Yunan basını merkezine beni alarak çarpıtma bir haber yapmış… Bizdeki üç kağıtçıların yapmasına alışığız da Yunanlılardan beklemezdim.

Şaka yapmıyorum, gerçekten Yunan basını bizdeki “belediye beslemesi” gazeteci müsveddelerinden çok daha ahlaklıdır. Hiç değilse gerçeğe sadakatten sapmazlar. Bizdekiler gibi aşağılık iftiralara tevessül etmezler, politik bir sözleri varsa da onu açık gerçeğin üzerine söylerler.

Şimdi olansa biraz farklı…

Yunan meslektaşlarımız merkezine benim bir TV konuşmamı koydukları haberde “Yunanistan’ın yeni silah konsepti karşısında Türkleri korku sardığını” iddia etmişler.

Birincisi her Türk gibi ben de çok erken yaşlarda onurlu yaşamın kurallarını öğrendim. Silahtan külahtan falan korkmam. Ama -olmaz ya- diyelim ki benim yüreğim yetmedi, kaypaklık ettim, bunca Türk evladı böyle gürültülere pabuç bırakmaz.

İkincisi…. Barıştan yana biriyim. Ömrümün yirmi yılı kurumsal olarak Barış Derneklerinde, aktif barış mücadelesi içinde geçti. Dolayısı ile her normal insan gibi ben de savaştan, çatışmadan endişe ederim.

Adalar Denizinin iki yanında bulunan iki ulus, Yunanlar ve Türkler savaşsa kime ne faydası olur? İki taraf da zararlı çıkar. Kazanan Brüksel olur, Berlin olur, ABD olur, Rusya olur, Çin olur…

Benim de normal bir insan olarak böylesi bir çatışmadan endişelenmemden doğal ne olabilir? Yok, kalkıp da buna “korkaklık” derseniz… İşte o zaman iki çift lafı hak edersiniz.

DENDIAS’IN ASIL MURADI NE?

Konunun çıkışı Yunan Savunma Bakanı Dendias’ın “artık deniz savunmasından kara savunmasına geçiyoruz, Ege’deki binlerce adaya anti-dron sistemleri kuracağız” açıklaması.

Dendias, Atina’daki eski parlamento binasında konuşuyor. “Yunanistan, 1952’den beri büyük bir çelişkiyi yaşıyor, çünkü en büyük tehdidi savunma ittifakımız içinde olan bir ülkeden Türkiye’den alıyoruz” diyor. Sonra da Aşil Kalkanı adını verdikleri yeni “savunma” konseptini anlatıyor….

Her ülkenin kendini savunma hakkı var... Yunanistan’ın da öyle. Lakin Dendias’ın söylemi biraz çapraşık bir mantığa dayanıyor.

Türkiye’nin elinde bir milyon SİHA var mı bunu bilmiyoruz. Bu hayli ilginç bir iddia. Diyelim ki var, bu dronların hedefi Yunanistan mı? Bu nokta da pek tartışmalı. Türkiye’nin resmi anlamda tehditolarak algıladığı tek ülke İsrail ve bunun gayet açık sebepleri var. Yunanistan neden kendini Türkiye’nin düşmanı olarak görüyor?

Dendias, bunun da yanıtını veriyor… “Helenizm, Türkiye Libya deniz anlaşmasını kabul edemez” diyor.

Neden? Helenizm neden uluslararası hukuka uygun bir anlaşmayı kabul edemiyor? Tüm ülkeler, tüm hukuk normları kabul ediyor da Helenizm neden edemiyor?

Doğrusu, Yunanistan yönetici sınıfı silahlanmak için en kolay gerekçenin Türkiye tehdidi olduğunu düşünüyor ve artık eskimiş bir numarayı tercih ederek yine Türkiye tehdidine sarılıyor. Bu sayede milyarlarca liralık yeni harcamalara halkın ikna olmasını ümid ediyor.

Yunanistan, tüm savunma sanayisini besleyecek bir kuluçka merkezi olarak ELKAK’ı kurdu. Bu kurum, milyarlarca avroluk bütçeye ulaşmayı ve bunu yeni silah yatırımcılarına tahsis etmeyi hedefliyor.

Özeti: Milyarlarca avroluk bu yeni alan Yunan burjuvazisinin ağzını sulandırıyor. Dendias da servet transferine gerekçe bulmak için Türkiye tehdidini ısıtıp servis ediyor.

İyi de bu ne kadar gerçekçi?

Dendias’ın konuştuğu toplantı, 5 Ekim Devriminin 81. Yılı için yapılıyor.

NE ANLAMA GELİYOR 5 EKİM DEVRİMİ?

5 Ekim 1944.. 12 Ada’nın Karpi’den başlayarak İtalyan ve Alman işgalinden kurtulması ve ardından Yunanistan’a bağlanma kararı alması…

Demek ki yakın geçmişte Yunanistan için tehdit oluşturan güçler arasında Türkiye yoktu. İtalya ve Almanya vardı.

Gerçekten de Yunanistan dediğimiz ülke hiçbir zaman Türkiye’nin işgalini görmedi. İtalyan ve Alman faşizminin işgalini yaşadı.

Oysa biz “Yunan işgali” diye bir şey gördük.

Osmanlı Devletinden ayrılarak bağımsız olan Yunanistan, önce güney Balkanlardaki Türk nüfusa karşı barbarca bir katliam ve sürgün politikası izledi. 1821-1918 yılları arasında milyonlarca Türk bu zulümden kaçarak Anadolu’ya sığındı.

Yetmedi, Yunan işgal orduları 1919’da Anadolu’ya çıktılar. En az 160 bin sivil insanı öldürüp tam bir soykırım yaptılar. Yunan mezalimi hala hafızalarımızda canlıdır.

Üstelik sizin 5 Ekim devrimi diye köpürttüğünüz olay 1912 Uşi Anlaşmasına aykırıdır. Uşi’ye göre o adalar Türkiye’ye aittir.

Bir de tabi daha vahimi bizim için 5 Ekim tarihinin ifade ettiği şeydir…

5 Ekim 1821, Tripoliçe katliamının, yani sizin bağımsızlık kahramanı olarak kutsadığınız Yunan isyancıların binlerce Türk’ü kılıçtan geçirdiği soykırımın tarihidir.

E şimdi bu kadar gerçeklik ortada iken, sormazlar mı insana…

Hayırdır Sayın Dendias, hiç mi tarihe bakmıyorsunuz?

Acaba ne tip bir Türk tehdidinden söz ediyorsunuz?

Yunanistan için bir tehditten söz edecekseniz eğer önce bize değil, ülkenizi tamamen esir almış olan Almanya’ya ABD’ye bakmanız gerekmez mi?

Yunan meslektaşlarımız da bu soruları sormak istememiş olmalılar ki bizim sağduyulu değerlendirmelerimizi “korku” olarak nitelemişler…

Ne diyelim, kendileri bilirler.

KIBRISLI RUMLAR DAHA DOĞRU ANLAMIŞ

Öte yandan Kıbrıslı Rumlar, Yunanlara göre çok daha insaflılar. Sözlerimi beğenmemişler ama maksadımın ABD büyükelçisinin Kıbrıs iddialarına bir tepki olduğunu, herkesin haddini bilmesi gerektiğini söylediğimi dürüstçe yazmışlar.

Evet, söylediklerimin arkasındayım.

ABD, on bin kilometre uzaktan bize ayar vermeye, bize telkinde bulunmaya kalkamaz.

Biz kendi komşumuzla kendi sorunlarımızı çözeriz.

Gölge etmesin başka ihsan istemez.