Kan damlıyor ambalajlarından
- GİRİŞ05.11.2025 08:50
- GÜNCELLEME05.11.2025 08:50
Beni en çok güldüren insan tiplerinden biri, gördüğü birkaç Avrupa kenti üzerinden medeniyet uzmanı kesilen yarı cahillerdir. “Evropa’yı” gördüklerinde yaşadıkları şok, en sık “adamlar yapmış abi” cümlesi ile ifade bulur.
Paris’in metrosu, Frankfurt’un kaldırımları, Berlin’in müzeleri, Madrid’in kahveleri, Amsterdam’ın sokakları… Gördükleri karşısında hayranlıktan dibi düşmüştür. Daha Türkiye’ye dönmeden ağzının suları aka aka anlatmaya başlar…. İşte medeniyet budur. Adamlar akıllıdır, çalışkandır, zekidir… İşi iyice abartıp dine-inanca bağlayan, “İslam terakkiye manidir” diyen de sıkça görülür.
Tarih bilgisi dümdüz sıfır, iktisat nosyonu Rolex’li dingillerin kulağına üfürdüğü kadar, kültür-sanat kısmını da Instagram ile çözüyor.. Gördüğünü gerçek sanmasın da ne yapsın fukara?
Oysa gerçek bambaşka bir şey ve burnunun dibinde duruyor. Azıcık soru sormayı, birazcık perdeyi aralamayı denese….
Paris’in 125 yıllık metrosunun, Berlin’in müzelerinin, Madrid bulvarlarındaki görkemli heykellerin arkasındaki kanlı geçmişi görmesi hiç de zor değil.
Maddi imkanları göz kamaştıran bu “uygarlığın” tarihin gördüğü en büyük ahlaksızlık sayesinde inşa edilmesi… Beyaz adamın şu steril konforuna milyonlarca kara derilinin canı ve kanı pahasına erişilmiş olması….
Gerçi “kanlı geçmiş” diyoruz ama, Batı medeniyetine bulaşan kan geçmişte kalmamış ki… Görmesini bilene, bugün de aynı şekilde akmaya devam ediyor.
İşte Sudan orada…
Katliamlar bir yana, 22 milyon insan kıtlık koşullarında yaşıyor. 375 bin kişi açlıktan ölüm tehlikesi ile karşı karşıya. Ve her gün en az 2 bin insan açlık sebebi ile ölüyor.
Çünkü ülkedeki iç savaş yüzünden ekonomi, tarım ve üretim durmuş halde. İç savaş dediğimize bakmayın, aslında yaşanan Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail destekli çeteler eli ile uygulanan soykırım.
Sahra’nın en büyük ülkelerinden biri olan Sudan, çok büyük bir insani krizin tam ortasında. Yakın geçmişte iki parçaya bölünmüş olan ülke, bir kez daha bölünebilir. Şimdiden Libya, Etiyopya, Çad ve Mısır’ı etkileyen istikrarsızlık, tüm bölgeyi bir kaosa sürükleyebilir.
Türkiye, haftalardır bu büyük tehlikeyi anlatmak için çırpınıyor. Sonunda Birleşmiş Milletler ve başka bazı uluslararası kuruluşlar da durumun vahametini kabul ettiler. Ancak katliama müdahale etmek için kimselerin kılı kıpırdamıyor. BM de sanki bir haber ajansıymış gibi açıklama yapmakla yetiniyor!
Peki Sudan neden bu halde dersiniz?
En az otuz yıllık bir Batı komplosundan söz edersek abartmış olmayız. Ülkede altın ve benzeri doğal madenler var ama, en önemlisi su ve toprak var. Gelecek dönemde gıdanın ne kadar önemli olacağını hepimiz biliyoruz… BAE gibi ülkelerin “gıda iktidarı” için -Batı’nın da bir taşeronu olarak- Afrika topraklarını yağmaladığını da biliyoruz… Ee? Sudan’a dair sorular çemberini tamamlamak pek zor olmasa gerek.
Baştaki mevzuya dönelim….
Kara kıta Afrika’nın tarihi kan ve zulmün tarihidir.
Madenlere falan gelmeden, en basit ve iğrenç boyutunu, “insan ticaretini” ele alalım…
Hikaye 16. Yüzyılda Portekiz kolonileri ile başlar. Sonra İspanyollar “köle ticaretini” icat eder. Ama köleliğin büyük sıçraması, 1600’lü yılların ortalarında İngilizlerin bu işe girişi ile yaşanır.
Bu dönemde, Avrupa yaşamına giren üç önemli fenomen çay, kahve ve çikolatadır. İlk ikisinin tüketimi, sonuncunun ise üretimi için şeker gerekmektedir. Artan şeker ihtiyacı, Karayipler’deki şeker kamışı tarlaları için daha çok köle emeği ihtiyacı anlamına gelmektedir.
Londra, Bristol, Liverpool gibi limanlardan kalkan ticaret gemileri ambarlarındaki kumaş, silah, cam vb. İngiliz endüstri ürünlerini Afrika’daki koloni limanlarına bırakıp bunların karşılığında köleler alırlar.
Köle ile dolu gemiler bu sefer Karayipler’e yönelir. Oradaki şeker üreticilerine köleleri verip karşılığında aldıkları şeker ile tekrar İngiltere’ye dönerler. Şeker ve kumaşın yanında, insanın da satıldığı üçgen tamamlanmıştır.
Bu iş hangi boyuttadır dersiniz? Söyleyelim…
İngiltere’yi tarihin gördüğü en büyük ekonomik güç haline getiren bu “ahlaksız ticaret üçgeni” tahminen 20 milyon siyahın Afrika’dan kaçırılarak köleleştirilmesine yol açmıştır. 150 yıl öncenin rakamları ile 20 milyon insandan söz ediyoruz. Aslında bugün, bu insanların soyundan gelenler ABD, Avrupa ve Latin Amerika’da 60 milyondan fazla nüfusa tekabül ediyor.
Metroları, sokakları, müzeleri ve yüksek kültürü ile tüm Batı dünyası, işte böylesi büyük bir insanlık suçunun üstünde yükseliyor.
Ah o havalı İngiliz kumaşları, güzelim Belçika çikolataları, enfes Hollanda kahveleri….
Nasıl da kan damlıyor ambalajlarından.
Yorumlar8
-
okur
26 dakika önce
Şikayet Et
sadece kan mı. sömürgecilik. esir ticareti, hırsızlık talan düyunu umumiye, east indiann corpler.en küçük şaşalı katedral 300bin düka altını bugün parasıyla 8-10milyar tl, ustalara ödenen ücret günlük 100tl değildi, esirlerin kol gücü ise kuru ekmek su hariç bedava. şaşaa mı, o bina yapımında inşaat kazalarında ölenin hesabını tutmaz tarih, ama basamak pencere sayısını yazar.
Beğen
Cevapla
-
NİMET
6 saat önce
Şikayet Et
Çay-Kahve-kakao-Lale-Yel Değirmeni-Angora........................hepsini dışarıdan almış, birçoğunu da Osmanlı coğrafyasından gizlice kaçırmış bir avuç Avrupa. Hala kendi zenginliklerimizi görmüyor, onların süslü ambalajlarla gözlerimizi boyamasını bekliyoruz!
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
-
Ahmet Ufuk
8 saat önce
Şikayet Et
Usta özetin özeti bu kadar mı güzel anlatılır,aklın , kalemin daim olsun.
Beğen
Cevapla
Toplam 10 beğeni
-
Çallı
9 saat önce
Şikayet Et
Sayın Gaffar bey, geçmiş zülümleri yeni yetmelere hatırlattığın için teşekkür ederim. Eline emeğine sağlık.
Beğen
Cevapla
Toplam 12 beğeni
-
AĞACAN
9 saat önce
Şikayet Et
Kaleminize sağılık sayın hocam. Allah razı olsun.
Beğen
Cevapla
Toplam 7 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle