Sorun yoksa, sorunun çözülmesine talibiz

  • GİRİŞ20.10.2015 10:20
  • GÜNCELLEME20.10.2015 10:20

Siz çözerseniz mesele bir rejim değişikliği gibi algılanmaz, “sosyal demokrat” bir parti olarak temel bir özgürlüğe sahip çıkmış olursunuz, bunun şerefini taşırsınız; ayrıca siyaseten de çok kârlı çıkarsınız, Cumhuriyet tarihi boyunca kopuk kaldığınız toplumsal çoğunlukla bir diyalog kanalı açmış olursunuz, dedim.

Olmadı, yapmadı. 90 yıl bekçiliğini yaptığı rejimin miadını doldurduğunu, gelmekte olan Yeni Türkiye’de türban yasağında diretmenin mümkün olamayacağını göremedi. Nice sonra, “kamuda başörtüsü serbestisine ben geçit verdim” diye kendine pay çıkaracak oldu ama artık çok geç kalmıştı. 
Benzer bir fırsat Kürt meselesinde de ayağına geldi. AK Parti, Cumhuriyet tarihinin bu en çetin ve en komplike sorununa el attığında CHP’nin yapabileceği en akıllı şey, Çözüm Süreci’ne AK Parti’den daha büyük bir iştiyakla sarılmak; onun tökezlediği yerlerde ondan daha kararlı durmak olurdu. Böylelikle, Çözüm Süreci’nin siyasi getirisine ortak olur ve muhalefetin korkulu rüyası da gerçekleşemezdi; yani AK Parti’nin Kürt meselesini tek başına çözen parti olarak yenilmez bir güç haline gelme “tehlikesi” de savuşturulmuş olurdu! 

Ama bunu da yapamadı. Kürt sorununun anayasal temellerini ortadan kaldırmayı amaçlayan anayasa değişikliğini engellemek için “ille de dört partili komisyon” diye tutturarak MHP’nin arkasına saklandı. Çözüm Süreci’nin başından itibaren, her aşamada ve her fırsatta – söylem düzeyinde tersini savunurken- taş koymaya çalıştı. 

Süreç, PKK’nın saldırılarıyla askıya alındığından bu yana ise “Bu meseleyi ben çözerim” deyip duruyor. 

Keşke çözebilse, daha ne isteriz... Tek başına iktidar olamayacağı belli ama belki koalisyon ortağı olursa ve elinde sihirli bir çözüm formülü varsa, AK Parti’yle el ele verir çözerler, Türkiye’ye de derin bir nefes aldırırlar. 

Ama şu formülü bir bilsek... diyorduk ki, cevap geldi! 

CHP yetkilileri dün Kürt sorununun çözümüne ilişkin projelerini basına açıkladı. 

Üç ayaklı bir projeymiş bu. Her ayakta da bir komisyon! 

Sanki sürecin kesilmesi komisyon eksikliğinden olmuş gibi, üç tane komisyon kurulmasını öneriyorlar: Toplumsal Mutabakat Komisyonu, Ortak Akıl Heyeti ve Gerçekleri Araştırma Komisyonu. 

Tam da CHP’den beklenecek formül işte. Bir parti ancak bu kadar “bürokrat” olabilir. 

Milletle alay eder gibi, üç komisyon kurmaya “Üç Ayaklı Proje” adını takmışlar ve bu komisyonlarla meseleyi çözeceklerini söylüyorlar... 
Hani nerede izlenecek siyasi strateji, nerede yol haritası, nerede olayın uluslararası ayağına ilişkin bir görüş? 

İşleri komisyona havale edip bekleyeceksin. Üç zamanda üç komisyondan üç tane rapor çıkartacaksın. “Hani çözecektiniz” diye soranlara da “İşte kapı gibi üç tane rapor hazırladık” diye cevap vereceksin. 

Sonra da kendine “siyasi parti” diyeceksin. 

Haklarını yemeyelim, bir de siyasi tespit yapmışlar: AK Parti’nin en büyük yanlışı PKK'yla 'silah bırakma' pazarlığı yapmakmış. 
Bu cümleden, CHP olsa PKK’dan silah bırakmasını istemeden müzakereleri devam ettirirdi sonucunu mu çıkarmalıyız? Yoksa silah bırakma pazarlığı yerine statü pazarlığı mı yapılmalıydı? Ya da “biz olsak PKK’yla hiç müzakere yapmaz meseleyi Meclis’te komisyon kurarak hallederdik” mi demek istiyorlar? 

yazının devamı için tıklayınız

Yorumlar1

  • abdullah 8 yıl önce Şikayet Et
    gülay ablam chp'yi çok iyi tanıyor..ama bir yerde, "sosyal demokrat bir parti olarak" başörtüsü ve çözüm süreci ile ilgili onlardan çok şey beklediğini ama olmadığını yazmış..işte,ablamın yanıldığı yer burası bence..chp, hiç bir zaman sosyal demokrat bir parti olmadıki..kurulduğu tarihten günümüze kadar hep devletin ve rejimin ısrarla koruyucusu olmuş ve bunun için milleti dahi karşısına alarak gözden çıkarabilmiştir.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat