sahibi insanlar hak kazanır. Geçmişte gördük duyduk evi olanlar ev aldı.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Njjjj 5 saat önce Şikayet Et
    Gaffar bey gs kulubune verilen hibe edilen mulklerle toplum zaten ihya olurdu...
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Salih 5 saat önce Şikayet Et
    Gaffar Yakınca bey yazınız siyaseti kapalı kapılar ardında pazarlık olarak algılayan kesimlere çok iyi bir ilk ders niteliğinde. Tebrik ederim.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Turco 5 saat önce Şikayet Et
    Tek cümle ile konuşuyorum: 'Evin varsa kralsın.'
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat