Turizmi yönetmek
- GİRİŞ14.12.2025 09:18
- GÜNCELLEME14.12.2025 13:20
Geçtiğimiz haftanın en önemli etkinliği İstanbul Ekonomi Zirvesi idi. “Yeni Dengeler ve Küresel İşbirliği” başlığı ile toplanan zirvede farklı ülkelerden çok sayıda katılımcı, ekonomi ve iş dünyasının önemli sorunlarını tartıştı.
Zirvenin açılış oturumunu yönetmek bana kısmet oldu. Arjantin, İngiltere ve Türkiye’den katılan konuşmacılar ile beraber hem Türkiye hem de dünya için çok önemli olan bir sektörü, turizmi konuştuk.

Bugün dünyada yaklaşık 350 milyon insan turizm sektörünün farklı kollarında çalışıyor. Bu rakam toplam global istihdamın %10’undan fazlasına denk geliyor. Yani her on kişiden birinin ekmek kapısı turizm işleri.
Türkiye’de de turizm sektörünün doğrudan istihdam ettiği insan sayısı 1.3 milyon civarında. Dolaylı istihdam ile bu rakam 2 milyona yaklaşıyor. Bu da bizdeki çalışan nüfusun aşağı yukarı %4’üne denk gelir.
Aynı şekilde, milli gelirimizin %5’ini turizmden elde ediyoruz. Dünya genelinde ise bu oran %10’u buluyor.
Hepsinden daha önemlisi ise turizm sektörünün büyüme hızı. Dünyada tüm diğer sektörler ortalama %2,5 büyürken turizm %3,5 büyüyor. 2035 yılında dünyadaki her 8 çalışandan birinin turizmde çalışacağı, sektörün milli gelir ve değer payının da aynı şekilde artacağı tahmin ediliyor.
Çünkü insanlar artık daha çok gezmek, daha çok görmek, daha çok deneyim yaşamak istiyor.
Üstelik bu, sadece genç kuşaklarda görülen bir eğilim değil. 50 yaş üstü insanlar da eskiye göre çok daha fazla seyahat ediyor, daha fazla tatil yapıyor.
En önemli sebebi imkanların artması. Eskiye göre daha fazla havalimanı, daha fazla yol, daha fazla ulaşım aracı var. Eskiden lüks sayılan uçak yolculuğu artık orta sınıfın erişebileceği bir hizmet. Otel konaklaması da öyle.
Sosyal medyanın etkisi ile seyahat ve tatil kültürü de hızla yaygınlaşıyor. İnsanlar eskiye göre daha meraklı ve seyahate ayıracak paraları var. Her yıl hem seyahat eden insan sayısı artıyor hem de harcanan para.
Türkiye de büyüyen pastadan payını alıyor. Pay almak derken sadece gelişen turizm sektörünü kast etmiyorum. Türkiye’de de yirmi yıl öncesine göre daha çok insan tatile çıkıyor. Yaşam kalitesinin bir göstergesi olan tatil daha fazla insanın yıllık planında yer alıyor.

TEHLİKELERİ DE VAR
Her şey iyi hoş ama, turizm tehlikeleri ile beraber geliyor.
En önce, turizm doğası itibarı ile “yozlaştırma” potansiyeli olan bir sektör. Küba’nın Tayland’ın Ukrayna’nın başına gelenlerde maalesef turizmin payı var. Dikkatli yönetilmezse toplumsal değerlerin aşınmasına ve özellikle genç kuşaklarda yozlaşmaya yol açabiliyor.
Bir başka tehlike ise “aşırı turizm” denilen olgu. Dünyada pek çok kent aşırı turist akınından muzdarip. Bir yerin popüler hale gelmesi ilk başta güzel bir şey gibi görünüyor. Gelen turist sayısı ve gelir artıyor. Ama turist sayısı bir noktada sınırlanmazsa, kalabalık hem doğal ve tarihi dokuya hem de toplumsal yapıya zarar vermeye başlıyor. Önce düzensizlik başlıyor ve fiyatlar artıyor, şehirler oranın sahibi olan yerliler için yaşanmaz hale geliyor. Ardından suç ve mafya gibi tehlikeler beliriyor ve turizm sürdürülebilir olmaktan çıkıyor.
Turizm ihmal edilemeyecek bir sektör. Gelir kapısı, siyasi olarak yumuşak güç ve vatandaşların yaşam kalitesini artıran bir olgu. Ancak tehlikeleri ile beraber geliyor.
Evet, turizm gelirlerimiz artıyor ama, daha çok potansiyelimiz var. Dünyadaki pazardan daha fazla pay almak zorundayız.
Her yıl daha fazla insanımızın istediği gibi tatile çıkmasını sağlamalıyız. Gerekirse vatandaşları maddi olarak teşvik etmeliyiz.
Ancak diğer yandan kendi değerlerimize uygun bir turizm kültürü oluşturmak için de çalışmalıyız. Avrupa’dan Rusya’dan, tatili sadece ölçüsüzlük olarak gören alt kesimleri değil, daha kaliteli insanları da ülkemize çekebilmeliyiz.
Kendi yurttaşımız için de deniz-kum-güneşten fazlasını ifade eden, herkesin kendini iyi hissedeceği tatil alternatifleri üretebilmeliyiz.
Yazıyı da paneli bitirdiğim cümle ile bitireyim: Turizm için yapacak çok işimiz var.
Yorumlar3